Monday, November 27, 2006
"ISTANBUL SEVI"NIN AHLAKSIZLIGI...
İstanbul Sevi denilen “grub’cu”nun yazdiklarindan bir demet :))
Gerci Sabatilerle bir alakasi yok ama, “Biz”e hep sorulan bir sorudur; TR’de de soruldu, ITF’de de… Buyrun iste bu adam-kadinin AHLAKI durumu hakkinda kisa bir belgesel…
Birinci aktarmada onun –gerci benim de hazzetmedigim bir tipdi- Atila Demirkasimoglu isimli Samanist Turkcu (ve “zihin kontrolu” calismalari ile bagi oldugu izlenim aldigim) birisinin IP numarasinin degil EV TELEFONUNU alenen yazmasini okuyacaksiniz…
Burada onemli olan bir husus da su: Ciddi, efendi ("efendi"), araastirmaci havalarinda gozuken birinin gayet rahat bir sekilde, agiz aliskanligi kufurden daha ileri bir seviyede kufur-fuhsiyat bilgisi (yetenegi) isteyen bir kabiliyeti sergileyebilmesi!? Bu da TR Forumda ve ITF'da bana ve "Biz"e karsi, oyunlari aick edildiginde onunbunun ismi altinda hakaret, kufur ve porno resim asilmasinin musebbiblerinin adresleri hakkinda bilgi verebilir. (DD-Tarafsizin yaptiklari ayri)
Bir not daha.... Su bahsi gecen iki forumda kac kisinin ayni isimde olmasi mumkundur?! Ali, Veli, Hasan, Huseyin gibi isimlerden olmasi mumkun hududlarindadir da, "Gurkan" ismi?!.. Demem o ki, ayni yerde, yani ayni dergide, "Yeni Harman"da iki tane "Gurkan" olmasi nasil aciklanabilir?!
Birileri nasil onlar sayesinde "cevap manyagi" haline getirildiyse, acizane, TR'de baslayan (adam-kelle degil, fikir birligi) desifre faaliyetlerimizle onlar da artik "isim manyagi" haline gelmisler:))) Grub'cu olduklari ortaya cikti ya, simdi de kendilerince kafayi buluyorlar:))))))))
Siz giderken biz geliyorduk "Gurkan bey dostu":))) Senin diger ismin zaten "IS":)))
Neyse....
Buyrun seyredin bu agzi kanalizasyon cukuru tipi! "Usta"larinin yolunda gidiyorlar ama kizmayin; YK da yazdi ya gecenlerde H. Ulucla "o bicim sayfalar" hazirladigini:)))
Koklerine kibrit suyu!
OYLESINELAF@
[ SANDAL ]
Yazan: Istanbul Sevi 08 Haziran 2003 17:45:29:
Cevap: Forumdan çekilebilirim. Elbette siz de bunu yapabilirsiniz... yazan: Arpad Manas 08 Haziran 2003 16:47:36:
Tam olarak ne yapmaya calistiginizi aciklarsaniz sevinirim. Ben sogukkanliligimi falan kaybetmiyorum, siz acikca beni ve arkadaslarimi tahrik ediyorsunuz. Aramizdaki farki daha iyi anlatmak icin telekomdan herkesin ulasabilecegi telefon numaranizi yazdim buna neden karsi cikiyorsunuz. Madem yigidin mali meydandadir diyorsunuz, madem gerçek adimla yaziyorum diyorsunuz, madem korkacak birsey yok ta demissiniz, neden mesaji sildiriyorsunuz?
Acikcasi, ben artik sizin gibi, bizlere yardim etmek yerine, durmadan "bok" atanlardan biktim. Birkac mesaj öncesinde foruma veda etmisiniz, ha dur tahrik edeyim de ayrilayim mi dediniz, neydi tekrar yazi yazmanizin sebebi?
_________________
Makale yazari: Istanbul Sevi Tarih, gün ve saat : 03. Mayis 2003 17:58:23:
Su yaziya cevaben: İ.Sevi'ye soru: Eşcinsel olmak suç mudur? makale yazari: atilla Tarih, gün ve saat : 03. Mayis 2003 10:45:16:
Son yazilarim fanatik Sabetayistlerin KICINA MI girdi de bana böyle ithamlarda bulunuyorsun HIYARTO. Sen kim oluyosun da benimle böyle konusuyosun. Tarkan'a yapmadigi kalmadi medyanin.
Kadir Inanir'a da yapsin aynisini da görelim. ________________________
"Atilla Yahudi hayrani fingirdek bir escinseldir"
Makale yazari: Istanbul Sevi Tarih, gün ve saat : 15. Eylül 2003 10:38:42:
Su yaziya cevaben: İ. Sevi faşist bir akıl hastasıdır! makale yazari: ! atilla Tarih, gün ve saat : 15. Eylül 2003 07:33:28:
Vatan haini, millet düsmani, Yahudi hayrani, entrikaci köle seni...
Fingirdek sey
Makale yazari: Istanbul Sevi Tarih, gün ve saat : 13. Eylül 2003 18:05:30:
Su yaziya cevaben: Ce: Pek muhterem düsmanlarima... makale yazari: Ceyhun Sunsay Tarih, gün ve saat : 12. Eylül 2003 21:42:51:
Hadi hadiiii, sen adimla adresimle degil SEYIMIN BOYUTUYLA ilgileniyorsundur aslinda, di mi?
Not: Forum isimlerine tiklanince mesajin yazili oldugu sayfaya gidersiniz. Vurgulamalar bana ait. OL@
Friday, November 10, 2006
"OLUSEVICI" DEVLET VE ECEVIT
Bastan baslayalim...
M. Kemal'in devrinde birbirlerine giriyorlardi; bir tarafta onun adamlari, bir tarafta "kurnaz tilki" Ismet Inonunun adamlari, bir tarafta da ne ondan ne otekinden yana olanlar... Bir diktator olan M. Kemal, rakiplerini sindirmisti; hatta Ismet Inonu'nu, son aylarinda "oldurdum!" diye bildiginden meshur -resmi- vasiyetine "ogullarina maaas tahsisi"ni bile yerlestirmisti... Fakat sirozdan vefat etti; ardindan gelen Inonu, tam bir "olusevici"oldugunu gosterdi ve " yikama yaglama edebiyati"nin temelini, "olusevici devlet temeli"ni ativerdi; ne yapiyorsa "Ebedi Sef'i ugruna!.." yapiyordu!!!
Sonra sira Menderes'e geldi...
Inonu ve CHP zihniyetine olan NEFRET, onu iktidara tasidi; Ismet'in devrinde onu iktidardan indirmek icin askeri darbe planlari yapan askerleri de arkasina alan, asker-sivil birligini saglayan Menderes, su oldu bu oldu, asildi; uzerinden fazla gecmeden devletin "olusevici yuzu" tekrar ortaya cikti Menderes de, dusmanlari tarafindan hem de "yikama yaglama edebiyati" ile anilmaya baslandi...
Sira T. Ozal'a geldi...
Neler denmedi ki onun icin; ama bugun bakin herkes, liberal veya sosyal demokrat partilerin hemen hepsi "olusevici"likde yarisiyorlar...
Ardindan Basbug...
Acizane, bugune kadar gelen siyasiler arasinda (cumleme dikkat; "bugune kadar gelenler arasinda") belki en kafasi calisan, (siyasi acidan) en namuslu olan Albay, vefatiyle birlikte bu hususiyetlerinde topraga gomulmesine sebeb oldu ama "olusevicilik" onun vefatiyle de devam etti...
Bunlar siyasiler...
Bir de isin "gasteci" ve "devrimci" cenahi var:)))
Mesela Deniz Gezmis...
Bu adam "mevcut siyasi nizami degistirmek" icin orgut kurmus, bunun icin eylem yapmis ve asilmis biri; resmi olarak "gomonistttt!!!" Ama bugun..?! Neredeyse "iade-i itibar"i sozkonusu...
