Thursday, June 15, 2006

HAZRET-İ İSA VE BATININ HURDALARI-2

HAZRET-İ İSA VE
BATI'NIN HURDALARI-2


Yahya NECCAROĞLU


Doğu Strateji Ve Tahlil Merkezi


Hıristiyanlık Tetkikleri Masası

23 Mart 2004


Kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Şimdi efendim...

Hürriyet gazetesinin 12 Mart 2004 tarihli nüshasının
“Pazar” ilavesinde Azize Bergin imzasiyle ve orta
sayfayı (iki sayfa) tamamen işgal etmiş bir tetkik
kaleme alınmış idi.

Serlevhası, "Üç Amerikalı Yazarın kaleme aldığı Kutsal
Kan Kutsal Kase adlı Kitap Hz. İsa Hakkında akıl almaz
İddialar Ortaya Atıyor. İSA, DENİZ GEZMİŞ MADDESİNDEN
İDAMA MAHKUM EDİLMİŞ...”

Gazetecilik açısından “iyi” başlık; “günün anlam ve
önemine uygun” derler ya, aynen öyle bir serlevha
efendim bu: 12 Mart neticesinde meydana gelen
Sıkıyönetim ve "sert tedbirler" ile memleketimizdeki
tedhiş teşkilatlarının peşine düşülmüş ve bunlardan
birinin lideri olan (THKO) Deniz Gezmiş yakalanmış ve
akabinde de idam edilmişti. Bu nokta-i nazardan (gün
kesismesi) “iyi” olsa da serlevha, sormak gerekir
amma, bu memlekette kaç kişi Deniz Gezmiş denilen,
bugün adına “vakıflar”, “dernekler” kurulan, hala
“tedhiş teşkilatları”na “ilham” veren; muhakeme
zabitlarında "BİZ KEMALİSTİZ; ANAYASAYI TATBİK ETMEK
İÇİN TEDHİŞE BAŞVURDUK!” (misallendirirsek, "Roma için
Roma’ya karşı çıkma!”) diyen ve böylece de komünist
fikriyat ile bir alakası olmadığını bangır bangır
bağıran, meşhur ifade ile esasında bir "DÖNEK" olarak
damgalandırılması gereken birisi ile Aziz ve Mukaddes
Meryem oğlu İsa Mesih’i aynı kefeye koymak; O’nu, bu
“dönek” ile anlatmaya çalışmak, zannedersem ki ancak
bu memleketin “gazetecilik” esaslarında!!! vardır!.

Serlevhanın altında da, "İsa politik bir kişiydi
Romalılar onu devlete isyan ettiği için idama mahkum
etti”, “İsa çarmıha gerilmekten son anda kurtuldu”,
“İsa evlendi, çocukları oldu soyu bugün bile sürüyor”,
başlıkları altında Hazret-i İsa hakkında rivayetler
anlatılmaya çalışılıyor.

Şurasını hemen söylemek gerekir ki, bahsini yaptığımız
kitab ve sinema filminde geçen mevzular, bugün tüm
Hıristiyan mezhebleri açısından “tartışılmış; red veya
kabul görmüş” meselelerdir ve “red” ile “kabul”
cephesinde olanların hepsi de “ÇARMIH”ı baştan kabul
ederek işe başlarlar.

Gazetenin mevzu ettiği "İsa çarmıha gerilmekten son
anda kurtuldu” meselesi, Kilise tarafından TAMAMEN
REDDEDİLEN ve Brown beyfendinin polisiye bir hava
içerisinde ele aldığı "tez"in sahibleri tarafından da
esasında -pek- kabul edilmez amma, yine de onlar
tarafından Kilise’yi “sıkıştırmak”, “yalanlarını ifşa
etmek” için ortalığa atılan iddialardır sadece...

Ve yine mühim olan tarafı bu bahsin, “çarmıh”ın
reddedilmesi daha çok “dinler tarihi
araştırmacılarının” veya “mitoloji uzmanlarınının”
ağızlarından çıkar; yani herhangi bir dine karşı
“tarafsız”, “nötr” yani esasında Ateist mantık ve
“kültürlerin çocuğu” ruhiyatiyle yanaşanların, “ortada
Din, Tanrı, Peygamber yok, bir kültür yaratmış
erginlenmiş insan var ve siz onu da Mısırlılar gibi
“Ra” ilan etmişsiniz!” şeklinde telaffuz edilir.
(Kaldı ki bu bahisde de haksız sayılmazlar ki, yeri
geldiğinde haklı ve koskocaman haksız olduklarını
göstereceğiz.)

Bugün film ve kitab babında Batıda kaleme alınan
yazılara bakıldığında (veya işlenen “tez” hakkında)
görülecek olan odur ki, ya "Çarmıhta tüm insanlık için
ölen Tanrı’nın oğlu”nun faziletleri hakkında
“mutaassıb” edayı veya tamamen "tarafsız” ve kökeni ta
Mısır dinlerine kadar indiren ve “ortak kültür”den
bahseden tetkikleri görürüz.

Bundan, son 10 senede memleketimiz de "nasiplenmiş” ve
bu mesele “evrensel din”e giden bir yolun tâli ama
mühim bir bahsi gibi işlenmeye çalışılmıştır ki hala
da devam etmektedir.

Öncelikle bir "Allah"ı, bundan sonra da “Hazret-i
İsa’nın Peygamber” olduğunu kabul ve iman etmek
gerekir. Sonra da meseleyi hangi seviyede ve “usul”
içerisinde ele almaya çalışılması gerektiği
anlatılmaya çalışılır ise, bu mevzu hakikate giden bir
köprü olabilir.

Ama, sırf "pislik" olsun veya "sansasyonellik yapmak"
bablarında Hazret-i İsa’nın beyan ettiği İsevîlik
üzerinde oynanan şeytanî oyunlar üzerinden "Din, Allah
ve Peygamber inancına “taarruz” etmek” için ağızlar
açılmaya çalışılırsa, “orada dur hele birader!” demek
lazımdır!

Evet, "birader!"

Çünkü bu mesele "Mason biraderliği” anlatılmadan,
anlaşılmadan, onların bu meseleye dahli bilinmeden ve
bu meselenin, (kitabdaki “tez”in) “biraderlerin tezi”
olduğu görülmeden; Kilise’nin “dönüştürülmesinde”,
“biraderlik bağlarının” tesirini anlamadan ağız
açılamaz ve açılmamalıdır.

"HOLY BLOOD HOLY GRAIL-KUTSAL KAN KUTSAL KASE" isimli
kitabın, yani Brown befendinin polisiye havada
anlattığı “tez”in etraflıca işlendiği kitabın
yazarları da MASON BİRADERLERDİR!. Kaldı ki, Dan Brown
beyfendinin de bir “birader" üstelik bir "şövalye”
olmasından kuvvetli bir zan ile şüphe etmekteyim.

Demek istemem o ki, "Kutsal Kase" meselesini ele alan
ve bunu "delilendirmeye" çalışan kim varsa, MASON VE
HATTA SİYON TAPINAĞI TARİKATININ BİR ŞÖVALYESİDİR;
bunu aklımıza evvela kazıyalım; ve bunların derdi de
“İsa’nın kanı ve soyu” değil bambaşka bir meseledir ve
nasib olursa bunlar hakkında yazacağımız makalelerde
temas edeceğiz.

Biz, acizane, bu meseleyi ele alırken, evvela mukaddes
ve muazzez dinimizin bu husustaki anlayışını en başa
alacağız ve bugünkü Hıristiyanlığın nasıl ortaya
çıktığını, hem kendi vesikalarından hem de bizim
vesikalarımızdan göstermeye, “AZ ŞEY BİLİNECEK” kaydı
bulunan bu meselede o “az olan” ama yine de -hem
müslümanlar hem de çoğu hıristiyanlar tarafından-
“bilinemeyen”leri göstermeye çalışaçağız.

Şunu söylemeliyiz ki, BU BAHİS, MUKADDES DİNİMİZE
YÖNELİK FAALİYETLERİN DE EHEMMİYETİNİ ANLAMAK İÇİN
MÜHİM BİR HUSUSDUR ve öyleceğine geçilecek veya Batı
hurafeleri ile bulandırılarak meraklı bir havaya
sokulup “Ateizme” veya “Evrensel Dine” malzeme olacak
şekilde tetkik edilecek bir mevzu değildir.

Hele bütün bunları adı müslüman yazarlar yaparsa,
“orada dur birader!” deme hakkını muhakkak
kullanmalıyız efendim.


(varolusbilinci@yahoo.groups'dan)

No comments: