Sunday, July 29, 2007
“SAĞIR ODA” VE “KURTLAR VADİSİ”; “AVANAK MÜSLÜMAN AVI”
(Bu yazı, okundugunda da gorulecegı uzere bayagi eski bir yazı, neredeyse 6-7 ay evvel CETE SEFIM'im zorlamasi ile yazılmıs bir yazi... "Gonder bana Yuzbası!" dedi ve gonderdim. BM@)
Kalemimizden sürceceklerden şimdiden affola diyelim...
Konumuz bizim Avdetilik dedigimiz, ama “Sabataycılık, Sabatayistler, Sabatiler, Dönmeler” de denilen, muzir ve dogal olarak da “günah kecisi” bir hal alan, eskilerin deyimi ile “meraklı” bir mevzuu… Meraklı bir mevzuu olduğundan da “müşterisi“ çok; talibin çok olduğu yerde de “arz“ bol; haliyle de sap ile samanın karıştıgı, karıştırıldığı, bunun da coğu zaman bilerek yapıldığı bir alan... Bu işlerin kotarıldığı yer, bilindiği gibi internet; orada pişirilip, efsaneler üretilip ardından da kitap haline getirilip milletin önüne konuluyor... “İnternetde bazı forumlarda tartışılan...” diye bir de ba(ş)lık atılıyor... Gören de zannediyor ki, bu “tartışma“ denilen şeyde iddialar doğrulanıyor!.. Ama ne gezer!!! Hataları ve maksadları (internetde belli forumlarda beş senedir “cetemiz” tarafından) yüzlerine vurulmasına rağmen, iğrenc gayeleri için yalan yanlış laflar piyasaya çıkarılıyor. Bu piyasaya çıkarılan kitapları da biliyorsunuz; megolaman, sizofren Yalçın Kuçük ile Soner Yalçın’ın “ekip“ çalısması ve onca ağacın kesilmesine sebeb olan, adamın kafasına atsan kıracak kadar kalın kitaplar...
“Müşterisi bol“ dedik ya, onun için de bu kitaplar, konusu itibariyla, “çok satan kitaplar listesine otomatik olarak giriyorlar… Sadece “Efendi-1“ isimli kitapdan Soner Yalçın’ın kazandığı para 500 bini (500 milyar) geçiyor; varın siz bu piyasada dönen “paranın“ miktarını!.. Yeri geldi bir parantez açıp yazalım; konumuzla da alakalı. Bir kitapdan tonla parayı cebine indiren S. Yalçın, malum bir de “Kurtlar Vadisi“ denilen, bazı şeyleri güzel güzel bazı şeyleri de kötü kötü anlatan, Batılı dille “kült dizi“ haline gelmiş, mafya dizisi dense olur, derin devlet dizisi dense o da olur velhasıl nereye konulacağı seyredene bağlı “şey“in de, cok afilli bir ünvan olsa gerek, “konsept danışmanı” idi!!! (Gözümüz yok ama, buradan ne kadar “götürdü“ varın siz düşünün!!!) Bu dizi malum “masum“ bir şekilde (“masum”dan kastim, bayağı bir mafya dizisi gibi baslamasıydı, yani bol bol adam öldürülüyor, racon kesiliyor felan.) Ama sonra bi baktık... Siyon Tarikatı, Masonlar, Sabatayistler cirit atmaya başladı!? Hatta hatırlarsınız, çocukların “küstüm sana!” diyerek kaşlarını masuscuktan çatmasına benzer “kızgınlık!!!“ bakışı ile odasında bulunan tablolara dik dik bakmıştı “kimlik krizi“ne girmiş Polat Alemdar! Tablolardan biri Fatih Sultan Mehemmed Han’ın, surlardan Akşemseddin Hazretleri ve ordusuyla giriş sahnesi, diğeri de “Obeliks”, yani Dikilitaş’ın resmedildiği, arkasinda da Sultanahmet Camii’nin bulundugu tablo... Hani U. Eco’nun kitabında “Obeliksler” ile Siyon Tarikati arasında bir bağ kuruluyor ya, bizim akl-i evveller de (bu S. Yalçın oluyor), Fatih Han’ın bu obeliksleri yıktırmaması, bunların devamlı resmedilmesi üzerinden (olmayan akıllarıyla) akıl yürütmelerde bulunmuşlardı. Hatırlıyorum, bunlarin iğrenç planlarını ortaya koydukları forumlarda, Fatih Han hakkında ne kadar kanalizasyon malzemesi hurda varsa, bir bir döktürmüşler, onun “hristiyan bir kadının çocuğu” olmasında tutun, Papayla metuplaşmalar yapan “gizli hristiyan” olduğuna kadar bütün rezilliklerini sergilemişlerdi. (Cevaplarını da vermiştik doğal olarak.) Dikkat edin bütün bunlar bizim “milliyetçilerin ve müslümanların“ ağzı açık ayran delisi gibi seyrettigi “Kurtlar Vadisi” içinde gerçekleşmişti!.
Bu “dizi“ bittikten sonra da “Sağır Oda“ başladı... İlginç olan, S.Yalçin ve Yalçın Küçük’ün “bilimsel Sabatayist kriterlerinin” tam göbeğinde duran bir isme sahip (“-öz“ var, “-er“ var, daha n’olsun!!!) Cüneyt Özdemir ile birlkte bir şirket kurarak bu diziyi çekmeleri... “Danışman“lıktan aldığı az geldi demek ki, şimdi de kendisi kendi şirketi adına çekerek “malı“ tamamen götürmeye niyetlenmiş, derler bu duruma... (Bu arada, “Kurtlar Vadisi” malum Osman Sınav’ın bir yapımı olarak başlamişti ama sonra birden bire “Pano Film“ adına çekilmeye başlanmıştı, O. Sınav da ayrılmıştı... Bu konuda bir hayli dedikodu mevcut ama iki taraftan da ses çıkmadığına göre, bizi ilgilendirmez, değil mi!?)
“Sağır Oda“... Bu dizide de “Hançer Birliği” isimli, Rusya’daki Türklerin, Almanlarla daha doğrusu NAZİ’lerle ve onların güdümünde kurdukları bir “secret order“ yani gizli bir cemiyet var; bu Birlik, savaştan sonra NAZİ altınlarını gizleyi üstleniyor ve bunu da tabii ki ve elbette Türkiye’de yapıyorlar... Dizideki karakterlerin isimlerine bakıyorsunuz, felaket Türkçü ve tabii ki “tarikatci” olduklarını gösteriyor. Ama “modern aile“ tipine de uygunlar; “viskimi de içer, namazimi da kılarım”; böyle bir aile... S, Yalçın’ın bu aileyi eninde sonunda, kıyısından kösesinden Yahudilik veya Avdetilik’e bulayacağından şüphelensek de, bu önemli değil... Önemli olan, bu ülke içinde ““alternatif bir siyaset” kurmak isteyip de ABD hegemonyasindan kurtulmak isteyecekelerin “NAZİ sever“ ve “Hançer Birlik’ci“ gibi bir etketlenme ile karşi karşiya bırakılması! Eski Sovyet artığı bazı devletlerde yapılan “turuncu-muruncu devrimleri” yapan “Galiçya Birliği”ni CIA’nın uşağı olarak göstererek de, ABD’nin hegomonyasından kurtuluş yok, demeye getiriyor! Peki çare ne oluyor!? SY, bu konuda çok pratik canim..
“Oğuz“ isimli, her haliyle tiksindirici, dini hafife alan, apişarasında “hassas“ ama “derin devlet“den biri; “Aras“ isimli “vatan millet sevdalisi”, özel istihbaratçı biri; herbi ”seyden” anlayan ve hatta “özel ekip“ bile kurabilicek kadar “derin” bir prof.; “Zahid” isimli bomba yapımının uzmanüstü uzmanı ve “özel teşebbüse” silah karşiığı “hizmet“ eden bir “Hizbullahçı“; işte bunların hepsinin “vatan, millet için“ aralarındaki anlaşmazlıkları bir kenara bırakip bir araya gelip “iç ve diş hainlere” ve hatta “devlete sızmış hainlere” karşi mücadele etmesi!... Evinde “Teşkliat-ı Mahsusa“nin arması basılı çay fincanlar kullandığı iddia edilen S. Y.den daha ne beklenir ki!?
Şimdi başlayan “Kurtlar Vadisi-Terör“ de aşağı yukarı ayni şekilde bir senaryo üzerine kurulacaktır muhakkak; Avdetiler ve Yahudiler işin içine kuşkusuz girecek, Eh doğal olarak “ey ehl-i iman! Kalkın!” denecek...
Dikkat ettiyseniz, Avdetilik meselesini ele alip, iyi de dünyalık kazanan SY’nin elinden çıkma bu dizilerin üçünde de kavga-gürültü var, derin devlet var ve bütün bunların yanında da “kötü” taraf olarak Avdetiler var! Yapılmasi istenen olarak da “uyanın ve kalkın ey Ehl-i iman!” lafı var!