Veya Fatih Sultan Mehmet Han'a adi bir sekilde hakaret eden ( bir beceriksiz cuntaci megole-manyak'in da kualkalri cinlasin!!!) Mumcularin Ugur'u... Alaaskina hangi "devletlu" onu severdi?! En adi ve basit "cikarimlarla" hayali teoriler ortaya atip "12 Eylul darbecileri Islamciydi!" bile diyebilecek kadar hamsalak olan bu adamdan geriye kalanlar neredeyse devlet toreni ile kaldirilmis ve "olusevicilik"mumeyyiz vasfi tekrar zuhur etmemis miydi?!
Veya A. T. Kislali... Mumcularin Ugur icin gecerli olanlarin hepsi bunun icin de gecerli...
Iste simdi de "BU KADINI SUSTURUN'CU!" B. Ecevit...
Meger neymis bu Ecevit yaw:)))
Suratina Anayasayi firlattiği icin, 600 binl iralik Dolari 2,500,000 TL'ye cikmasina sebeb olan ve kendisini "yolsuzluga goz yummakla" suclayan "sorumsuz cum.basi" ANS ile USA vatandasi D. Baykal BILE "yıkama yaglama" yaptigina gore, "OLUSEVICILIK" tam gaz devam ediyor demek:)))
Evet, bugun (cumartesi) defin islemleri yapilip topraga verilecek...
Ama bunun bir GOVDE GOSTERISI olarak yapilmasi planlaniyor!...
Olabilir tabii; dediklerine gore 1 MILYON INSAN bekliyorlarmismismişmis:))))
Burada kuvvetli bir kahkaha atmak gerekiyor...
Yaw, daha gecen cumartesi Ankara'da, Tandogan meydaninda bir gosteri-miting vardi; 138 dernek-vakifin ortaklasa duzenledigi, "Cumhuriyete Sahip Cik Miting"ine topu topu 3 bin kisi katilmisti; sormasi ayip olmazsa, Ecevit'in defin islemlerine kac kisi katilabilir, bu mitinge nisbetle dusunmusler midir acaba?!
Evet, DSP ve CHP tam kadro ve yakin illerden otobus servisi yaparak kendi delegelerini getireceklerdir; Ankara'dan "memur"lardan bir kismi "ailecek" oraya geleceklerdir... Subaylar, tipki gectigimiz ay Hakkari'de "cop toplama isi"ni yaptiklari gibi cogunlugu sivil kiyafet ve yine "ailecek" oraya dokuleceklerdir; Harp Akademilerinden "ogrencileri" zorunlu olarak getireceklerdir...
Butun bunlarla da "OLUSEVICILIK" ve "el ile istimna" yapacaklardir:)))
Hem bugun (su anda Cumartesinin ilk saatleri, saat 01: 40) Ankara'da hava da 9 derece ve yagisli bir soguk bekleniyor; yani, dernek odalarinda, konferans salonlarinda, universite binalarinda ellerinde sicak sarap veya konyak ile nutuk atmaya alisan "olusevici tipler" icin hic de musait bir iklim degil yani; yarisi kaytaracakdir; soylemedi demeyin:)))
Ben bir tahminde bulunayim, en iyi ihtimalle bir 50 bin kisi felan toplanir, basin da bunu "yuzbinler!!!" diye verir; kaldi ki, gercekten 1 nilyon degil en az 2 milyon insani dokmeliler oraya ve eger bunu beceremezlerse, bilsinler ki, RTE'nin Cankayaya cikmasina, AKP'nin tekrar ve ezici bir cogunlukla secimleri kazanmasina engel olamazlar; eh tabii bu da boyle olacagina gore, is yine "beceriksiz cuntacilik"a dusecek ve "kontrgerilla faaliyetleri" , "Halaskaran" edebiyatiyle "kutsanarak" ortaliga yayilacak!
Simdi oraya toplanacak olan "GURUH", "Kahrolsun Seriat... Burasi Iran Degil... Mollalar Irana" gibi malum sloganlari atacaklar tabii, buna kimse engel olamaz; ama ellerine gececek olan da sadece bu olacaktir: "OLUSEVICI" BIR DEVLET, DEVLET OLMADIGINI ITIRAF EDEN BIR "YAPI"DIR SADECE!
Ellerine gececek olan bir sey daha var tabii: Hepicigi nezle olacak:)))
Ecevit'in defin islemleri, IFLASIN ILANIDIR; gerisi havaciva...
Ve ben de bu "ilami" sicacik evimden tv'lerden ZEVKLE izleyecegim:)))
OYLESINELAF@
--------------------------
Hadi biraz da eglenelim... "Olusevici"; "Olu" olan (Sabatay) "Sevi":)))
Veya "OL@"u (yani bendenizi) "Sev"iciler-Hayranlari toplulugu:)))
Yarin hangi sart altinda olursa olsun ve nasil neticelenirse neticelensin, ikinci sIkka tabii bir hadise gerceklesecektir:))))))))))
Monday, November 06, 2006
İşte 2. Abdülhamit'in petrol haritası
Haftalık haber dergisi Aksiyon'un bu haftaki sayısında yer alan habere göre Sultan II. Abdülhamid özellikle 1800'ün son çeyreğinde tüm dünyada gündeme gelen ve stratejik bir maden olduğu kabul edilen petrol için büyük çaba harcadı. Yetişmiş jeoloji ve maden mühendisi olmaması Devlet-i Aliye'nin elini kolunu bağlıyordu. Ancak uğruna savaşların çıkartılacağı, yeni bir dünya düzeninin oluşturulacağı petrolün ehemmiyetini anlayan Abdülhamid sıkıntıları kendi fedakarlıkları ile aştı.
Hazine-i Hassa'dan, yani padişahın şahsi malından ödenek çıkartılarak geniş kapsamlı bir petrol rezervi çalışmasına girildi. Sultan'ın kendi parasıyla yaptırdığı çalışmada yabancı ve yerli mühendisler yer aldı. Musul ve Bağdat havalisinde, Dicle ve Fırat nehirleri havzasında petrol taraması yapıldı. Alman maden mühendisi Paul Groskoph ve Habip Necip Efendi yönetimindeki araştırma ekibi çalışmalarını 22 Ekim 1901'de Sultan II. Abdülhamid'e sundular.
Bu zamana kadar söylenen ancak mahiyeti hakkında bir bilginin bulunmadığı "Sultan'ın petrol haritası" sadece Güneydoğu'da değil, Hakkâri ve Bitlis gibi illerde de petrol bulunabileceğini öngörüyor. Haritayı hazırlayan heyet, Bitlis Suyu denilen çayın kıyısı boyunca önemli petrol rezervleri tespit etmiş. Heyetin başkanı Paul Groskoph, petrol noktalarını tek tek tespit ettiklerini aktarırken, takip ettikleri güzergâhı da detaylı bir biçimde anlatıyor. Petrol havzasını dolaşan Paul, Siirt tarafında ve Dicle Nehri kıyısında zengin petrol rezervlerinin bulunduğunu belirtiyor. Dicle Nehri kıyısındaki noktalarda yeterli araştırmayı yükselen sulardan dolayı yapamadıklarını da raporuna ilave eden Paul, nehrin kıyısı dışında, Dicle'nin kıyı şeridi boyunca uzayıp giden yüksek dağlarda da petrol bulunduğunu kaydetmiş. Yine de o dönemin teknik imkanları açısından 900 metre yükseklikteki bu dağlardan petrolün çıkarılması ve nakliyatının zor olacağını eklemeyi unutmamış raporuna.
Güneydoğu Anadolu'nun neredeyse tamamı ve Doğu Anadolu'nun bir kısmını kapsayan petrol haritasında Diyarbakır, Mardin, Bismil, Hazro Çayı etrafı, Sinan, Batman Çayı etrafı, Dicle bölgesi, Midyat, Bedran, Tulan, Siirt, Botan Çayı etrafı, Habur, Fındık, Cizre, Habur Çayı etrafı, Bitlis Çayı kıyısı ve Hakkâri (Çölemerik)'de önemli petrol yataklarının bulunduğu kaydediliyor.
HARİTA İLK KEZ YAYIMLANIYOR
Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da çalışmalarını tamamlayan heyet daha sonra bugün Irak sınırları içinde kalan merkezlerde petrol taramasına devam ediyor. Kerkük, Babagürgür, Zaho, Süleymaniye, Bağdat, Musul ve Altınköprü'deki petrol noktaları kilometre ve yerleşim yerlerine göre yön tayini yapılarak kayıt altına alınıyor. Raporda Kerkük ve şehre 15 kilometre uzaklıktaki Babagürgür bölgesinde yoğun miktarda petrol rezervinin bulunduğu belirtiliyor. Babagürgür bölgesinin II. Abdülhamid'in şahsî malı olduğu, ve bu topraklarda Türkiye'deki Nefçi ve Doğramacı ailesinin pay sahibi olduğu biliniyor. Ekip yaptığı tetkikler sonucunda en kaliteli petrolün Bağdat yakınlarındaki El-Kayra ile Mendel'de olduğu sonucuna da varıyor.
Ulaşımın Dicle'de sal üstünde, karada da at ve eşek sırtında yapıldığı bir dönemde aylarca süren bir çalışma sonunda Başmühendis Paul Groskoph, ince detayların yer aldığı raporun sonuna iki önemli noktayı da ilave etmeyi unutmuyor: "Dicle ve Fırat nehirleri havzasında zengin ve mühim petroller bulunuyor. Bunların işletilmesi ve pazarlanması için Bağdat'a uzanan bir tren yolu lâzım. 1889'da inşaatına başlanan ve 1902'de biten demiryolu petrolün Anadolu'ya taşınmasını sağlayacaktır. Bunun için ana hatta sadece birkaç ilave ek hattın yapılması yeterlidir."
Başmühendisin ikinci notu ise iyi değerlendirilmesi durumunda bu petrol coğrafyasının gelecekte dünyanın en önemli merkezlerinden biri olacağı şeklinde.
Kısa bir zamanda bu kadar noktada tarama yaptırarak günün kıt imkânlarına rağmen petrol tespitini belgelendiren Sultan II. Abdülhamid'in saltanat ömrü petrol çıkartmaya yetmedi.
'Sultan'ın petrol haritası' Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan ve önümüzdeki günlerde kamuoyuna sunulacak olan "Osmanlı Döneminde Irak" isimli kitapta yer alacak. Devlet Arşivleri Genel Müdür Yardımcısı Doç. Dr. Mustafa Budak, bu çalışmayla Irak'taki Osmanlı'yı kamuoyuna sunacaklarını belirtiyor. Kitabın editörlüğünü yapan Cevat Ekici de kitaptaki birçok belge ve çizimin, özellikle de petrol bölümündeki haritaların halen üzerinde çalışılmaya değer belgeler olduğunun altını çiziyor.
Kaynak: Aksiyon
İşte ABD'nin Irak'taki gerçek kayıpları
| |
Irak'ta ölen Amerikalı asker sayısını konu edinen bu makale, ABD ordusunun, direnişçilerin, bağımsız kaynakların ve Arap sitelerinin verdiği rakamları ciddi manada irdeleyerek Irak'ta öldürülen ABD askerlerinin sayısının gerçekte ne kadar olduğunu tespit etmeye çalışıyor. | |
05/11/2006 | |
| |
· Amerikalıların açıkladığı rakamlar · Bağımsız yabancı kaynakların tahminleri · Irak'taki direniş gruplarının açıkladığı rakamlar · Arapça haber sitelerinin verdiği rakamlar · Bütün bu rakamlardan hangisi gerçek? · Amerikalıların Irak'taki kaybını gösteren yaklaşık sayı Bir yandan siyasetle ve kamuoyuyla bağlantılı olduğu için, diğer yandan da Irak'taki Amerikan askerlerinin maneviyatıyla ve donanımıyla bağlantılı olduğu için, rakamların büyüklüğünün Amerikan kamuoyunda bırakacağı etki ve bu etkinin Amerikan siyasetine ve Amerikan Yönetimi'nin yönelimlerine yansımaları olacağı için, gerek Amerikalılar tarafından, gerekse Iraklılar veya müttefik güçler tarafından Irak'ta ölen Amerikalı asker sayısıyla ilgili verilen rakamlar uzun süredir büyük bir gürültüye ve tartışmaya neden olmaktadır. Irak'ta ölen Amerikalı asker sayısını konu aldığımız bu yazıda, ABD ordusunun, direniş gruplarının, bağımsız kaynakların ve Arap sitelerinin yayımladıkları çeşitli rakamları inceleyerek ve yorumlayarak Irak'ta ölen Amerikalı asker sayısının gerçekte ne kadar olduğunu tespit etmeye çalışacağız. Amerikalıların açıkladığı rakamlar 2006 yılı Eylül ayında, Irak'taki Amerikan işgal askerlerinin iki yıl içerisindeki en yüksek ölü ve yaralı oranına ulaştığı görüldü. Amerikan Savunma Bakanlığı Pentagon'un rakamlarına göre, Eylül 2006'da ölü sayısı 70'e, yaralı sayısıysa 776'ya ulaştı. "Global Security" sitesinin tahminlerine göre ise, Eylül 2006'da yaralanan Amerikalı asker sayısı 900'e ulaştı. Pentagon'un yayınladığı bildirilere göre, bu ölü ve yaralı sayısı oranı, 2004 yılı Kasım ayında Felluce'yi ele geçirmek üzere gerçekleştirdiği saldırıdan beri Amerikan işgal güçlerinin karşılaşmadığı bir orandı. O ayda yaralanan Amerikalı asker sayısı 1429'a, ölü sayısı da 140'a ulaşmıştı. Fakat Ekim ayı, sürpriz bir şekilde çok daha çetin geçti. Ekim ayı, 2003 yılından beri Irak'ta bulunan Amerikan güçlerinin karşılaştığı en kanlı ve en kötü ay olmuştu. Ekim 2006'nın başından 23.10.2006 tarihine kadarki sürede ölen asker sayısı, Amerikan resmi rakamlarına göre 86'ya ulaşmış ve 2006 yılının başından beri verilen toplam kayıp 620, işgalin gerçekleştiği 2003 yılından beri verilen toplam kayıp ise 2790 olmuştu. Bu rakamlar ne kadar yüksek olursa olsun, Arap ve yabancı bir çok gözlemciye göre, Batılı izleme ve araştırma merkezlerine göre ve hatta haber sitelerine göre gerçeği yansıtmıyordu.
Grafiklerle ABD ordusunun Irak'taki kayıpları
Yukarıdaki tablo, Amerika Birleşik Devletleri yetkilileri tarafından açıklanan sayıları derleyen Iraq Coalition Casulaty Count (ICCC) adlı internet sitesinin verilerine dayanmaktadır.
"The Lancet"in raporunda, 2003 yılındaki Amerikan işgalinden bu yana 655 bin Iraklı sivilin hayatını kaybettiğini okumuştuk. Bu rakam, tahminlerden yaklaşık üç veya beş kat, "Iraq Body Count" programının tahminlerinden yaklaşık 13 kat daha fazla. Elbette, ölen Iraklıların sayısının yaklaşık 30 bin olduğunu söyleyen Amerikan resmi tahminlerinden de kat kat fazla (yaklaşık 23 kat). Bu noktadan hareketle, Irak'ta ölen Amerikalı asker sayısıyla ilgili verilen resmi rakamların gerçek olmaması veya gerçeği yansıtmaması şaşılacak bir şey değil. Bağımsız yabancı kaynakların tahminleri Irak'taki yaralı ve ölü Amerikan askeri sayısını takip eden ve bunu sitenin görünen bir yerinde yayınlayan ve düzenli şekilde yenileyen TBRNews sitesine göre, Irak'ta ölen Amerikan askeri sayısı 15 bini ve yaralı asker sayısı ise 27 bini aştı. Site, 23.10.2006'da, "Cumhuriyetçilerin Savaşı: Teşekkürler George!" (The Republican’s War: Thank you, George!) başlığıyla bir makale yayınladı. Makalede, 19.10.2006'ya kadar ölen asker sayısı veriliyor ve şöyle deniyor: "Halihazırda ölen Amerikan askeri sayısı gerçekte 15 bin ve yükselmeye devam etmekte. Yaralı sayısı ise 27 bine ulaştı ve tabii ki o da yükselmeye devam ediyor."
Makalede ayrıca, Irak İslam Ordusu ve diğer bazı grupların 10/11.10.2006'da gerçekleştirdikleri ve Bağdat'ın güneyindeki Amerikan Falcon Üssü'nün büyük ölçüde yıkılmasına yol açan saldırıya işaret ediliyor. Bu saldırıda, ilk resmi verilere göre 300 ölü ve yaralı vardı ve bunlar kaydedilmemişti. Amerikan raporları, yaklaşık 5 bin Amerikan askerinin olduğu bilinen üste, 100'den fazla askerin olmadığını söylemişti!! Brian Harring'in aynı sitede yayınlanan makalesine göre, Amerikan Savunma Bakanlığı'nın Irak'ta ölen askerlerin büyük çoğunluğunu bildirmediğine inanmak için çok güçlü nedenler var. Harring daha sonra, "Dover" Hava Üssü'ne nakledilen Amerikan askerlerini taşıyan askeri birliğin özel kargo listesini ele geçirmeyi başardığını ve listede, nakledilen asker sayısının ilan edilen resmi rakamların çok üzerinde olduğunun görüldüğünü söylüyor. İstihbarat ve askeri alanlarda muhabirlik ve yorumculuk yapan yazar ayrıca, Amerikan Savunma Bakanlığı'nın yayınladığı ve kısa süre sonra geri çektiği resmi bir belgenin elinde olduğunu ve belgenin, Mart 2003'ten Temmuz 2006'ya kadarki sürede Irak'ta ölen Amerikalı asker sayısının 10 bine ulaştığına işaret ettiğini belirtiyor. (Belgeyi yüklemek için tıklayın!.)
Harring, resmi kaynakların açıkladığı rakamları gözönüne alarak şu sonuca ulaşıyor: 25 bin yaralıya ek olarak 15 bin ağır yaralı varsa, resmi istatistiklerce 3 bin civarında olduğu söylenen ölü sayısı, çok düşük bir rakam olduğu için kesinlikle gerçeği yansıtmıyor. Olay bununla da kalmıyor, rapora göre, 5500 Amerikan askerinin İrlanda, Kanada ve bazı Avrupa ülkelerine kaçmasına kadar varıyor.
"Trebor Chram", 11.10.2006'da yayınlanan "Irak'ta ölen Amerikalıların sayısı gerçekten kaç?" başlıklı makalesinde şöyle diyor: "Amerikan Yönetimi, Pentagon'un yayınladığı çok düşük rakamlarla ilgili hiç şüphesiz yalan söylüyor." Sonra, Irak'taki Amerikan askerleri arasında hayatını kaybedenlerin sayısının 10 binden fazla olduğunu bildiren bazı raporlar okuduğunu, özellikle de, Amerikalı Eski Muharipler Derneği'nin son günlerde açıkladığı resmi belge gözönünde bulundurulduğunda bu rakamların kendisi için büyük oranda güvenilir olduğunu belirtiyor. Amerikalı Eski Muharipler Derneği'nin açıkladığı resmi belgede, Vietnam Savaşı'nda ölen asker sayısının o günlerde kamuoyuna ilan edilenden yaklaşık 20 bin kadar daha fazla olduğu ifade ediliyor. Amerikan resmi rakamları, Vietman'da 58.182 askerin öldüğünü söylemişti. Oysa bu belgeye göre, gerçekte ölü sayısı 78 binden daha fazlaydı. Irak'taki direniş gruplarının açıkladığı rakamlar Irak'taki direniş ve cihad gruplarının, gerçekleştirdikleri operasyonları ve Amerikan işgalinin verdiği asker ve mühimmat kaybını büyük oranda gözlemleme imkanına sahip oldukları bilinen bir şey. Fakat burada, grupların ve açıklamaların çokluğu rakamlarda soruna yol açıyor. Bağımsız bir şekilde operasyon gerçekleştiren gruplar var ki, bu da her grubun kendine has eylemi sonucu ortaya çıkan verileri toplamayı zorlaştırıyor. Bununla birlikte, her grubun açıkladığı rakamlara bakarak veya çeşitli grupların toplam verilerinden yola çıkarak bu grupların düşmana verdirdiği kaybı tahmin etmek mümkün olabilir.
Irak İslam Ordusu, bu grupların en belirginlerinden biri kabul edilmektedir. Bu grup, düzenli ve disiplinli, operasyonlarını iyice hesaplayan ve istatistiklerini hassas bir şekilde tutan bir grup. Operasyonlarını düzenli bir şekilde sürdürdü ve yine düzenli bir şekilde diğer gruplar gibi gerçekleştirdiği en belirgin eylemlerle ilgili filmler yayınlıyor. Irak İslam Ordusu Merkezi Medya Heyeti'nin çıkardığı elektronik dergi El-Fursan'da yayınlanan röportajda, Irak İslam Ordusu komutanı Eylül 2006'da şöyle diyor: "Binlerce yaralının yanında binlerce de asker öldürdük. İstatistiklerimize göre, savaşın başından şimdiye kadar öldürülen toplam Amerikalı düşman sayısı 25 bini geçti ve onbinlerce asker de yaralandı."
Bu rakam (25 bin ölü), Rus askeri uzmanlarından birinin tahminlerine de yakın. Rus uzman, kendisiyle yapılan bir söyleşide, Irak'ta öldürülen Amerikan askerinin gerçek sayısının daima, Pentogan'dan açıklanan resmi rakamların onla çarpılmış haline eşit olduğunu söylemişti. Arapça haber sitelerinin verdiği rakamlar Gerçek şu ki, "El-Muhtasar" sitesi, bildiğimiz ve takip edebildiğimiz kadarıyla işgalden bu yana Irak'ta öldürülen Amerikalı asker sayısını gösteren özel bir sayaç yayınlayan tek Arapça site. Bu sayaç, haber kaynaklarının Amerikalıların Irak'taki kaybıyla ilgili verdikleri rakamlara binaen günlük olarak yenilenir. Sayaçta iki şık var: Birinci şık, üst hanede ve günlük ölen Amerikan askeri sayısını veriyor. İkinci şık ise, Bush'un Irak'taki savaşın sona erdiğini ilan ettiği Mart 2003'ten beri ölen toplam Amerikan askeri sayısını veriyor. Sitenin sayacı, 23.10.2006 Pazartesi günü ölen toplam Amerikan askeri sayısını 33.693 olarak göstermişti. Bu, aynı gün Amerikan resmi kuruluşlarının 2790'a ulaştığını ilan ettiği sayının yaklaşık 12 katıydı. Siteye gönderdiğimiz bir e-maille, yayınladıkları rakamları belirlerken dayandıkları kaynakları sorduk. Site yetkililerinden gelen cevapta, haber kaynaklarından gelen bilgilerin birlikte değerlendirilmesiyle ortaya çıkan rakama itimat ettiklerini söylediler. Bu haber kaynaklarının başında da, İslammemo (Müfekkiratu'l İslam) sitesi geliyordu. (Bu site bildiğiniz gibi, Muhammed Ebu Nasr'ın sitesi ve İngilizce Jihadunspun sitesiyle birlikte Amerikan Dışişleri Bakanlığı'nın aleyhinde bildiriler yayınladığı ve kapatılmasını istediği üç siteden biridir.) Daha sonra ise, haber ajansları, Irak siteleri ve El-Cezire'nin haber sitesi geliyordu. Site yetkilileri ayrıca, sayacın işgalin başlangıcından üç ay sonra çalışmaya başladığını ve daha sonra o dönemi gözden geçirerek o dönemde ölenleri de sayaca ilave ettiklerini bildirdi. Bütün bu rakamlardan hangisi gerçek? Rakamlar arasındaki bu büyük fark bazı okuyucularda, Amerikan resmi makamlarınca ilan edilen rakamlara göre oldukça büyük olan bu rakamlar hakkında şüphe doğurabilir. Fakat, Irak'ta ölen Amerikan askeri sayısını tahmini ve yaklaşık olarak belirleyebilmek için konuyla ilgili bazı sabit kuralları gözönünde bulundurmamız gerekir: 1. Amerikan Hükümeti'nden veya Pentagon'dan yayınlanan resmi rakamların gerçek olması veya gerçeğe yakın olması bir çok nedenle mümkün değildir. Çünkü Pentagon'un ölü sayısıyla ilgili günlük yayınladığı rapor teknik yönden kusurludur. Raporun yazıldığı zamandan yayınlandığı zamana kadar geçen sürede gerçekleşen ölümler ve yaralanmalar kaydedilmemekte, dolayısıyla günlük rapora yansımamakta ve yayınlanmamaktadır. Resmi rakamlar doğru olsaydı, Savunma Bakanlığı gerek ilk dönemde Almanya'ya nakilleri sırasında, gerekse daha sonra doğrudan Birleşik Devletler'e nakilleri sırasında Amerikalı askerlerin cenaze törenlerinin çekilmesini ve yayınlanmasını yasaklamazdı. Ayrıca; kesinlikle 3 binden daha çok olan gerçek rakamların, Amerikan kamuoyunun eğilimlerine mutlaka olumsuz etkisi olacaktır. Güçlü bir savaş karşıtı atmosfer oluşturacak, Amerikan siyaset tabakasını ve Irak'ta kalma veya geri çekilme kararlarını etkileyecektir. Bu nedenle, gerçek rakamlar gizlenmektedir.
2. Amerikan resmi rakamlarındaki sorun, sadece resmi olarak açıklanan ölü Amerikalı asker sayısının gerçekten çok aşağıda olmasında gizli değildir. Bunun yanında, ölü ve yaralıları kurtarma operasyonları sırasında, Almanya veya komşu ülkelerin hastanelerine nakilleri sırasında ölen askerleri de kapsamamaktadır. Yine bu rakamlar, dışişlerinde görevli Amerikalı memurları, Amerikalı müteahhitleri ve paralı Amerikan askerlerini ve hatta Amerikan vatandaşlığına sahip olmadığı halde Amerikan ordusunda savaşan ve direniş eylemleri sırasında Irak'ta ölen askerleri de kapsamamaktadır. Reuters, 10.10.2006'da yayınladığı bir haberde, Irak'taki mevcut sivil müteahhit sayısının yaklaşık 100 bin olduğunu bildirdi. Bu sayı, bağımsız ve kişisel olarak çalışanları, şoförleri, tercümanları, elektrik teknisyenlerini ve aşçıları, büro ve alan işlerinde Amerikan askerlerine yardım eden diğer bazı grupları kapsamaktadır. Amerikan Çalışma Bakanlığı'na göre, 2005 yılı Kasım ayına kadar bu gruptan ölenlerin sayısı 428 ve yaralıların sayısı ise 3963'tür. Böylece, yine aynı kaynağa göre ve Reuters'in önceki haberine göre, ölü sayısı 647'ye çıkmaktadır. Tabii ki bunlar, Birleşik Devletler'in günlük olarak yayınladığı Amerikalı ölüler arasında sayılmamaktadır.
3. Amerikalı ölülerin sayısından bahsederken, Irak'ta günlük olarak kendilerine karşı gerçekleştirilen operasyonların hacmini mutlaka gözönünde bulundurmak gerekir. Washington Post gazetesinde çalışan Amerikalı ünlü gazeteci Bob Woodward'ın söylediğine göre, Amerikan güçlerine karşı haftalık yaklaşık 800 ile 900 arası saldırı ve operasyon gerçekleştirilmektedir. Bu da, saatte ortalama dört saldırı ve günlük 100'den fazla saldırı demektir. Bu haberi, Iraklı direniş gruplarından birinin açıklamalarıyla karşılaştırınca haberin doğruya oldukça yakın olduğunu görürüz. Irak İslam Ordusu, Eylül ayında yaptığı bir açıklamada, son dört ayda gerçekleştirdiği çeşitli askeri operasyonların sayısının 2600'e ulaştığını belirtti. Bu, günde yaklaşık 22 operasyon demektir. Tek bir direniş grubunun günde 22 operasyon gerçekleştirmesi de; "Mücahitler Ordusu", "Raşidîn Ordusu", "Ensaru's- Sünne", "Mücahitler Şurası Meclisi", "Yirmi Devrimi Tugayları" , "Fatihler Ordusu" ve benzeri etkin direniş gruplarının bulunduğu bir ortamda direniş güçlerinin günlük 100 operasyon gerçekleştirmesinin mümkün olduğu anlamına gelmektedir. 4. Amerikalı ölü sayısıyla ilgili bu yazıdaki en yüksek rakamı ele alacak olursak, ki bu ölü sayısının 33.693'e ulaştığını söyleyen "El-Muhtasar" sitesinin verdiği rakamdır, bu rakam Irak'ta bulunan Amerikan askeri sayısına, müteahhitlerin sayısına ve bunlara karşı düzenlenen operasyonlara oranla büyük bir rakam sayılmaz. Irak'taki Amerikalıların sayısı: Varlığı itiraf edilen askerler (144 bin) + asker olarak kabul edilmeyenler ve öldükleri zaman Pantagon'un listesinde isimleri hiçbir şekilde yer almayanlar (100 bin).
Ünlü Brookings Enstitüsü'nün 19 Ekim 2006'da yayınladığı; Irak direnişi, Irak içindeki direnişçilerin ve dışarıdan gelen gönüllülerin sayısı, Irak'ın ekonomik, sağlık ve güvenlik açılarından durumu gibi konulardaki rakamları ve değişimleri izleyen 57 sayfalık rapora göre, Irak'ta 162 bin müttefik güçler askeri vardı ve bunlardan 144 bini Amerikan askeriydi. Reuters'in haberine göre ise, 100 bin civarında müteahhit ve onlara bağlı çalışan Amerikalılar vardı. Bu, El-Muhtasar sitesine göre, ölü sayısının Irak'ta bulunan ve tümü 244 bini bulan Amerikalılara oranının %13.8 olduğunu gösterir ki, bu da makul bir orandır. Sadece Irak'taki askerlere oranı yaklaşık %1.9 ve Irak'taki tüm Amerikalılara oranı yalnızca %1.1 olan resmi açıklamaların tersine, mümkün olabilecek bir orandır. 5. Irak'taki mücahitlerin operasyonlarını gösteren video kasetlerin Amerikan resmi rakamlarını yalanlamada büyük etkisi olmaktadır. Düşman üzerinde bıraktığı ve çoğu zaman bizzat tasvir edilen operasyonu aşan psikolojik ve medyatik etkisi bir yana, bu kasetlerin sayı ve donanım bakımından sarsılmış haldeki düşmanın durumunu yansıtan birer ayna olduğunu söyleyebiliriz. Irak İslam Ordusu'nun yayınladığı "Bağdat Avcısı" gibi küçük bir kaset bile, Amerikan kaynaklarının verdiği rakamların doğru olmadığı düşüncesini oluşturabilmektedir. Irak İslam Ordusu'nun keskin nişancı birliği, yaklaşık 666 Amerikan askeri öldürmüştür. (Bunların çoğu videoya çekilmiştir.) Tek bir grubun keskin nişancıları tarafından öldürülenlerin, açıklanan resmi rakamların yaklaşık dörtte birini oluşturduğu kabul edilebilir mi?! Bu kesinlikle makul bir şey değildir. Bu, ölen Amerikalıların sayısının çok daha fazla olmasını gerektirir. Özellikle de, medya organları ve hatta Amerikan Yönetimi, keskin nişancılar tarafından öldürülen Amerikalılar olduğundan hiçbir zaman bahsetmemişlerdir. Dolayısıyla ve büyük olasılıkla, bunlar hiç hesaba katılmamışlardır. Bu gibi kasetler olmasaydı, bu kadar sayıda Amerikan askerinin keskin nişancılar tarafından öldürüldüğünü öğrenemeyecektik.
6. Amerikan resmi kaynaklarının yayınladığı rakamları doğru farzedersek, bu, Amerikan Ordusu'nun hiçbir sorun yaşamadığı anlamına gelir. Çünkü kaybı oldukça azdır; halihazırda 144 bine varan asker sayısıyla Irak'taki Amerikan Ordusu'nun tümünün yaklaşık %1.9'unu teşkil etmektedir. Fakat resmi göstergeler gerçekten de hiçbir sorun olmadığını gösteriyor mu, yoksa tersi mi doğru?. A- Pentagon'un sunduğu çekici imkanlara rağmen Amerikan Ordusu'nun asker bulmakta zorlanması nasıl açıklanacak? Pentagon, orduya yeni katılanlara 20 bin dolara kadar nakit para vermekte, 60 bin dolara kadar eğitim masraflarını karşılamaktadır. Ayrıca, normalin üstünde becerilere sahip olan özel kuvvetler birimlerine katılanların bazılarına 150 bin dolara kadar teşvik ödülü vermektedir. Bunlara ilave olarak; Amerikan Yönetimi, Amerikan Ordusu'nda görev yapan yabancılara vatandaşlık hakkı vermektedir. Daha önceki teşvikler başarısız olduğu için Bush, 2003 yılı Kasım ayında vatandaşlık muamelelerini 3 yıldan 1 yıla indiren bir kanunu imzalamıştır. Bu politika sayesinde 2004 yılında 7.500 asker Amerikan vatandaşlığına hak kazanmıştır ki bu, Vietnam Savaşı'ndan beri en yüksek orandır. Amerikan Ordusu'nda hizmet etmek isteyenler için bu kadar çok çekici imkanlar sunulurken, niçin Amerikan Ordusu asker bulmakta sıkıntı yaşamaktadır?! Gönüllüler, orduya katılmaktan niçin kaçınmaktadırlar?! Amerikan Ordusu'nun insan kaybı çok büyük olduğu ve ileri de onlardan biri olmaktan korktuğu için değil mi? Ordusu büyük kayıplar vermiyorsa ve sürekli kan kaybetmiyorsa, Pentagon niçin orduya katılmak isteyenlere bu kadar çekici imkanlar sunmaya mecbur kalıyor?!! Irak'ta ölen çok sayıda askerin boşluğunu doldurmak ve bu büyük kaybı telafi etmek için değil mi? B- "Amerikan Ordusu'nun Irak'ta çöküşünün belirtileri" başlıklı daha önceki bir yazımızda da belirttiğimiz gibi, Amerikan Ordusu'nun tek sorunu asker bulamamak değildir. Bilakis silahlı kuvvetler, askerlerini orduda tutmakta da sorun yaşamaktadır. Çünkü orduya yeni katılanların yaklaşık %30'u altı ay içerisinde orduyu terketmektedir. Bazıları ise, gençlerin orduya katılmadan önceki günlük deneyimleriyle eğitim sırasındaki askerlik yaşantısı arasındaki büyük fark nedeniyle orduyu terketmektedir. Bu da orduyu, askerlik hizmetinin ölçütlerinde indirime gitmeye mecbur bırakmıştır. Komutanlara hitaben yayınlanan bir askeri belgede, bedensel yetersizlik, hastalık dışı verim düşüklüğü, hamilelik, içki müptelalığı veya uyuşturucu kullanımı gibi nedenlerle askerlerin ordudan atılmamaları istenmiştir. Bu, Irak'ta çok sayıda ölen arkadaşlarından doğan boşluğu dolduracak yeterli sayıda asker bulabilmek içindir. C- Amerikan Ordusu'nun verdiği asker kaybı az ise, askerlikten kaçma olayları neyle açıklanabilir?! Pentagon, Irak Savaşı'nın başından beri, 5500 askerin askerlik hizmetinden kaçtığını itiraf etmiştir. Silahlı kuvvetleri terketmek isteyenlerin sorunlarının çözümüne yardımcı olmak amacıyla kurulan "kırmızı hat"tı arayanların 2001'de arayanlardan iki kat fazla olduğu açıklanmıştır. Bu telefon hattı geçen sene, 33 bin aramaya cevap vermiştir!! D- Amerikan Ordusu için işler yolunda gidiyorsa ve ölen asker sayısı çok küçükse, niçin Amerikan Yönetimi Irak'ta görev süreleri sona eren askerlerin Irak'tan ayrılmalarını yasaklayan kararlar yayınlamaktadır? Institute for Policy Studies (IPS)'in 31.08.2005 tarihinde yayınladığı bir rapora göre, Irak'tan ayrılmayı yasaklayan kararlar 14 binden fazla askeri kapsamaktadır. (Görev bitiş tarihleri belli olmadan Irak'ta görev yapan askerlerin toplamının yaklaşık %10'u). Bu askerler, Irak'tan ayrılmak için topluca başvuruda bulunmaya hazırlanmaktadırlar. Amerikalıların Irak'taki kaybını gösteren yaklaşık sayı Yukarıda zikredilen verileri gözönüne alarak konuyu özetleyecek olursak, Irak'ta ölen Amerikalılarla ilgili dört ana rakamın var olduğunu görürüz: (2790 ölü): Amerikan resmi makamlarının açıkladığı rakam. (15.000'i aşkın ölü): Bağımsız yabancı kaynakların tahminleri. (25.000'i aşkın ölü): Irak'taki direniş gruplarının (Irak İslam Ordusu) açıkladığı rakam. (33.693 ölü): Arapça haber sitelerinin (El-Muhtasar) açıkladığı rakam.
Bu son üç rakamın ortalaması 24.000'i aşkın ölüye denk gelmektedir ki, bunun Irak'ta ölen Amerikalı sayısı için mantıklı ve kabul edilebilir bir rakam olduğunu söyleyebiliriz. Bu rakam bir çok gerçekle, daha önce bahsi geçen verilerle ve belgelerle uyuşmaktadır. Bu rakam, Irak'ta bulunan toplam Amerikalı sayısının yaklaşık % 9.8'ini teşkil etmektedir. Not: Bu araştırma, 23.10.2006 tarihine kadarki dönemi kapsamaktadır. Yazarla konuyla ilgili bilgi ve belge paylaşımında bulunmak isteyenler, aşağıdaki adreslerden yazara ulaşabilirler:
Ali Hüseyin Bakir: Uluslararası İlişkiler ve Stratejik Konularda Araştırmacı-Yazar |
Abu Hafs: Mücadelemiz Çeçenistan'da Yüreğimiz Kudüs'te!
Son aylarda işgal altındaki İslam topraklarında hareketli günler yaşanıyor. Iraklı direnişçiler binlerce savaşçıyla Amerika'ya meydan okuyarak sokaklarda gövde gösterileri yapıyor, Taliban önderliğindeki Afgan direnişçiler Kabil'e doğru ilerleyişlerini sürdürüyor, Somali'li direnişçiler zaferden zafere koşuyor. En az Irak, Afganistan ve Somali kadar hareketli olan bir başka İslam beldesi de Çeçenistan...
Genç komutanların yönetim kadrolarına getirilmesi Çeçenistan'da Rus işgalcilere karşı verilen mücadeleyi bir anda hızlandırdı. Fakat Putin yönetiminin medyaya getirdiği yasaklamalar nedeniyle Çeçen direnişinin elde ettiği zaferler dünyaya bir türlü duyurulamıyor. Bu yönde çaba gösteren gazeteciler ise Putin'in adamları tarafından cezalandırılıyor. Çeçen direnişçilere yönelik uygulanan medya sansürünü kırmak ve işgal altındaki ülkede yaşanan son gelişmeleri öğrenmek için Çeçen direnişinin ünlü kumandanı Abu Hafs ile bir röportaj gerçekleştirdik.
Abu Hafs ile yakın arkadaşı Şamil Basayev'i, Hizbullah'ın Lübnan'da elde ettiği zaferi, El Kaide militanı olarak suçlanmasını ve bu hereket hakkındaki görüşlerini, Türkiye'den cepheye gönderilen paraların yerine ulaşıp ulaşmadığını konuştuk. İlgiyle okuyacağınızı tahmin ediyoruz.
- Çeçen direnişine katılmaya niçin ve nasıl karar verdiniz?
Abu Hafs: Rusların, kendi topraklarında hür ve Müslüman'ca yaşamak isteyen Müslüman Çeçen halkına yaptıklarını görmüş ve işitmiştim. Onlar Çeçen topraklarını işgal ederek yaşlı-genç demeden Müslümanları öldürüyor, kadınların ırzına geçiyor ve bu Müslüman toplumun bütün kaynaklarını gasp ediyorlar. Bütün bunları gördükten sonra ‘sadık bir Müslüman, nasıl olur da Müslüman kardeşinin yardımına koşmaz?' diye düşündüm. Bunun neticesinde de cihad için Çeçenistan'a gelmeye karar verdim.
- Direnişin ne durumda olduğunu öğrenmek istiyoruz? Son gelişmelerden bahseder misiniz?
Abu Hafs: Sizlere Çeçen direnişinin sürekli güçlendiğini müjdeliyorum. Artık ibre Ruslardan yana değil; bizden yana dönüyor. Çok yakında ümmetimize direnişin gücünü ve değişime ayak uydurma kudretini gösterecek yeni bir stratejiyi açıklayacağız. Dokka Umarov'un önderliğindeki bütün komutanlar, bu yeni strateji üzerine çalışıyor. Şu an Ruslara her gün çok büyük kayıplar verdiriyoruz. Bir çok Rus askeri karargahını kullanılamaz hale getirdik. Asıl büyük saldırılarımız ise yeni stratejimiz şekillendikten sonra başlayacak.
- İsmi yıllardır Çeçenistan'da verilen mücadeleyle özdeşleşen Şamil Basayev'in şehadeti direnişe ne tür etkilerde bulundu?
Abu Hafs: Öncelikle Rabbimden şehit Şamil Basayev'in şehadetini kabul etmesini ve cennetinde bizleri buluşturmasını niyaz ediyorum. Tarih boyunca bütün direniş hareketleri, komutanlarının öldürülmesinden etkilenmişlerdir. Özellikle de bu, Şamil Basayev gibi kahraman bir komutan ise...
Ancak İslami direnişlerin özelliği, komutanlarının öldürülmesiyle daha fazla güç kazanmalarıdır. Çünkü bu direnişler, güçlerini Yüce Allah'tan ve sonra adil davalarından alırlar. Ki o dava; mazlum ve mustazaflara yardım etmek, gasp edilen hakların iadesini ve Müslümanların âlemlerin Rabbine rahatça kulluk etmelerini sağlamaktır. Tarih, bunun en iyi şahididir. Dokka Umarov komutanlığındaki Çeçen cihadı, Şamil Basayev'in komutanlığı zamanındaki gibi güçlüdür. Çünkü mücahidlerin her biri bir Şamil'dir.
- Şamil Basayev'le yıllarca omuz omuza Ruslara karşı savaştınız? Bize şehid arkadaşınızı anlatır mısınız? Nasıl bir insandı Basayev?
Abu Hafs: Şehit kahraman komutan Şamil Basayev'i bütün mücahidler hatta İslam Alemi tanımaktadır. Çünkü o, İslam ümmetinin bu yüzyıldaki cihad önderlerinden biridir. Kimseden korkmayan bu cesur komutanın kahramanlıklarını tarih yazacaktır. Benim, komutanımız Şamille ilgili kişisel tecrübem ise; onun cesur, hikmet ve tevazu sahibi, çokça zikreden bir komutan olmasıdır. Onun bütün çabası; Müslümanların, Allah'ın kanunları gölgesinde hür olarak yaşayabilmeleri ve dağılmış Çeçen halkının Çeçenistan topraklarında barış ve güven içerisinde bir araya gelebilmesiydi. Onun en önemli özelliklerinden biri ise, Filistin davasına olan yakın ilgisiydi. O, Filistin'de yaşananlar ile Çeçenistan'da yaşananların birbirine çok benzediğini düşünürdü ve İslami direnişin, Allah'ın kanunlarına sarıldığı sürece zafere ulaşacağına inanırdı. Şamil ayrıca, geniş bir vizyon sahibi, çalışkan, Allah'tan başka hiç kimseden korkmayan birisiydi. Allah, bu şehit, kahraman komutana rahmet eylesin.
- Tecrübeli komutanların bir çoğu şehid oldu. Şu an direnişi daha çok her biri 28-29 yaşında olan genç komutanlar yönetiyor. Bu sizin için büyük bir dezavantaj değil mi?
Abu Hafs: Büyük komutanların şehid olması, direnişin ancak güç ve istikrarını artırır. Şu an komutanların genç olması, zayıflık sebebi değil; gücün işaretidir. Çünkü gençler direnişin geleceğidir. Onların enerjileri daha fazladır. Onlar sadece genç değiller; onlar Şamil gibi, Cevher, Mashadov ve Sadulayev gibi kahramanlık sembolü komutanların yetiştirdiği gençlerdir ve onlar gibi olacaklardır. Bu genç komutanlar izzet ve onur içerisinde, Allah yolunda cihadın yurdu olan Çeçenistan'da yetiştiler. Unutulmamalı ki aslan yavrusu, yine aslandır.
- Amerika sizi El Kaide militanı olmakla suçluyor. Hatta Amerika'nın en çok arananlar listesinde isminiz baş sıralarda. Gerçekten El Kaide ile bir bağlantınız var mı?
Abu Hafs: Amerika'nın hangi sözü doğru ki, bizim hakkımızda söylediğine itibar edelim? O, Irak konusunda dürüst müydü? Irak halkına, Afgan halkına karşı dürüst müydü? Filistin davasında, demokrasi ve insan hakları çağrısında dürüst müydü? Yoksa İslam ülkelerini yıkmak ve tahrip etmek, Müslümanları öldürmek ve haklarını çiğnemek, İslam ve Müslümanlarla alay etmek miydi yaptığı? Ebu Gureyb hapishanesi, Amerika'nın her söylediğinin yalan olduğu konusunda en büyük delilidir. Bütün bunlardan sonra hala Amerika'nın söylediklerinin doğruluğunu mu tartışacağız? Şahsıma gelince; ben Allah yolunda cihad eden ve O'nun dinine tabi olmaya çalışan bir kişiyim. Irzını, dinini ve mustazaf Müslüman kardeşini koruyan herkesin, El-Kaide üyesi olarak adlandırılması ne kadar doğrudur?
- El Kaide ve lideri Usame Bin Laden hakkında bir çok spekülasyonlar yapılıyor. Siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?
Abu Hafs: Söylentiler söylenti olarak kalır. Bunların doğrulanmaları mümkün değildir. şahsi kanaatim, onlar da Müslüman mücahidlerden müteşekkil bir gruptur. Hedefleri de diğer mücahid gruplar gibi, İslama ve mustazaf Müslümanlara yardım etmektir. Usame Bin Laden'de bir cihad önderidir. Allah'tan bu yolda gayret gösteren herkese yardım etmesini diliyorum.
- Türkiye halkının, Çeçen direnişçilere destek için topladığı paraların cephedeki insanlara ulaşmadığı yönünde yoğun şekilde bir söylenti var. Bu doğru mu?
Abu Hafs: Ben, bu sözlerin hangi bilgiye dayanılarak ortaya atıldığını anlamıyorum. Net bir şekilde şunu söyleyebilirim ki; bizim için toplanan bütün yardımlar bize kesinlikle ulaşıyor. Biz bu konuyu ciddi şekilde takip ediyoruz. Türkiyeli Müslüman kardeşlerimiz son olarak bize Ramazan'da iftar yardımı ulaştırdı. Hatta İslam ülkeleri arasında Ramazan'da bize en çok yardımı Türkiyeli kardeşlerimiz yaptılar. Bu yardımlar ve Rabbimizin inayetiyle Ramazan ayı biçim için çok bereketli geçti. Özellikle Adanalı ve Konyalı kardeşlerimize gönderdikleri yoğun yardımlar nedeniyle bütün Çeçen direnişçiler adına teşekkür ediyorum.
- Putin teslim olan direnişçileri afedeceğini açıkladı. Moskova yönetiminin af çağrısına Çeçen direnişçiler ilgi gösteriyor mu? Aftan yararlanmak için Ruslara başvuran direnişçiler var mı?
Abu Hafs: Bu, gerçek dışı bir af ilanıdır. Zaten zalimin mazlumu affetmesi de düşünülemez. Bilakis, zalim mazlumdan af dilemelidir. Rus hükümetinin bu af çağrısı, Çeçen direniş güçlerine karşı koymada Rus ordusunun zayıflığının ve başarısızlığının ispatıdır. Bu çağrıya hiçbir mücahid olumlu karşılık vermemiştir. Bilakis, bütün Çeçen mücahidler, Rus ordusunun kendilerinden af dilemesi için mücadele edeceklerdir.
- İsrail'e karşı Hizbullah'ın elde ettiği zafer konusunda ne düşünüyorsunuz?
Abu Hafs: Lübnan'da Hizbullah'ın İsrail'e karşı kazandığı zafer, hangi güçte olursa olsun, adil bir davaya sahip direniş hareketlerinin başarıya ulaşacaklarının ispatıdır. Bu zafer, Siyonist düşmanın direniş karşısında duramayacağına ve Filistin'den Siyonistleri kovmamızın vaktinin geldiğine dair Ümmetimize bir işarettir. Bizler Çeçenistan'daki mücahidler olarak Lübnan'daki direnişle gurur duyduk.
- Başta önümüzdeki günler Türkiye'ye gelecek olan Papa olmak üzere, Batılılar İslam'a ve Peygamberefendimiz'e yönelik hakaretlerini son zamanlarda arttırdı. Bu durum sizce ne anlama geliyor?
Abu Hafs: Siyonistler ve radikal Hıristiyanlar, İslam'a, Kur'an'a ve Rasûlullah (sav)'e karşı bu tutumlarıyla birtakım şeyler hedefliyorlar. Bunlardan biri; uluslar arası kamuoyunu ve özellikle Ortadoğu'yu daha etkili bir savaşa hazırlamaktır. Bu hedeflerden bir diğeri ise; özellikle Ortadoğu'da Müslüman ve Hıristiyanlar arasındaki ufak tefek anlaşmazlıkları körükleyerek fitne oluşturmak, aynı ülkede yaşayan farklı grupların çatışmalarına zemin hazırlamak ve dünya kamuoyuna Hıristiyanların Ortadoğu'da ezilen azınlıklar olduğu propagandası yaparak ülkeleri parçalamaktır. Dahası, bu anlaşmazlıkları kullanarak, Amerika'nın önderliğinde, askeri bir müdahale gerçekleştirmektir.
- Türkiye halkına gazetemiz aracılığıyla cepheden bir mesaj göndermek ister misiniz?
Abu Hafs: Rasûlullah (sav) diyor ki: "İnsanlara teşekkür etmeyen, Allah'a da şükredemez." Ben, mazlum Müslümanların yardım çağrılarına her daim kulak veren Müslüman Türkiye halkına mücahidlere yaptıkları yardımlar için teşekkürlerimi sunuyorum. Türkiyeli kardeşlerimiz cihad bölgelerine verdikleri sürekli destekle İslam toplumlarının en iyilerinden biri olduklarını ispat etmişlerdir. Bir ilim ehlinin dediği gibi; "Salih ameli sürdürmek ve onda sebat etmek, bu amelin Allah katında makbul olduğunun işaretidir." Onlar bilsinler ki, Çeçenistan için sarf edilen her emeğin meyvesi Allah'ın izniyle toplanacaktır. Allah'tan Türkiyeli kardeşlerimizin çocuklarını, mallarını, dinlerini ve dünyalarını bereketlendirmesini diliyorum. Allah namazlarınızı ve oruçlarınızı kabul etsin. Yakında bayram gelecek. Bu bayram Irak'ın, Afganistan'ın Çeçenistan'ın ve Filistin'in kurtulduğu gün olacaktır. Hep birlikte saf olup, omuz omuza vererek Yahudilerden temizleyeceğimiz Mescidi Aksamız'da namaz kılıp tekbirler getireceğiz. Bütün dünya şunu bilsin ki, mücadelemiz Çeçenistan'da yüreklerimiz ise Kudüste'dir.
KUMANDAN EBU HAFS'IN ÖZGEÇMİŞİ
Adem Özköse
Kaynak: Vakit Gazetesi Kavkaz Center
SADDAM'A IDAM KARARI!
Irak Islam Devleti Baskani Saddam Huseyin, "147 Sii'yi oldurmek" iddiasiyle asilarak idam edilmeye mahkum edildi...
Dikkat ediniz, "147 Irakliyi" veya "147 Irakli isyanciy," veyahut "147 Irakli aydini" felan degil, "147 Siiyi" ifadesini kullaniyorlar;
Saddam ne?! Saddam "Sunni"; o zaman "Sii" veya "Kurt" kelimelerini kullanalim ki, "ayrisma ve nefret" daha da arttsin, deniliyoy; bu gayr-i mesru idam kararini boyle "okumak" lazim...
Verilen kararin uygulanabilirliligi var mi?!
Niye olmasin; kararlar, uygulanmak icin alindigina gore, elbette "bir gun" uygulanacaktir. Ama uydulama gunune kadar, bir santaj araci olarak kullanilacask, Sadddam'dan direnisin en buyuk gucu ve kendisine bagli olan IRAK ISLAM ORDUSU'nun saldirilarini durdurmasi icin "cagri" yapmasini isteyeceklerdir.
Saddam buna gelir mi peki..?!
O, savasci bir lider; savas kabiliyetini de, savas oncesi bugunku direnisi ayarlayarak gosterdigine gore, cok zor; kaldi ki, idam karari verilirken "ISGALCILERE OLUM!" diye bagirmasi, kendi canini dusunmedigini de ortaya koymakta...
Hain Siiler ve Kurtler, verilen bu kararin arkasindan sevinc gosterileri yaparlarken, basta Filistinliler olmak uzere SAVASANLAR, tepkilerini ortaya koymaya basladilar...
Irak bundan sonra ne olur?!
Siddetin dozaji ne kadsar artsa da degisen bir sey olmaz; Irak'in "parcalanmisligi" bu kararin arkasindan daha da bir gerceklige adim atacaktir; direnen yigit savasci Iraklilar hain ve isbirlikciler ustune daha siddetli bir olum kusacaklardir...
Saddam'in idam edilmesi Irak'i birarada tutan "somut gerceklik" olan Saddam ile iadam edilecektir...
Irakli direnisciler, bundan sonra, sadece ulke icinde degil, isgaslci ulkelerin topraklarinda eylem yapma "ozgurlugu"nu de kazanacaklardir...
Bu kararin, burada yayınladigimiz Irak Islam Ordusu'nun Irak'da Islam devleti ilanindan sonra alinmis olmasi da -moda tabirle- manidardir.
Yigit Saddam'a ve yigit direniscilere bin SELAM!
OYLESINELAF@