SY böyle söylüyor da YK arklı şeyler söylüyor!? Ne münasebet canim, ne münasebet!..Ta, hani şu suç üstü yapılan astsubayları savunmak için net, açik konuşmaya başladı, ta evvelden beri “Halaskaran Grubları“ndan, 1,Savaş esnesinda kurulan “Edirne Muhtar Cumhuriyeti”ndan bahsedip, “kuva-yı milliye“ gerekliliğinden felan bahseder.
Sonra çıkar tv’lere, hatta müslümanların gazete ve dergilerine “Sataycıların komplosn”ndan bahsedeo; bilinen aliler üzerinden, onların “selam” verdiği ya da oturup çay içtiklerini bile Sasataycı yapar, “meraklı” mevzulara meraklı milletimizi ağzı açık bırakır! Ardından da patlatır: “İslam’daki İbrani tesir...” Gıkınız çıkamaz, çünkü şaşkoloz şaşkoloz dinlemiş, bütün “adımlarına“, ““vah canına!” hayretiyle yaklaşmıssınızdır.
Kendi ifadesiyle (burada soyleyelim ki, bu itirafda katkımız büyüktür) ana tarafından Fransız işbirlikcisi ve “İbrani“ bir cedde sahip olan, şimdiki GKBaşkanı Büyükanıt ile de “akraba“ oldugunu söyleyip, bu akrabalık sebebiyle onun da kökünde “Sabati”lik olduğunu vurgulayan, Uğur Mumcu’dan devraldığı “bayrak” sebebiyle devletin neresi olduğu belirsiz bir yeri ile temasda bulunup, işlediği suçun ondabirini işleyenleri senelerce içeri tıktıkları bir ortamda, başina “kötü“ şeyleri geleceğini düşünüp önce Paris’e tüyen, orada da PKK ile devlet arasında köprü olup “devletin bir yeriyle“ işbirliğine devam eden, gittigi yerde, “ben buraya Kürt aydınlanmasını gerçekleştirmek için geldim!”diyerek havalanan, daha evvelinde,doğuda katledilen müslümanları örnek göstererek “PKK, Jakoben bir harekettir, devrimcidir, gericilere nasil davranılması gerektiğini Devlet PKK’dan öğrenmeli“ diyerek vahşi ve barbar yüzünü gösteren, “28 Şubat’ın mimarı“ ve “İmrali sürecinini mimarı“ diye övülmeyi ve övünmeyi pek seven, Doğan Avcıoğlu’nun “yamağı”, memleketi “baskıcı bir diktatörlükle” yönetmek için askerle birlikte darbe yapmayı planlarken tufoya gelen beceriksiz ve sizofren Yalçın Küçük ile; Doğu Perinçek’in rahlesinde yetişen, bugünkü “28 Subatçılar”ın öncüsü Binbaşi C, Ersever’in “itimadını” kazanmakla ise başlayan, ardından “Aydınlık“ dergisinde bir sürü “eline verilmiş belge“yi piyasaya vermekle görevlendirilen, orası artık kesmeyince YK’nın yanına geçen, ardından, nasıl bir siyasi istikrarsa, Doğan Holding’e geçen, “burası CNN; Türk’ünü atın!” denilen yerde “siyasi danışman” gibi “cukka vermek için“ uydurulmuş olduğu belli bir koltuğa sahip olan, ne yaptığını yukarıda kısaca yazdığımız, Doğan Avcıoğlu’nun yeğeni, “Teşkilatci tripleri”ndeki SY’nin “Ey ehl-i iman! Vatan elden gidiyor. Kalkın! Birleşin!” vaveylasına ne cevap vermeli!?
Şunu bilmeli ki, ortada giden bir vatan yok! Evet bi şey gidiyor; bunların, hadi fazla uzatmayalım, milletin ensesinde su kadar senedir boza pişiren iktidarı gidiyor; koltuklarını kaybedecekler ya, onun için “Sabatay komplosu” kurarak, “ahmak müslüman avına” çıktılar (biraz da buldular tabii) böyle vaveyla koparmalarının sebebi bu! Onun için de “dizilerde“ müslümanı, solcusu, dinsizi, türkcüsü biraraya gelip vatanı kurtarıyor yollu senaryolar yazıp duruyorlar!...
Giden “benim vatanım” olmadığından, umurumda değil; hadi kendin kurtar, gücün yetiyorsa! Başka kapıya, başka kapıya!
BekciMurtaza@
Bekcimurtaza1@yahoo.com
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment