Saturday, June 11, 2011

“Kemalist Ozeterizm”




Thule’den Agartha’ya, Sambala’ya
-Islam Olmasin da Ne Olursa Olsun-




"Haushofer, “kaynaklara dönmeyi”, yani Doğu Avrupa’yı, Türkistan’ı, Pamir’i, Gobi’yi ve Tibet’i ele geçirme gereğini savunmaktaydı. Ona göre, bu bölgeleri ele geçiren Dünya’ya egemen olurdu."
Isvicreli bir Alman olmasi gerekir bu Karl Haushofer; yukarıda soolediii ise, "JEOPOLITIK NAZARIYELER" icinde gecen bir teori...
Malum, uc teori var: 1 Kara Hakimiyeti. 2 Deniz Hakimiyeti. 3 Hava Hakimiyeti.
Sonuncusu, ki cok sonraları, II. Dunya Harbinden sonra yerlesmis ve gelistirilmis ve elbette USA tarafindan birincil derecede onem verilmis bir teori...
USA'nin buna onem vermesinin nedeni, "US topraklarinda tek bir bomba bile patlatmamak icun dusmani en uzak noktada yakalamak-dusmani kendi sınırlarinin hemen dibinde karsilamak" diye ozetlenen “savas disiplini”ni Kabul etmesi...
Bu teorinin gelistirilmeye baslanmasi ile NATO'nun ve "Amerikan usleri"nin "ozgurluk ve demokrasinin jandarmasi" USA tarafindan tum Avrupa ve Asya'da, yani "Kizil Tehlike"nin "sinirlari"nda kurulmasi ayni andadir.
2. teori elbette, Buyuk Britanya'nin eseri; malum somurge imparotorluuudur kendileri ve "ada devleti"dir; "hakim" olabilmek icun de "deniz hakimiyeti", yani "ada"dan rahatca cikip "somurgelere ulasma ve somurgelestirme" yapma gerekir, neyle elbette “gemi” ile, kabul edilecek ve olusturulup gelistirilecek olan da "deniz hakimiyeti teorisi"dir.
"Alman Kurtlari" (Ubot'lar) ama bunu epeyce bir darbelemistir buyuk savasta; "ada"ya neredeyse mahkum etmistir onlari, birtakım "ihtiraslar" ve bu "ihtirasların ahmakca uygulamaları" olmasa "ada"da balik ve patates yemeye mahkum kalacaklardi.
(Suc, Alman yuksek askeri konseyinin diiil, ahmak NAZI'lerindir bunda; Buyuk Britanya ile hicbir zaman "bitirici savas"a girmek istemediler, onu "uzak tutmak" istediler sadece, "somurgleri paylasma teklifini" bekleyip durdular vs.)
1. teori ise malum, "alman celik disiplini" icinde, topraii bol olsun bizim Porta'nin dediii gibi, "Almanya bir "duduk" ve "yonetmelikler" devletidir", kagitsiz, evraksiz, imzasiz, "yetki olmadan", "yetki vermeden" kimsenin adim atmayacagi ve yetki verildiketen sonra calacak bir "duduk" ile de kaz adimlarla yuruyuse gecmeden duramayacaii icun, "kara hakimiyeti teorisi", cazipdir.
Eldeki tek teoridir. (Ayni zamanda diger teoriler de bundan sonra cikmistir)
Almanya savastan yeni cikmis, denizlerdeki gucu hicbir zaman bir Britanya gibi olmayacaiindan, ama askeri sanayii muthis bir sekilde ayaga kalkmaya basladiindan "karfa hakimiyet teorisi", Almanya icun bir "pusula" idi.
(Tank mesela... Fransizlar ve Britanyalilar, tanklara ehemmiyet vermemislerdir mesela ilk baslarda, "agir ve hantal" bulmuslardir, bir nevi "rayli top bataryasi" olarak gormus, coounlukla da "guvenli nakliye"de kullanmayi planlamis ve uygulamislardir. Ama Hitler, bunu gormus, piyade destekli bir olumcul savas aygiti haline sokmustur. (General Guderian’in zekasiyla) Fransanin tank sayisi, ilk baslarda almanlardan fazlayken sonra yapimini aksatmislardir, ustelik alman isgali basladiinda da "lojistik destek" verememisler, tanklar sadece depolarindaki ile ve savas oyunlarindan habersiz ekip elinde olduundan tarlalarda benzini bittiginde terkedilip bırakilmistir. Alman askeriyesi ise, tanklari cok akıllı ve savas icinde gelistirme imkani icinde gerektigi gibi kullanmis ve cok kisa bir surede Fransa, Belcika, Hollanda ve Polonyayi isgal edivermislerdir. "Yildirim Harekati"nin "yildirimi" tankdir; cepheyi delip geciyordu farkli noktalardan. Ardindan da diger birliklerle is bitiriliyordu. Polonya isgsali esnasinda, tanklara karsi suvari birligi ile ve ustelik yalin kilic bir mukavemet gosterilmisti mesela; bunu Polonyalilarin kahramanliina mi yorarsiniz, tanki bilmemenin gaflet ve IHANETINE mi size kalmis.)

Yani?

Yanisi su:

Mevcut "dunya hakimiyet teorileri", -kisaca- "DURUMDAN VAZIFE CIKARAN" TEORILERDIR bi bakima...

"Ayagini yorganina gore uzatma" meselesi; sartlara gore imkan olusturma...

(Soru: Anli-sanli TC’nin “savas stratejisi” nedir acep, bilen var mi?)

&

Bunlari yazma sebebim, Hayrullah Mahmud'un 10 Haziran tarihli, "Çift boynuzlu “Viking miğferi” ya da Thule Recep?!" baslikli yazisinin altina yazdiiim "Ismail beye acil sifalar dilerim" cumlesine yapilan yorumlar...

Niye peki Ismail beye acil sifalar diledim?

Sundan:

"- “Kayıp Mu Kıtası” Efsanesi!
http://tr.wikipedia.org/wiki/Mu
Neo “Thule Örgütü” Efsanesi!
http://habermerkezi.wordpress.com/2008/07/17/thule-gercek-ve-agarta-efsanesi/

……………..

Öncelikle…
Bir haber:
“Ergenekon” sanığı İsmail Yıldız, ABD'deki ikiz kulelere yapılan saldırıyı kendisinin başında olduğu örgütünün yaptığını öne sürerek, "Saldırı planı İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde hazırlandı" dedi.
Sanık Yıldız'ın sözleri ise mahkeme başkanını fena halde sinirlendirdi.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri'de yapılan “Birinci Ergenekon” davasının 184. duruşmasına 23 tutuklu sanık katıldı. Duruşmada söz alan tutuklu sanıklardan İsmail Yıldız, reddi hakim talebinde bulunacağını belirterek, daha önce kendisinin başkanı olduğunu söylediği “TULE adlı istihbarat örgütünü” anlattı.
Mahkemenin kendisine bu örgütle ilgili sorular sormadığını belirten Yıldız, Amerika’daki “ikiz kuleler”e yapılan saldırının failinin de “TULE” olduğunu, saldırı planının da o dönemde İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde organize edildiğini ileri sürdü.
Yıldız’ın bu şekildeki beyanlarını sürdürmesi üzerine Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün, “Bitirin artık, sözünüzü keseceğim. Kimi reddediyorsunuz?' diyerek talebi konusunda konuşması için uyarıda bulundu.
Yıldız’ın, söylediklerinin talebiyle ilgili olduğunu belirtmesi üzerine Şengün, “Talebine gelmiyorsun. Havalarda uçuyorsun. Talebinizi yazılı verin” diyerek mikrofonunu kapattırdığı İsmail Yıldız'ı yerine oturttu
http://www.internethaber.com/ikiz-kuleleri-vuran-ergenekoncu-cikti-350104h.htm

…………………….

Remil?!
2011 kum falı?!
http://ultra-turkler.blogcu.com/remil-24-mart-2011/10027821"


Gorulduuu uzre Ismail Yildiz, haberde "TULE" diye gecen "THULE" orgutunun BASKANI olduunu ve "Ikiz Kuleler"e yapilan saldiri planının da o dönemde İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde organize edildiğini iddia ediyor.
Yalniz Yildiz'in onceden “baskani” oldugunu sooledigi Thule'nin bu "eylemi"ni benimseyip benimsemedii mechul gorulduu uzre; kendisinden sonra alinan bi karar, diye ihbar ediyor olsa gerek...
SESAR'in (Yildiz sahibiydi oranin malum) bu saldiri ile alakali yazilari belli, Usame bin Ladin ile alakali olarak da "USAme" yazmalarindan "duygu ve dusunceleri malum", o halde bu ne yani?
Bahsettiiim gibi "acil sifalik" bi durum...
HM'nin face'inde de dedim, "rahatsiz olmasi cok daaa iii" diye. (Asaiida gorulecek.)
Sen, Ankara'da, hukumetle, diiier siyasi partitlerle, Cem Uzan'la, Melih Gokcek'le, askeri istihbaratin "tepe"siyle gurus, bilgi alisverisi yap, projeler sun, teoriler ortaya at, (bunun, "yakin temas"in elbette birtakim girdileri, avantajlari olacaiii gib, dezavantajlari da olacaktir), Engerek'on delil klasorlerinde gozuken "ses kaydi cozumlemeleri"nde olduu gibi cok derin iliskilere gir, websitende de "derin derin analiz" diyerek biseyler yaz, ardindan da ilk operasyonda iceri gir, senelerdir iceride tutul, yazdiklarimdan gayri bi fiilim yoktur de, her durusmaya "umutla" cik, iceride "aile duzenin" de bozulsun, "guclu insanlar" uzak dursun... bu "yikima uuramis psikoloji" icin bi zemindir.

Bu "psikoloji" ile Fetulah Gulen ve Tuncay Guney'i "35-37 gun once olduler" diye mahkemede "buyuk sır" acikla, ardindan bunlar cikip "turp gibiyiz!" desinler... (Orada gecen "sifreli mesaj" meselesinde de hiic durmuyorum. Al birini vur otekine, diiip kisaca geceyim.)

Ardindan da cik, "THULE'nin baskaniydim, Ikiz Kuleleri de bunlar yapti, Ist. B.Bld'nde planlandi saldiri" diye de RTE'yi hedef goster!

Dediim gibi, "acil sifalik durum" olmasi cok daaa iii!

Ama, oole olmadiiini kabul edenler ve buradan "THULE RECEP" diyerek hareket edenler de var.

Bunu, "vefa duygusu" ile aciklayarak kabul etmek istiyorum.

SESAR'da I.Yildiz'la birlikte olan HM, Ankara labirentlerini, dedikodularini, bi de "Uzan Istihbarat Teskilati"nin "dinleme kayitlari"ni biliyordur muhakkak, onuncun acikca soruyorum ki, "acil sifalik durum" ortaya ciksin:
RTE'nin, AKP kurulana kadar ve hatta 2005'lere kadar GITMEDIII-GORMEDIII-YASLANMAK ISTEMEDIII NERESI KALDI?

Engerek'on klasorlerinde varolan, su Gebzedeki kacakcilik davasi telefon kayitlarinda ortaya apacik ciktiii gibi, "ozel bir teskilat/teskilat-i mahsusa" kurmak icun emekli bi generale nice teklifler ve hem de kimler eliyle ve telefon dedikodulari ile yapilmisken, Allahaskina, siz bu adamin "THULE" ile alakasini birakin, herhangi bi yerle TAM ALAKASI olabileciiini dusunebiliyor musunuz?!
Adamin yatak odasi bile dinlenmis, bu da kayitlara gecmis, siz "boole" birini "oole" nasil gosterebilirsiniz?

Acikca yazayim, buna butun dunya inansa bile BEN INANMAM!

"Acil sifalar" da bunun icun, boole bi sebeble diyorum...

&

Ama bunun, Yildiz'in disinda olarak SIS BOMBASI (yikmak ve umut asilamak icun) haline getirildiini de goruyorum.

Aslinda, su emekli albay Levent Goktas'in evinde "alman uniformasi" ele gecirldi diye yazip, buradan anlamli anlamli yorumlar yapmak istediini sooleyen (R.A.P./R.A.P./R.A.P) Rauf Atila Polat'in, "THULE RECEP" uzerinde kimbilir sooleyecek neleri cikacaktir!?

Benim garibime giden bi nokta da, Gulenistler Engerek'on'u Agartha'ya kadar indirip kitaplar yazarken "oha! cus yani" diyenlerin simdi onlarin "tezleri" uzerinde durmalari!

Simdi dusunun, Haushofer'in "KALPGAH" olarak gorduuu ve "kara hakimiyeti nazariyesi"nin nedeni olan jeo-politiii bile, hooop MISTIZIM mi desek OZETERIZM mi desek ne dersek diyelim o "sey"le acikliyorlar, cabaliyorlar!

Eywallah; KABA MADDE'den gozlerini biraz da -asla mücerred diil- "SOYUT" meselelere ceviriyorlar, bu yine de iii, Kemalistlerde bu 2000'lerle birlikte bi "moda" oldu, birdenbire "ozeterizm"i kesfettiler, iii, ama burada bile MADDECI BI MISTIKLIK icinde kaliyorlar ve "soyut"u bile SOMUT ACIKLAMA HATASINA dusuyorlar!

&

Bakin mesela, HM'nin bahsigecen yazisinda "kaynak" olarak yararlandiii bi yazidan (ki bu da heryerde "kaynak"tir ha, don dolas baska yok bisey, eep bu, eep bu anasini satiyim) durumu anlamanizi icun alinti yapiyorum:

"- Örgüt, adını “Thule Kornen”den almıştı. “Thule”, İzlanda efsanelerindeki batık bir kıtanın adıdır. Ayrıca, Grönland’ın batısında, halen bir Thule kenti bulunmaktadır. “Kornen” ise, hem yarımada, hem de “boynuz” anlamına gelmektedir. “Thule Kornen”, Thule Yarımadası anlamına gelmekle beraber, Thule kentinin gerçek adı Qaanaak'tır. İki ismi beraber okuduğumuzda “Zülkarneyn” (K165) kelimesi açıkça görülmektedir (Aiberg, yaptığımız konuşmada bu konuya değinmişti). Thule Örgütü’nün sembolü, çift boynuzlu Viking miğferidir. Kökleri, kayıp kıta “Mu” uygarlığına dayanan bu öğretinin temel taşları, insan psikolojisinin bilinmeyen yanları ve zaman boyutları idi. Amaçları, “zamanda insan ve taşıt naklini” gerçekleştirerek, Dünya‘nın kaderini değiştirip üstün bir ırk meydana getirmek ve “üst zekalılarla” diyologa geçmekti."

Izlanda dilinden tercume olduundan "way bea!" dedirtecek bisey, "“Kornen” ise, hem yarımada, hem de “boynuz” anlamına gelmektedir." cumlesi, ewet, ama "Kornen"in cografik bir terim olarak "halic" anlamina geldiiini anlamak, hafif cografyadan anlayanlar icun sorun diil. Bizim "HALIC" dediimiz yer mesela (istanbul'daki), "TARİHİ YARIMADA" diye de isimlendirilir; goruleceii uzre bu "cografik terimlerin" secilmesi ile olusmus bi "tercih"...

Yani, "“Kornen” ise, hem yarımada, hem de “boynuz” anlamına gelmektedir." cumlesi sadece COGRAFIK BI ACIKLAMADIR; bilmeyenler var mi ki, Halic'imizin bir diier ismi de ALTIN BOYNUZ"dur, diil mi?

Bu AYRI MESELE yani, hatta mesele bile diil goruleceiii uzre, asil mesele, bunlarin "AYBERG"den alinmasi, "kaynak" olarak onun gosterilmesi!

Ayberg?

Bi devirler "Kitsan" tarafindan kitaplari basilan, "iki ayet, bi hadis" ile "teknolojik hikmetlerin aciklanmasina" gonulden razi muslumanlarin arasinda kitaplari peynir ekmek gibi satilan Hans Ayberg yaw! (Neydi gercek ismi Bulent bilmemne; Erzurumlu, denildii gibi Alman veya Danimarkali da diil, universite tahsili de yok ustelik)

Kitsan'in Ayberg'den sonraki "hit"i de Ahmet Hulusi; al birini vur otekine yani!
Ayberg'in, musluman camiada dolasmasi, gazete ve dergilerinde bol bol gozukmesi vs. ozellikle "Milli gorus" etiketi bulunan yerlerde epey tur atmasi, hem onlari tanimasina, hem onlardan "sırlar" almasina neden oldu; bugun piyasada RTE'nin, Gul'un, vs. "uzmani" olarak dolasan "ulusalci" tiplere bi bakin, hepsi neredeyse booledir: girmislerdir aralarina, onlar da "hocam... muhterem kardesim... maasallah insaallah" lafilarina tav olmus, butun daarciklarini onlerine bosaltmislardir; dikkatli bi goz iseniz kendi daarciinizi fevkalade doldurmamaniz mumkun diildir! (SESAR'in yazilarina da bu gozle bakmak gerekir.)

Ayberg'in "zamn yolcusu asri musluman" tipi, TAM BI KURGUDUR; gectiimiz senelerde Balikesirde gozaltina alindiinda ortaya cikan "cirkinlikler" de bi kenara!

Neyse meseleye donelim...

SW"Thule Örgütü’nün sembolü, çift boynuzlu Viking miğferidir. Kökleri, kayıp kıta “Mu” uygarlığına dayanan bu öğretinin temel taşları, insan psikolojisinin bilinmeyen yanları ve zaman boyutları idi. Amaçları, “zamanda insan ve taşıt naklini” gerçekleştirerek, Dünya‘nın kaderini değiştirip üstün bir ırk meydana getirmek ve “üst zekalılarla” diyologa geçmekti." deniyor ya, bunun "Kornen" cambazliiinin hemen akabinde yerlestirilmnis olmasina dikkat ediniz; "Kornen", "boynuz" ya, Thule'nin de sembolu ""cift boynuz"!!!

Bu sadece el cabukluu, baska bisey diiil!

Nazizm'de ALMAN IDEALI ve EFENDILIGI vardir, diier her millet-kavim, alman'in altindadir; en asaiida da "insan alti" diye niteledikleri SLAVLAR gelir, polonyalilarin bahsi bile edilmez; bu iki ulkenin isgali esnasinda yapilan korkunc katliamlarin nedeni de "Germen Irkinin Ustunlugu"ne olan bu "inanc"...
Hele hristiyan mistisizmi diier "tarikatler" uzerine bol bol kitaplar basan, Ergun Candan'in bi kitabindan su alinti yok mu, yeme de yaninda yat:

"- Hitler, kendi liderliğindeki dönemde ateş çağının yaşanacağına, buz ve soğuğun yenileceğine inanıyordu. İddialara göre, Rusya’daki buz çöllerine askerlerini yazlık elbiselerle göndermesi bu yüzdendi"

"Insan altı Slavlar"in yani Rusya'nin 4 veya en fazla 5 ay icinde "USTUN ALMAN IRKININ AYAKLARI ALTINA SERILECEINDEN" emin, cok daaa oncesinden, 1933'den itibaren sovyetlere sizdiridklari casuslarla neredeyse Ekim Devriminde bulunmus butun Kizil gücleri "Alman casusu" iddiasiyla katlettirme basarisi gosteren GESTAPO'nun calismalarini, "TEK ADAM, TEK KURSUN KALINCAYA KADAR SIPER SAVUNMASI" emrini bilmeyen, yani "askeri tarih"den yana ZIRCAHIL birileri ancak yukaridaki iktibasi kaleme alir!

Moskova mahkemeleri diye bilinen hadiselerle zati kendi icine dusmus, bir gecede tum Kizilordu'nun generalden binbasiya kadar neredeyse her rutbelisini "Alman casus" diye ya oldurmus, ya Sibiryaya surmus, askeriyeyi, hicbir seyden anlamaz "siyasi komiserlere" teslim etmis, cavusdan, tegmenden, albay, general yapmis, silahlari kullanmaktan bihaber ve ustelik gunlerce Moskovaya kadar semalarda alman kesif ucaklari dolasirken, uyanmamis, polonyadan itibaren doguya dogru sinirlarina 1.500.000 alman askeri tam techizat yigilmisken bi moktan anlamamis Sovyetlerin, Hitlerin tahmin ettiii gibi 4-5 ay icinde cokmesi mukadderdi!

Almanlari engelleyen, Moskova yuruyusunu durdurmalariydi.

Neredeyse 50 km yaklasmi ve onlerinde hicbir guc yokken askeri yuruyus durdurumustu.

Iste bu gibi "askeri hatalar" nedeniyle Operation Barbarossa yenilgiye ugratildi.

Yani, "buz colune yazlik elbise" meselesi oole SALLAMA ILE anlatilacak bisey diil! O sekil anlatim, sadece cambazliktir!

Gelelim "(THULE'nin) amaçları, “zamanda insan ve taşıt naklini” gerçekleştirerek, Dünya‘nın kaderini değiştirip üstün bir ırk meydana getirmek ve “üst zekalılarla” diyologa geçmekti" lafazanliina.

Buna hemen Groland'da "alman ufo'su" yapmalarini!!! da ekleviyerin ikramiye babinda!
Bunlar hep, NAZILER'in, savasin bitimine kadar devamli bahsettikleri, "super silah hikayeleri"...

"V roketleri" ayri.

Ama ellerinde hic te oole "super silah" olmadiii cok bellidir; Berlin'deki "Kurt Ini"nde sikistirilmisken bile hala "kusatmayi yarmak"dan, yardima gelecek olan bilmemkacinci ordudan bahsedilip duruluyordu. Ama ortada boole bi ordu da kalmamisti; vardi da yonunu mecburen baska yone cevirmisti. Berlin dusmustu yani.
Hele "UST ZEKALILARLA BULUSMA-DIALOG" meselesine...

En komik olan taraf da bu sallama ha!

Bunu Hitler’in yaninda soolemelerini dilerdim: )

Doooru “Moabit”: ))

"Aryen Irk"in ustunde bir "ust zeka" hemi de "dis uzaydan" gelecek bir "heyet" beklemek, Metalicca'nin "Sanatorium"undaki "sakinler"den bile beklenir de NAZILERDEN ASLA!

Yaw onlar, "Jesus Christ"in bile "ARYEN" olduuna inaniyorlar!

Katoliklere, Vatikan'a, Ortodokslara olan nefretleri de bundan! "Alman Tanrısı"nı "assailik soy"dan-Ibrani olarak gsterdikleri icun!

Neyse fazla uzatmayalim...

Bati mitolojisindeki tum pislikleri "KESIN DOGRU" olarak kabul edip bunlar uzerinden "nazariyeler" kurmak, olsa olsa Candan gibi, Ayberg gibi "sanatorium"luklara yakisir!

"Cakma mistik" Kemalist, ulusalcilara yakisir!

&

HM'a da yakistiramadiimi sooluyim acikca...

Bir suru hurdayi milletin onune koymak, "acil sifalik" olana dair "vefa duygusu" ile bi "aciklama" yolu bulma cabasi olsa gerek ama luzumsuz.

Hele "Remil"i gostermesi...

Aslinda, o halde, soole desek, farzetsek, HM, "ya ya ya sa sa sa RTE RTE cok yasa" mi diyor!

THULE, Türk “Çelik Çekirdek”inin eline gectiiine ve “doğru kullanmasını bildiğiMiz sürece radikal İslam da önemli bir silah!”sayılabileceiine gore..?!

Mesela!

Ve hulasa:

Kafalar karisik; etraf da karisik; cok daaa da karisacaii da belli gibi…

Oysa ne kadar basitdir meselenin cozumu…

“Niyetlerinizi duzeltin, ihlsali kilin”…


BM@

Hamis, anasini satiyim: Simdi su yukarida yazdiklarimdan, “mistisizmi”, “ozeterizmi” kabul etmeyip, sadece MADDI GELISMELER cevresinde bi “akil” yuruttuumu dusunenler olabilir.

Hadi oradan… Hadi ordan… Hadi ordan…

Benim reddettiim ahanda yukarida yazdiklarim; zati onlar da “mistisizmle” uzakdan yakindan alakasi olmayan isler; KABA seyler.

Ulu Cetemiz@’in Mukaddes Sancaginda CIFT BASLI DOGAN vardir, sen n’ediyon be!?

Yemisim milletin anlamadan salladiklari “swastika”sini, “Mu”sunu!

Hem o swastika bile –eski devirlerlerde- VAHDANIYET SEMBOLUYDU, tipki “+/Plus” sembolu gibi, simdiki DINSIZ IMANSIZ “MARSLILAR” NE ANLAR ONDAN!

Haaa!

Bilenler bilurler, MARDUK’u beklemekteyim: )

Friday, May 27, 2011

Anayurt Fantezileri!

"F Gucu Cetem@"in mümtaz, darbeleri kolaylikla ayni siddetde iade etmekte kabiliyetli iki asil üyesi, General Aradabirci@ ve Albay BekciMurtaza@'nin Cetemiz Resmi Sayfasinda ara ara yayinlanan gerekli aciklamalarla dolu yazilarini okuyanlar biliyorlar.

Iki savascim hakkinda da, benim hakkimda da ve acikca yaziyorum, isimlerini benden baska kimsenin bilmediği ve karsit grublarin icinde bulunan diger "KARA MURATLARIM@" hakkinda (oralarda) nice iftiralar, ithamlar, sallamalar yapildi, yapiliyor.

"Kara Muratlarim@" da bu iftira ve ithamlar ortaya atildiginda "corbada bizim de tuzumuz olsun" diyerek yalanin bini bin para ithamları ardı ardina dizerek pirenin kontrollü bir sekilde deve haline sokulmasi, donusturma faaliyetine baslama direktifini almislar ve bunu da hakkiyla yerine getirmislerdir.

Gozlerinden opuyorum hepsinin!

2000'li tarihlerden itibaren savasin en ucunda basit bir savasci er olarak DARBECI KAFALARA ve onune geleni darbeci siyasetleri geregi SABATAYIST olarak damgalamaya calisanlarla siper siper/forum forum gogus goguse cok kanlı lokal savaslar gerceklestirdik, savas gereclerimize yonelik sabotaj faaliyetleri, yani bilgisayarimiza yonelik "virus saldirilari"ni, "cok tatlisiniz, sahilde bir cay icelim mi" yollu teklifleri, "hizmet erleri"nin iki yuzlu ve acemi cabalarini Allaha hamd olsun siyriksiz atlattik.

Yakinlasma cabasi icine girenler oldu, yandasimiz gibi gozukenler oldu, "firlamalik" yapanlar oldu, yaklasip "ikna!!" ederek donusturme ahmakligina niyetlenenler oldu, geldi ve gecti.

Simdi bugunden, o gunleri yazmak, anlatmak zor, gereksiz de, ancak o gunleri izleyenler bilirler bunu mezheplerine, mesreplerine gore takdir haklarini kullanirlar.

Ama bir kismi Cetemiz Resmi Sayfasi'nda yayinlanan, bir kismi baska "free’seri” ahlakli tiplerin kendi bloklarinda yayinlanan "forum savaslari"na ait belgeleri incelemek, hem bugun yapilanlari, ulke olarak yasadiklarimiz cok daha iyi anlayabilmenin yolu olacaktır hem de mevzuya "is olsun!" diye girmekle, IDEOLOJIK TAVIR icinde yaklasmanin farkini -belki hayatlarinda bir kez olsun!- tadacaklardir! (Yasiyorsa, "Faruk"a selam! "Telekom/Huseyin/Marangoz vs vs vs vs'ye "n'ediyon?")

Gelelim konumuza...

Malum, siyasetde "her sey mubah"dir diyen "MAKYAVEL COCUKLARİ" sayesinde etraf CD-DVD-Miki goruntulerinden gecilmiyor; elini sallasan birine degiyor neredeyse.
Internet'de bir "izi" takip etmenin hem kolay hem de cok zor ve cogunlukla da karisik, karmakarisik ve yaniltici "adreslere" cikartici oldugunu bilenler, MHP'lilerin "kasetlerinin" izini takip edip bulmaya calisanlari tebessum icinde izliyorlardir...

TİB'in ise giristiginde, adreslerin tespit edildiginden, iki web sitesi sahibinin ifadesinin alindigindan, yurtdisi baglantisinin tespit edildiginden dem vuruyorlar.
Goruntuleri yayinlayan sitelerin yasal kagitlarda gozuken sahiplerini, TC kaynakli site ise, hemen derdest etmek, gecenin bi vakti karakola cekmek, ifadesini almak oldukca kolaydir, ama bunun daha gerisini bulmak hic te kolay olmayacaktir.
En azindan 100 kisilik bir faal eleman isteyen su "goruntu alma operasyonlari"nda buyuk ihtimal site sahipleri "goruntuler geldi ve biz de koyduk, ceken biz degiliz" diyeceklerdir, mail adresleri kontrol edildigindse de "gelen kutusu"nda goruntuler gorulecektir, trafik de burada tikanacaktir.

O goruntulerin nereden gonderildigi herdaim mechul kalacaktir; cikip da birisi delillerini ortaya koyup, cekim cihazlari ile bunu belgelemezse "perde arkasi" daima kapali kalacak ve web site sahipleri de belki bir para cezasi ile kurtulacaktir.

Neyse meselemiz bu degil.

Mesele, iki gundur "internet media"sini "sallayan" bir haber...

Habere gore, “ismi cismi duyulmamis bir sitenin ismi cismi duyulmamis bir yazari”, hem CHP'li Deniz Baykal'a hem de MHP'li yozkurtlara karsi yapilmis "goruntu operasyonlarini bilmis!"

Hatta "adresleri gostermis!"

Nasil derler, "duy da inanma!"

Meseleyi Reha Muhtar'ın bir yazisindan uyanarak ele aliyorlar bir de!

Yani Reha Muhtar yazmasa, kimse duymuycak, haberleri olmiycak "adreslerden"...

Bizim garibimize giden, internet medyasi'nin, "ismi cismi bilinmeyen bir web sitesi" demesi...

Bunlari okuyan da, bu laflari soyleyenlerin 30 yillik "network sitesi" olduklarini zannedecek! 2005-2006'ya kadar bu memlekette kac tane "internet portali" vardi ki, "haber portali" olsun, bunlari bilmeyen Reha'nin haber yaptigini haber yapan "haber portallari"ni bi "halt" zanneder! (“Portal” da ne sexsapel isim degil mi?)

Oysa ama, "ismi cismi bilinmeyen" denilen ANAYURT gazetesi belki kendisini bu sekilde isimlendirenlerden de eski ve cok daha "faydali" bir site...

Faydasi da surada: Memleketteki "haber portali" denilen yerlerin cogunlugu, bir buro, iki masa ve sandalye, iki tane de "bilgisayarci cocuk"dan ibaretdir; bu "bilgisayar cocuklari" da zabahtan aksama "ajanslardan" ve gazetelerden "copy-paste" yapip durmakdan telef olurlar! Orijinal, telif yazilar yoktur; varolduklari zannedilenler, sadece PISLIK ATMADIR onlari "analiz" olarak gormemek gerekir.

Ama Anayurt gibi gazetelerde telif boldur, inanirsiniz inanmazsiniz ama yazilar cikar, farkli seyleri farkli kafalardan okuma firsatiniz olur.

Elbette matbu degil de "sanal" bir yer oldugundan "portal", yazar yer sikintisi olmadigindan uzun uzuuuun yazar; kimilerini okurken "sallama bu kadar!" olur dedikleriniz ve sadece "hayal gucu"nu gorebilmek icin devam ettiginiz yerler olacaktir bazilari...

Kimse kusura bakmasin Anayurt da benim icin boyle bir yer...

Anayurt gibi yerler ve yazarlar, "beslenen" yerlerdir.

Niye?

"Ucundan azcik" bisey koklatilir, olay biraz da "esrarengiz" bir havada verilir, "fisildanir", fisildanan da "ilavelerle" bunu hemen "portal"da yayinlar.

Bu bir "saatli bomba"dir aslinda...

Bomba kurulmus ve vaktini bekliyordur.

Reha sayesinde bahsedilen hikaye de boyle birseyden fazla degil!

Yok "bilmismis!"

Neyi bilmismis?

Bir kere internetde "dolasan" haberlere, dedikodulara bakarsaniz HERKESIN BELALTI GORUNTUSU mevcut!

Niye?

Cunki internetin "malzemesi" bu!

Fisilti gazetesinin "moderen ve cazgir hali" cunku internet!

Bakin mesela, bahsedilen "cok bilmis yazar" Muhsin Akil ne yazmis neredeyse bir sene once, kendisinden ilk olarak bahseden Reha'nin yazisi üzerine:

"- Komplo teorilerden ve dedikodulardan da ilham almam. Olayları enine, boyuna ve derinliğine araştırıp-yazan bir gazeteciyim. Fakat kafama takılıp kalan asıl konu “Adı geçen yazar, Sadettin Tantan’a yakın görünen bir yazar…” demeniz! Konuyla ne alâkası var?! Siz tesadüfen Anayurt’un internet sitesine girdiniz ve Tantan’la ilgili o günkü yazımı gördünüz ve Tantan’a yakın bir yazar diyorsunuz! Keşke beni daha iyi tanısanız! Beni iyice bir araştırsaydınız.

Diğer siyasi liderlere yakın olduğum kadar bir gazeteci-yazar olarak Tantan’a yakınım. Bütün siyasi partilere gazeteci-yazar olarak eşit mesafedeyim. Fakat bir vatandaş olarak Yurt Partisi’ve Saadettin Tantan’a sempatim var.

Ne kadar acelecisiniz! Yahu ne çabuk önyargı ile karar verip yazıyorsunuz?! Siz beni tanımamış olabilirsiniz! Sebebi; magazin, şöhret ve etiket meraklısı biri değilim. Fakat her nedense çok geç anlaşılıyorum! Benim ‘mucidim’ siz oldunuz. Tebrikler ve teşekkürler! Eğer ki beni siz daha önceden keşfetmiş olsaydınız Türkiye sallanırdı! Sayın Reha Muhtar geçmişe dönük yazılarımı okuduğunuz zaman öyle hazineler bulacaksınız ki! Sayın Muhtar bir yazdınız pir yazdınız! Ortalık toz-duman duman oldu. Ama ben sizi çok iyi tanıyorum! Nihayet benim gibi birini de tanımış oldunuz!"


Bendeniz o "hazinelerin!!!" farkindayim, birazdan da bir "bukle" verecegim ama Reha'nin M.Akil'i "Tantanci" yapmasinin uzerinde durmak gerek.

Bir kere M.Akil, dolaşan durun biri; okusalar ve takip etseler bazi seyleri onun "duzen partileri"nden cok, aykiri veya "ulusalci" denilebilecek yerlerde bulunan (bunu da anlatan) biri oldugunu gorecekler ama "plazalarda" ve "kiclarinin uzerinde oturarak" uydurduklari ve cogunlukla birbirlerine olan hased ve garezle yazilar yazan, aslinda "kucucuk dunyalari" olan "boyyuk yazarlar" yapamazlar bunu!

Kim ugrasacak haber pesinde dolasmakla, kafayi patlatmakla, "fistik gibi asistanlara", konusmakdan aciz ama "manken vucudlu kizlara" evlerinde, otellerde, yatlarda "gazetecilik dersleri" vermek(!) varken, degil mi?

Hepsi bilsin ki, "kehanetlerimden birini siraliyorum", yakinda patir patir youtube'da "gazecilik dersleri" ustelik "grup" olarak yayinlanmaya baslandiginda anlarlar hanyayla konyayi!

Reha'nin Tantan'a takmasinin, M. Akil'i "Tantanci" yapmasinin, ondan biraz bahsetmesi nedeniyle olmadiysa eger, Tantan Icisleri Bakanıyken yapilan buyuk mafya ve is dunyasi operasyonklari ile bir alakasi vardir diye dusunek zorundayizdir herhalde!

Aileboyu MIT elemani olan A. Arslan'ın "hatirlarinda" yeralan Reha'nin ve diger "böyyük gazetecilerin", basta "EN BUYUK PORNO FILM PATRONU" diye malum "cekimleri" nedeniyle ismi cikmis olan Uzanlardan veya Mafya'dan ele gecirilen "GORUNTULERİ" VE BELGELERİ elinde tuttuguna dair sayisiz dedikodu vardir.

Reha'nin da "bundan" oturu bir garazi olabilir ve "kased" denince de aklina “sartli refleks” halinde hemen Tantan geliyor olabilir.

Ama oralara kadar gelmeden once baska yerlerde, her an her zaman iclerinde olanlardan "suphelense" cok daha iyi olacaktir.

http://madiclara.blogspot.com/2009/06/tantrik-seks-yapan-popcu.html

"Herşeyi bilen adam" olarak adi cikan ve "tesekkurlerini sunan" M. Akil'in, bahsettiği "hazinelerden" birisi de su:

"- BAŞBAKAN Erdoğan’ın dinlendiğini iddia eden Taraf gazetesi yine ortalığı karıştırdı. Taraf ne yazarsa gündem değişiyor. İtiraf etmeliyim iyi bir gazetecilik yapıyorlar. Ama benim ağır eleştirilerimden de kurtulamazlar. Taraf’ın gazeteciliğine bir şey demiyorum benim asıl öfkem Taraf’ın ‘asker düşmanlığını körükleyici haber ve yorumlara yer vermesi! Taraf’a el altından verilen belge/doküman/bilgi gündem oluşturmaya devam ediyor. Belli ki kaynağı sağlam! Fakat haber ve yorumlarında maalesef ‘tarafsız’ olamıyor! Nasıl olsun ki adı üstünde Taraf! Neyin tarafı belli değil! Taraf kendisine taraf! Amacı/hedefi zaten ortada!.. Taraf’ın bu sefer ki kaynağı Yeni Şafak gazetesinin Ankara Haber Müdürü Abdülkadir Selvi’nin “İçimizdeki Gladio ile Yüzleşmek” kitabı. Kitapta Başbakan Erdoğan’ın yatak odasına kadar dinlendiği iddiası var! Aslında bu iddialar Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nde davası devam eden Vatanseverler Güç Birliği Hareketi davasında yer alıyor. Zaten daha önceden de birçok defa bu konu üzerinde yazılıp-çizildi. Bilindiği halde ses gelmiyor ama Taraf yazınca kıyamet kopuyor! İşte ben de bunu anlayamıyorum!"

A.Selvi'nin Hanefi Avci ile olan muhabbet derecesini bir kenara ve Avciyi da konuldugu Silivri'de birakalim, dolasmaya gerek yok, gercek su:

Bu ulkede Basbakan hem de yatak odasinda dinlenilmistir!

Bunu reddeden hickimse cikmadi!

Dinlenilen yerden "goruntu" alinmis midir bilemiyoruz, Selvi'nin bahsettigi telefon konusmalarinda "dinlemissiniz" denildigine ve tek kaynak da bu olduguna gore, demek ki sadece "ses kaydı" alinmis, buna da sukur demek lazim!

Piyasada para karsiligi da "dinleme" yapan "ceteler" var ve bunlar "bazen" yakalaniyorlar; mesele yakalanamayanlar"da...

Bunun disinda, "yatak odası dinlenen"in veya adamlarinin, yakin cevresinin dinleme yaptigina dair iddilar da mevcut:

"- Orhan Aykut 1963, Muş doğumlu. İstanbul. Fatih'te ticaretle uğraştı. AKP Milletvekilleri İhsan Arslan ve Abdullah Veli Şeyda ile aşiret ilişkilerini nedeniyle yakınlık kurdu ve birçok milletvekiliyle ticaret yaptı. Aykut. Tekirdağ Cumhuriyet Başsavcısı Ercan Başaran'a verdiği ifadede AKP Diyarbakır Milletvekili İhsan Arslan ve dönemin İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek'le yaşadığı anlaşmazlıklardan hemen sonra "Matkap" adı verilen operasyon kapsamında 2008 yılının Ocak ayında gözaltına alındığını iddia etti.

İddianameyi İstanbul Cumhuriyet Savcısı Hikmet Usta hazırladı. Dava İstanbul 14. Ağır Ceza'da kabul edildi. Dava kapsamında 5'i tutuklu 12 kişi yargılandı.

6 yıl hapis cezası aldı

28 Mayıs 2010da Aykut'un da aralarında bulunduğu 10 sanık, 10 ay ile 6 yıl 1 ay 10 gün arasında değişen hapis cezalarına çarptırılırken, iki sanık da beraat etti. AKP'li İhsan Arslan da davanın müştekisi. Aykut, hüküm giymeden 10 gün önce yani 18 Mayıs 2010 günü Başsavcı- Ercan Başaran'a bir ihbarda bulundu ve İhsan Arslan ve Ramazan Akyürek'in yasadışı dinlemelerin başında yer aldığını anlattı. Bundan sonra devlet içindeki bu yapılanmaya ilişkin bildiklerini anlatmaya başlayan Aykut'un başına gelmeyen kalmadı. Orhan Aykut'un iki oğlu, ifadeden birkaç gün sonra tehdit edildi.

Kamuoyunda "Matkap Operasyonu" olarak bilinen "suç örgütünün lideri" olduğu gerekçesiyle 6 yıl hapis cezasına çarptırılan Orhan Aykut'un son dönemde ortaya çıkan gizli kamera kayıtlarının nasıl ve kimler tarafından yapıldığına dair Savcı Ercan Başaran'a ifade verdiği ortaya çıktı. Aykut, Savcı Başaran'a 18 Mayıs 2010'da verdiği ifadede "Kamera kayıtlarının İhsan Arslan, Ramazan Akyürek ve ekibi tarafından gerçekleştirildiğini zannediyorum" dedi. Aykut ifadesinde tanık olduğu olayları şöyle anlattı:

Baykal'ın 17 CD'si var

"2006 ve 2007 yıllarında Ramazan Akyürek birçok üst düzey bürokrat ve siyasetçiyi kayda alıyordu. O tarihlerde Deniz Baykal'ın 17 adet CD'si olduğunu biliyorum. Ben iki tanesini izledim. Bu görüntülerde kadınlarla cinsel ilişki görüntüleri mevcuttu. Bu şekilde gizli kamera ile çekilmiş cinsel içerikli görüntüler başka birçok bürokrat için de mevcuttu. Bu işleri genellikle Ankara'da yapıyorlardı. İhsan Arslan'ın Ankara'da Tavacı Recep Usta olarak bilinen yerin karşısında 22 katlı bir binası vardır. Bu 5. katında bu tür evraklar mevcuttur."

Mahkemede hesaplaşacağım

Tekirdağ Cezaevi'nde bulunan Aykut'un bu bilgileri 6 Mart 2009'da Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya'ya, 4 Ekim 2010'da da Genelkurmay Başkanlığına ve dönemin AKP Genel Başkan Yardımcısı Abdülkadir Aksu'ya da gönderdiği öğrenildi. Aykut, bununla da kalmadı 15 Ekim 2010 tarihinde bir mektup daha yazdı.

Mektubu, AKP Diyarbakır Milletvekili İhsan Arslan'a gönderdi.

Aykut, mektupta ise "Ramazan Akyürek'le birlikte bana attığınız iftira sonucu hapisteyim. Seninle İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde (Ergenekon davasının görüldüğü mahkeme) hesaplaşacağız" ifadelerini kullandığını kendisiyle görüşen avukat Osman Ayın Şahin'e söyledi.

Özkan ve Kaplan'ı vur

Aykut ayrıca Şahin'e Devlet Bahçeli'ye iletmesi için, MHP'li 10 yöneticinin istifa etmesine neden olan şantaj görüntülerini yayınlayan tertip merkezi ile ilgili bazı bilgiler verdi. Orhan Aykut, Savcı Başaran'a verdiği ifadede, AKP Diyarbakır Milletvekili İhsan Arslan'ın:

"Her partinin bir derin devleti olur, sende bizim Yeşil'imiz ol. Tuncay Özkan, Hasip Kaplan, Haşim Haşimli ve AKP Diyarbakır eski Milletvekili Aziz Akgül'ü de vur" dediğini de anlattı."

Dogru mudur yanlis midir, bilemeyiz, "savcilar arastirmali" ama kimsenin harekete gececigi de yok.

Ihsan Arslan'in, bu secimlerde aday gosterilmemesini, Basbakan'in, "BAZİ MİLLETVEKİLİ VE BAKANLARİMİZİ ADAY YAPMAMAMİZİN GEREKCELERİ VAR" derken yukaridaki iddia gibi "gerekcelerden" mi bahsediyor onu da bilemiyoruz ama bagimsiz aday Altan Tan’in, "BASBAKAN YAKIN CEVRESINE DIKKAT ETSIN, BAKANLARIN VE MILLETVEKILLERININ KASEDI VAR" demesi, A. Tan'in Ihsan Arslan’i 1990'lardan ve oncesinden beri taniyan bilen biri olmasini, birlikte gazete-dergi ve STK tesebbusleri-faaliyetleri oldugunu ama aralarinin simdi (Mehmet Metiner'le yaptiklari siddetli agiz dalasindan anlayiniz) limoniden de beter bozuk oldugunu "not etmenizi" tavsiye ederim.

Malum goruntuler ortaya ciktikdan sonra hem CHP'nin hem de MHP'nin AKP'yi hedefe koymalari ve gariptir ki hicbir AKP'linin "goruntusunun" ortaya cikmamis olmasini da...

Ama Basbakan Erdogan'in "BENI DE TEHDIT ETTILER. BAKANLARININ GORUNTULERI VAR DEDILER. CIKARTSINLAR, HEMEN KAPIYA KOYARIM" aciklamasi ise bu arada kaynadi gitti!
Anlasilmistir herhalde, magdurlari oynama vakti AKP'ye geliyor ve bu da "goruntuler"le alakali olarak AKP'nin hedefe konulmasini gecersiz kiliyor.

"Cok bilmis" yazarimiz M. Akil'in su dediklerine bir bakmak lazim:

"- Şimdi ise yeni iddialarımı sıralayabilirim: CHP’nin başına gelen MHP’nin de başına gelecek! MHP’de kendi içinde kaynıyor! Görün-bakın önümüzdeki günlerde büyük bir deprem de MHP’de yaşanacak! Devlet Bahçeli gidecek yerine Oktay Vural gelecek!

Tabi ki MHP’de yaşanacak deprem CHP’ninkine benzemeyecek! MHP’nin ki çok daha farklı olacak! Sıra AKP’ye gelecek! Efendiler! AKP parçalanacak! AKP kaynayan kazan!

Bir gurup Milletvekili AKP’den ayrılacak!

Ayrılacak Milletvekillerinden birkaçı Yurt Partisi’ne geçecek! Diğerleri ya eski yuvalarına dönecek ya da bağımsız milletvekili olarak kalacak. AKP’deki kan değişimi sürprizlere gebe! R. Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı, Başbakan olarak da ya Ali Babacan, ya Ahmet Davutoğlu ya da (şayet SP Genel Başkanı Numan Kurtulmuş AKP’ye geçerse!) Numan Kurtulmuş aday olacak! Ateş olmayan yerden duman tütmez!"


Dikkat ettiniz mi, "-cak, -cek, -mek, -mak", baska bisey yok.

Allah askina yahu, bu turden yazilari SENELERDIR HERYERDE OKUYORUZ zaten, adam her gun "salllar" durur, bi tanesi nihayet tutar, sonra da "ben bildim!" diye Arsimed gibi firlar ortaliga!

Ne bildin canikom sen, ne bildin?

"Kehanet" diyorlar ya, o misal olsun, TUM "KAHINLER" YALANCIDIR; her Allah gunu sel olacak der, bi defa olur, 5555 gun olmamistir ama, onu gormez, "ben bildim!" ; Biz@ ise, "YALANCISIN!" deriz ve bunu da BIR DUNYA GORUSUNE BAGLI OLARAK deriz; senin her gun "dogru" olsa bile "kehanetlerin" aslinda YALANDIR cunki bir "mihenk" yoktur sadece SALLAMA ve fisiltilarla yapilan "doldurmalardir"...

Su yukaridaki iddialari icerisinde "kaset" var mi?

Baykal ve MHP'lilerin "gidislerine" dair kasetlerden bahsediyor mu?

Yok!

Eee, daha ne bilmis oluyor o zaman?

Aslinda bunun da herkes farkinda ama islerine oyle geldiginden "bilen yazar" diyerek meseleyi bir yana cekmeye calisyorlar!

CEKMEYE CALİSTİKLARİ YER İSE "ENGEREK'ON!"

Dikkat ediniz, M. Akil'i nasil tanitiyorlar, "ULUSALCI YAZAR!"

Yazilarini okusaniz, su bildik türden "ulusalcilardan" olmadigini anlayacaksinizdir muhakkak ama boyle nitelenmesinin nedeni, goruntuler nedeniyle FETULAH GULEN'E OLAN BASKIYI HAFIFLETMEK icin HEDEF SAPTIRMAKDAN baska birsey degil!


Ustelik bir de soyle deniyor:

"- CHP ve MHP'deki kaset skandallarını önceden "Bilen Adam" kasetlerin adresini gösterdi.

“Bilen adam” Muhsin Akıl’ın kasetlerin adresi ile ilgili de oldukça çarpıcı öngörüleri var.

11 Ağustos 2010 tarihli yazısında Akıl, Türkiye’de siyaseti, hükümeti, askeri, toplumu, istihbarat birimlerini yönlendiren bir üçüncü gözden bahsediyor."


EH ARTİK KİMSE O "UCUNCU GOZ" BİLMEYİZ AMA FETULAH GULEN DEGİL, BU KESİN OLMUYOR MU?

(Bu "goruntuleri" kaydedenler Gulen'in elemanlari midir derseniz, acik soyleyeyim, olmadiklarina inaniyoruz, Engerek’on iddianameleri disinda cikan her turlu ses ve goruntu kayidlarinin onlarin haricinde bir "grub" disinda yapildigina inaniyoruz. Gulen de masum degil ama, iddianamelerle alakali olarak her turlu yalan yanlis bilgi ve evragi, ses kaydini acimasizca servis ettiler onlar.)

"Bilen adam" diyenler, "bilen adam"in yazilmis diger "kehanetlerinden" niye bahsetmezler diye de sormak lazim; bunun cevabi da zaten "inanmadiklarindan" servis etmezler olacaktir.

Mesela, "HEDEF 2023" hakkinda soylediklerinden...?

BBP'li Osman Tufekci'nin buradaki rolunden..?

Kilicdaroğlu'nun iktidara gelmesi halinde PKK'ye genel af cikartip, Ocalan’i disariya koyvereceginden, onun da parti baskani olacagindan, ardindan da "federasyon" bile degil "bagimsiz kurdistan" kuruluacagindan bahsetmesinden..?

Kilicdaroglu'nun da secimlerden hemen sonra "tasfiye edileceginden"..?

Niye?

"Bilen adam" diye afise edilmesinin arkasina gecmeye calistik suraya kadar yazdiklarimizla; gosterilenlere inanmayiniz demeye calistik...

Bitirirken, bir kac not:

1) Anayurt'un "fisilti"larla dolu yazari sadece M. Akil degil. Yukarida bahsettik.
Simdi yazmayan, isim ustune isim degistirmis ve Akil gibi "kehanetler" degil, GORUNTU KAYITLARINDAN bahseden bir yazari daha var(di) orada. Blogu hala durmaktadir, oradaki yazilara bir bakmak, "fisiltinin siddetini" ortaya koyacagi gibi her onune geleni "ulusalci" diye nitelemenin ne kadar ahmaklik olacagini da... Bakanlar, Basbakanlar, belediye baskanlari hakkinda soyledikleri dogru mudur, bilemeyiz ama 12 Haziran'a kadar AKP'den bir "goruntu" yayinlanmazsa hepsinin yalan oldugu kuvvetlenecektir.

2) Anayurt'dan bahsetmemizin bir deger sebebi de iki savascima ve dolayisiyla Bana@ da satasan bir asker emeklisi... "Bilen adam"dan ve Anayurt'dan bahsedildiginde, bu KanalA'yi kendine mekan secmis "ajan"dacinin bizleri "cozemeyince", "ANAYURT'TAKI O YAZAR" diye lekelemeye calismasi malumdur.

Buyur bakalim simdi...

Meslegi askerlik, yani emretmek, disiplin ve hukmetmek olan birisinin, uniformayi siyirip atınca BEYNINI DE SIYIRMASI misali birden "sivil toplumcu, demokrat" kesilmesi ne kadar "munasipse", bizlere attigi camur da o kadar dogru!

Okusun simdi, biz o Anayurt'takiler gibi SALLAMACI ve AHMAK MIYIZ?!

Ama şu var ki, "Engerek'onun basin ayagi" denilerek Anayurt'a karsi bir kampanya baslatilabilir simdi bu mumkun. Ta o zaman, "kimsenin ismini cismini bilmedigi Anayurt"u "takip ve tarassut" altina almis olmasindan "ajan"dacinin, buna kuvvetle muhtemel diye bakmak gerekiyor!

Ve...

Soz "kasetlerden" acilmisken, tv'lerdeki "kankalarinin", mesela su Adiyamanlinin, er prof'un mesela "ses ve goruntuleri" cikiverirse ne yaparsin...?

Yutar misin?

"Afiyet olsun", simdiden o halde:)


OYLESINELAF@

Friday, May 20, 2011

“Ekşi”deki “BAŞYÜCELİK DEVLETİ” Uzerine -Felix culpa mi desek?-

Simdi bu “eksisozluk”de yayinlanmis, “sozluk” icun, hele ki “eksi”si icun hazirlop-cumburlop olduundan “tartisirim” dedim, nihayet “basyucelik devleti”ni tartismiyoruz, onun “eksisozluk”deki “tanimi”ni tartisiyoruz…

Bu farki farketmeyecek olanlar icun farkedecekleri sekilde yazayim da basimiz belaya girmesin.

Dedik ya “eskissozluk” versiyonu bir “tanim”, “sozluk” kadar, o halde oranin usuluyle de gidersek her yeni “ek” makuldur, makbuldur.
Bunlari Furkan F’da da gordum :) “sayın Kürsi” ve “Sayın Kursiler” ekleye ekleye bi haller icune girmislerdi…

Ne yani?

“Eksisozluk”de SENIN actiin bi baslik iste, daaa ne?

Baska bi sey mi var?

Senin disinda ne war?

Tenkid, elestiri felan..?!

Bizim mali tekrar bize (garip bi sekilde ustelik) vermenin ne anlami var ki?!

“Bag, bag eksi’de bile…” mi yani?

Ne?!!!??

Git, GKB’nin, Cum.bas’inin twiter’ina da koy, n’olacak yani?!

Internet’in 2014’den once “cokmesine” vesile olacak “byt agirligi”ndan baska ne yani?!

Hani Kursi koymus, altına da bisey de yazmamis, yazsa ya, niye?

“Yanayakila” arkadasa bisey demiyorum, hakkinda MI-5’den MI-6’ya, “Kralicenin Adami” olmakdan bi suru seye kadar itham var zati: )

Karismam ben boole “secret man”lere…

“O sizin ic isiniz” anasini satiyim, ama bana soracak olursaniz, ki “Buyuk Dogu Ocaklari” arkadas da “buyrun” demis, sorulmus yani, yalan mi, diil, sormasaydi, sormus, eh n’apalim, sorulduuna gore de soolemek lazim, suc bende diil “Buyuk Dogu Ocaklari” arkadasda, simdiden sooliyim.

Buyrun dedi, buyuralim o halde…

“- necip fazılın temelini attığı, salih mirzabeyoğlu'nun geliştirdiği islami devlet modeli...”

Aslinda ne demek istediini anliyorum, ooledir de ama yine de “Salih Mirzabeyoğlu'nun geliştirdiği” DIILDIR; Salih beyin de dediii gibi O, “NICIN’INI GOSTERDIIDIR!
Ustelik “gelistirmek” icun, calistirmak lazim; calisti mı simdiye kadar?

HAYIR!

“Teori” uzerinde hersey guseldir, ama pratige girince, “insan unsuru” da var, hafifden biseyler olur, teori idealdir, ama o ideal ideal olarak kalmakla birlikte, idealliiine halel getirmeden kucuk bazi “gelistirmeler” yapilir, “gelistirme” ancak o zaman ortaya cikar.

Su anda, olduu gibidir. Ooole de olmalidir.

Hatta, “tartisildi mi” dedim ya, tartisilirken bile “yeni” bitakim seyler soolenir, bunlar “teferruatina” dahil olanlar uzerinedir, ki bu da yapilmistir Salih bey tarafindan ve bu da “gelistirme” olarak gorulmez, hala “teori”deyizdir cunki.

“- "islam'da idare şekli yoktur, idare ruhu vardır" anlayışına dayanarak idealize edilmiş....
bugüne kadar en çok sözde islamcıları rahatsız etmiş. neden? çünkü sorumluluk yüklüyor. onlar sorumluluk istemiyorlar, ihale istiyorlar. onlar zor karşısında dik durmak nedir bilmiyolar; sıvışmaktan hoşlanıyorlar. “

Bir istatistik var mi bilmiyorum, “en cok” diye soolendiine gore varolmasi gerekir aslinda, ama galiba bu da “sozluk uslubu” olsa gerek…

1983’e kadar kimsenin, “sozde islamcilarin” giki cikamazdi; Ustadimiz hayattaydi, ayrilip gidenler olmadi mi oldu, ama onlarin da “kisisel salvolar” disinda bi “rahaatsiz ifadeleri” yog idi.

Aksine, ‘83’de olum aninda bile AFFEDILMEYENLER listesinin basinda idi O, “kadin budalasi Evren”e gore, hafif iiilesse hemen Pasakapisi’na konulacakti.

Oncesinde A.E. Yalman’in pislikleri; Simavilerin rezillikleri, Cumhuriyet’dekilerin dusmanliklari…

Bunlar hep IDEOLOCYASINDAN kaynaklanan nefretle yapilan dusmanliklar…

Acizane fakirane bendeniz daaa sozde veya ozde hangi zikkimsa bi tane islamci denilen tipin “rahatsizliini” gormedim, duymadim…

Aksine, 2005’lerde, sozde-ozde vs. ivir ziviri BOP icun “aaaaa! bag, bag, bag, Ustadin Buyuk Dogusuna ne gaddarda benziyor, amaniiinnn” demislerdi takdirleri icunde olarak, oole!

Farketmiyorsunuz belki ama BASYUCELIK DEVLETI tartisilmadi!

TARTISTIRAMADIK, TARTISTIRAMADINIZ!

Mesele budur; gerisi, “bahane”…

Bu “sozde islamcilar” lafindan da hafifinden huy kaparim; simdi orasi “eksisozluk” ya, hani “biz oole sozde islamcilar gibi diiliz, onlar da bize gicik” demek gibi olmus.

Biraz da bu “sozde islamcilar” lafi AKPliler, Gulenistler icun soolenmis gibi, ama bunun icun, “rahatsiz” olduklarini gosterir bi “kanit” ortaya konulmamis. Konmali, varsa…

Oole, kisisel hikayelerden sebeb yazilmis seyler diil, “elestiri” yazisi..

Oysa, “en cok” ifadesini dolduracak bir “elestiri” yok; aksine oyun bambaska kurulmus…

Bu oyunu Salih bey gormus, ama onun GORDUGUNU, bambaska gorerek veya gormeyerek daaa dogrudur, aslinda ON ALMA hadisesini –bilmeden- engellemissinizdir, diyorum.

Kulaklari cinlasin, Topalakciim’in…

Mesele sudur: SADİ NURSİ EFENDİ’NİN “BAYRAKLASTİRİLMASİ” VE BU BAYRAKLASTİRMANİN NE SEBEBLE yapildiiinini farkina varilmamasi…

Dikkat ediniz, Said Efendi, ne zaman on plana gecirilmeye baslandi bu memlekette?

“Nurlı Salomon”un oy avciliiini kastetmiyorum onlar kucuk isler, kiymeti yok; kastettiim, bir “sembol” haline ne zaman getirilmeye baslandi?..

‘90’larin ilk yarisi icerisinde!

Oncesinde hava-civadir…

‘90’larda ne olduydu?

Varsova Pakti, Komunist Blog coktu, Berlin Duvari yikildi, “soguk savas” bitti!

Memleketimizde de “yeni duzen” olusturulmaya baslandi; Ozal’la…

Gülen’in, sikiyonetin tarafindan aranmasina raamen komutanlarla şekerli kahve icme donemleri… (simdi sikiysa icsin, “diabetik” hasta cunki!)

Teyb kasetlerine bakin, Sizinti’daki yazilarina bakin, o gunlere kadar bortü-bocek uzerinde aaalama-sizlama yapilirken, dershanelerle “maneviyati saglam nesiller” derdindelerken, is birden deisir, Said Efendi’nin ismi bile edilmemeye, “Nurcular icindeki ayri bi ekol” olarak yazilmaya cizilmeye baslanir ve “kemalistlerin Erzurumda daragacina cektigi basortulu kadinlar”dan bahsetmeye baslar!

Arada, Sadi Efendi’nin kitabindan “delillendirme”, o kadar…

O hem Nurcudur hem diildir; tut tuta bilirsen yani…

Piyasada da bi Said Efendi firtinasi…

Bilmediimiz ne yonleri varmis mubaregin meeer!

Sivil toplumcuymus!

Cok felaket demokratmis…

Couulcu demokrasiyi de benimsermis…

Ustelik darbe ve dikta karsitiymis…

Hurriyetciymis, “hur fikir sevdalisi”ymis…

Mis mis da mis!

Said Efendi’yi hepsinden tenzih ederim.

O, Seriat-i garra yolundandi, baska hicbisey diil!

Neyse…

Mesele, “yeni duzen”de Turkiye’nin rejimini DONUSTURME meselesiydi; artik KOPKUYU DINSIZ LAIKLIK olmayacak AMERIKAN TIPI LAIKLIK uygulanacaktı, “plan”, OYUN BUYDU ve budur hala!

Berlin Duvari yikildi, buradaki Kemalistler de yikildi, kisaca…

Yerine gelecek olan AMERIKAN TIPI LAIKLIK icin de ongorulen, “piyasa arastirmasi” yapilmis “NURCULUK” idi…

Bu Nurculuk, Gulenist olanindandi yalniz, diierleri icun hayat hakki yok; ya tabi olacaklardi veya Aczmendi veya Tahsiye gibi yokedilecekler, “mimlenecekler”di…

Zannimca (aslinda oole de diil, yani sadece benim kanim diil, gorunendir) Salih beyin “Nokta”da cikan roportaji da “KARAR ALMA” roportajiydi, HER TARAF ICUN!
Otekiler, “mimleme” meselesinde karar vereceklerdi, Salih bey ise, KARARINI COKTAN VERMIS olarak “SAID NURSI DE IBDA KADROSUNDANDIR!” diyerek, OYUN BOZANLIK hamlesini yapmisti.

Siz onu hazirliyorsunuz ama, alamazsiniz onu, benimdir o, gelişimimi de engelleyemezsiniz, belki ancak suresini uzatabilirsiniz, diyordu.

“Demokrat olmayan Nurcular” elbette bunu tasvip etti, ama diierleri..?

O roportaja bakarsaniz, aslinda COK ONEMLI olduunu gorursunuz: SALİH BEY CEPHE’Yİ DUZENLİYOR, SAVAS MEVZİSİNİ KAZİYOR, TARAFLARİ SAFLASTİRİYORDU!

(Alcak gonullulukla kabul ediniz, siz “noktadaki ben”de kaldiniz; orasi da var ama O’nun o, “sizin” diil, siz “siyasetinizi” yapamadiniz su veya bu sebeble.)

Basortusu orada!

Askere haddini bil deme orada!

Kemalizmle hesaplasma orada!

“Demokratiklesme ve mucadele” orada!

“Silahli mucadele” orada!

USA ile alakali “duygu ve dusunceler” orada…

Baglantili olarak M. Kemal’in sahsi ile alakali bilgiler-tartismalar orada…

Istiklal Mahkemeleri orada!

Hepsi, daha sonradan Turkiyenin yonunu cizecek butun “konu basliklari” orada!

Neyse…

“Nokta”, “mim” konulmasina neden oldu; dikkat ediniz, Gulen’in “Erzurumda asilan kadinlar” edebiyati da o zaman baslar!

Baslayan bir sey de, Salih beyin, “mim”lendikten sonra ilk firsatda iceri alinmasidir ki, “Nokta”da dediii gibi tavir koyan Salih bey, Irak meselesi ile “iceri” girerken, “Nurcu” Gulen, “gozunde tullenmelerle” USA’nin yaninda yeralarak ileriye firlamaya baslar.

Daha sonra “tarih vakfi”ni kuracak Soros’un “Acık Toplum’cuları”, “Birikim” dergisinde “Basyucelik Devleti” ile alakali olarak prof. Cemil Kocak’in yazisini cikarirlar ve onu TOTALİTER DEVLET MODELI diye resmederler! (tesaduf bizim Albay da oole derdi mesela!) Tam “okuzlukdur o yazi!

Dikkat ediniz, Liberallerle İslamcilar “ittifagi” denilen hikaye simdinin isi diildir, taaaa o zamanlarda baslayan ve NEYE KARSI OLDUGU DA BELLI bi ittifakdir!

Zaman gastesini dusunun bi de; ilk yayinlanmaya basladiinda nasildi, sonra, nasil oldu, simdi Abantlara digip gelen Ihsan Arslan’in, Gulen’e toz kondurmayan M. Metiner’in, Yeni safak’in bazi ismlerinin, “Zamanda darbe… hirsizlik” diye Alaattin Kaya’ya etmedikleri laf kalmamisti ve o “zamandaki yonetim deisikligini” nasil, hangi komplo ile acikliyorlardi…

Ve bunlarin hepsi ‘90’a yaklasirken oluyordu!

Zaman’daki “tasfiye-darbe” ile ilk yazarlarinin yerine, Cem Boyner’in Yeni Turkiye Partisi’nin elemanlari, yani Soroscular nasil da doluşuvermeye baslamisti…

Ama dikkat ediniz, bunlarin icinde, zamanin icinde Ustadımız’a ve Buyuk Dogu’ya laf sooleyenler hep ama hep bu liberal, daaa dogrusu LIBERAL SOLCULARDI!

“Nurcu” diye adi bilinenlerin ”donamimlari” yoktu, onlar “boceklerdeki hikmetler” ile uurasip duruyorlardı, “ah .. vah..” demekten baska bi haltdan anlamiyorlardi, yapanlar hep ama hep bunlardi!

ILIMLI ISLAM lafini da ahanda bunlar ortaya attilar zati; Cengiz Candar’dir bunu beceren!

Acikca yazmak gerekirse, plani yapanlar oyunu kuranlar belli, “ilimli islam” diye bilinenler ise ancak ve ancak HAİN denilebilecek veya “FIRSATCI” olarak gorulebilecek tipler!

BUYUK DOGU’ya karsi bunlar desteklendi, Risalelerde OLMAYAN “devlet anlayisi”, “sistem anlayisi” da bunlarca, LIBERAL SOLCULAR’ca ortaya atildi, zorlaya zorlaya tartisildi.

Risalelerin sahibini “yeni duzen”lerine MASKE yapmak icun uurastilar, uurasiyorlar; ama bir tek SIKKE-I TASDIKI GAYBI (ki, sadece “bolle bisey de varmis” diye bakmak yeterlidir, fazlasi “zorlamadir”) butun hepsini yerle yeksan eder!

Cikartiyorlar mi o risaleyi hic?

Bahsediyorlar mi?

Hayir!

“Nokta” ile “mim”lenen iceriye, “firsatci” da Pensilvanyaya kadar varacak seruvenine basliyordu boolece; Salih beyin, “KADRODANDIR!” sozunun arkasi iste boledir!
OYUN BOZANLIKTIR!

Bozmustur!

Yani, “en cok” rahatsiz olanlar lafi “rahatsizlik” vericidir, isin aslindan uzaklastiricidir; hadi biraz daaa laf yapayim, “kadrodandir” lafini da (su tarihler, vakitler felan) YANLIS ANLAMA BASITLIIDIR!

“- başyücelik devleti idealinin en temelden karşı olduğu şey, saltanat... bununla beraber bir cumhuriyet de değil... “

Tercihler… tercihler… tercihler…

Bu lafa “yon veren”, yazanin “tercihi”…

Niye “en temelden karsi oldugu” Cumhuriyet diil?

Niye?

Bu topraklar ve oncesi, baska topraklar, “SALTANAT’LA YOORULMUS” topraklar; baska biseycik yog!

Cumhuriyet, (cumhuri sekil diil) bu topraklara, hadi GICIK OLDUUM diier lafla “BUYUK DOGU COGRAFYASINA” 100 sene bile olmadi girisiyle…

“En karsi olduuu” Saltanat olsaydi, cok ama cok onceden bunu YIKAR yerine Cumhuriyeti kurardi.

Kurmadi!

Niye?

Cunki “SEKILCI” diildi; ama bu lafi sooleyen arkadas, sekilci olmasa bile, TECİHINI (aslinda bir “memorandum ile deklare etmeli” : ) niye boole olduunua dair) Cumhuriyet seklini “daha makul gorme” uzerine almis ve Saltanat’i hic tartismasiz ativermis.

Oysa BUYUK DOGU IDEOLOCYASI, BASYUCELIK DEVLETI – kendi laflariyle diyelim- tamamen bir “SALTANATDIR” neredeyse ve bunu da ileride yazan da sooleyecektir. “Fikirlerin tartismasi” gibi “cumhuri demokrasya”dan eser yok yani: )

“- islami bir devlet modeli olmak bakımından, iki temel kurguya dayanıyor:
1. türk devlet geleneği,
2. eflatun'un ideal rejim görüşü.”


Dedii gibi “kaba siniflandirmalar”, tolere ediyorum, “sozluk uslubu” diiiyip cikiyorum.

Ama soolenmemesi gereken laflar olduunun da altini kalinca ciziyor, ustune italikliyor ve “gotik” karakter yapiyorum.

“- bunlar belki ilk bakışta kaba sınıflandırmalar, ama içi doldurulunca öyle olmadığı görülüyor: eski türk devlet geleneği, hatta ordusunun adı bile altun ordu, ama günümüz türkçülerinin anladığı anlamda faşist bir devlet değil; federatif bir devlet...
eflatun, bilindiği gibi, demokrasiyi ve tiranlığı reddeder; aristokrasiyi över. ve şöyle der: "devleti en iyiler yönetmelidir". ama kendi devlet kitabında bu anlayışı alıp geliştirmez, başka yönlerde gezinir. ideali orada kalır.
necip fazıl, eflatun'un bu idealini alarak aydınlar aristokrasisi şeklinde formüle eder. aristokrasi; ama kan aristokrasisi değil, fikir aristokrasisi... yani, toplumda babadan oğula bir aristokrasi sınıfı yoktur; fikir soyluları sınıfı vardır. kim idrak bakımından en üstünse, fikir bakımından en ileriyse, o bu sınıftandır. babası isterse keçi çobanı olsun... kan kardeşliği değil, fikir kardeşliği; fikir soyluluğu.... devleti yönetecek ideal sınıf!”


“En karsi oldugu” saltanat, ama “Cumhuriyet diil”, fakat oldu size OLIGARSI :)

Niye milletin “totaliter!” dedii anlasiliyor :)

Sen Just muydu neydi o, bi fransiz jakoben vardi, “BEN ISTIBDADIN OZGURLUGUNU ISTIYORUM!” demesi gibi oluyor “saltanat diil ama oligarsi” fekat ama “fikir soylularinin aristokrasi” olarak yazmak!

Akliniz fikriniz TAHAKKUM etmekde!

Hoş, “tahakkum” de sadece “teorik” olarak sadece ve bu kafayla giderse de hep oole ama!

Bu “dil”, SAKAT Bİ DIL!

Karsilikli konusma olsa, muhatap olan bi laf soolese de ona soolense eywallah, ama yok yani ortada oole biri, “eksi”de yazilmis (ki buyuk ihtimalde baska bi yerden alintidir) bi yazi sadece…

Acik yureklilikle yaziyorum, kabul de etmek gerekir, bu lafi soleyen kim ise, “aydınlar aristokrasisi” icinde de KARSIT-ELESTIREL bi sey ciksin, lang diye kafasina binecek biri!

Gizli diktator!

Firsatini bulduunda “aydınlar aristokrasisi”ni, “fikir kardeşliği”ni, “fikir aristokrasisi”ni UNUTUP, KENDI FIKRININ SALTANATINI surecek biri!

Ustadimiz, Salih bey ama diil!

Yapip ettikleri ortada cunki!

Ama, onlarin yapip ettikleri uzerinde, “bisey yapiyorum” diye ortaya cikanlar var ya, iste onlar aslinda oole oturup dursalar daaa iiii yani boole laflar sooleyeceklerine!

Yaw, bi diktator bile “ben dikta kuracaiim” diye cikmaz!

Oligarsinin lafini bile etmez!

Gelir, soora milletin canini okur; “sartlar boole, ileride duzelecek vs” diye de avuntu cumleleri kurar, adamin kendi diktasini kurduunu bile gormeyenler bu sefer “sartlari” tartisir, “aslinda” o diktatorun oole olmadiini “memleketin faydasi icun” boole davranmak zorunda kaldiiini felan soolerler…

Ne bu yaw!

“aristokrasi; ama kan aristokrasisi değil, fikir aristokrasisi... yani, toplumda babadan oğula bir aristokrasi sınıfı yoktur; fikir soyluları sınıfı vardır. kim idrak bakımından en üstünse, fikir bakımından en ileriyse, o bu sınıftandır. babası isterse keçi çobanı olsun... kan kardeşliği değil, fikir kardeşliği; fikir soyluluğu....”


Yetmemis gibi, kac defa!

Akli fikri DIKTADA cunki!

“-ikinci aşama: yüceler kurultayı'dır. bu kurultay, 101 üyeden oluşan bir tür parlamentodur. ama halk seçimiyle kurulmaz. ya? başyücelik akademyası üyeleri arasında yapılacak seçimle oluşturulur. başyücelik devleti herkese yönetimi belirleme hakkı vermez; sadece aydınlara, sadece akademya'ya verir. bu da islamın başlangıcındaki devlet anlayışıdır.”

Al buyur!

Bi burdaki “usluba” bakin bi de Ustadimizin, Salih beyin uslubuna!

Kumandanin, (yaaa! Kullanamaz miyim, bal gibi de! Hak ede ede hem de!, pesin satin almis olarak diil!) OLUM ODASI’nda anlattiklarina, USLUBUNA bi bakin bi de yukaridakine!

Gercekten CEKEN ile felanfilan arasindaki FARKA!

Bunu ustelik “iki temel kurgu” diye bahseilenle karsilastirin; hangisinde “halk” yok ki?!

Ve “halk” ne?

“bir tür parlamentodur” olacak ama “halk seçimiyle kurulmaz” denilecek o zaman niye “bir tur” bile olsa PARLAMENTO diyorsun ki!

Ustelik bastan ayaga totaliter bir “uslup” sergilerken!

“- başyücelik devleti herkese yönetimi belirleme hakkı vermez; sadece aydınlara, sadece akademya'ya verir”

Eywallah da bu boole mi anlatilir!

Bu, bu cumlelerle mi anlatilir!

Milletin 80 senelik DIKTADAN cektii ortadayken, ortaya cikan LIBERAL SOLCULAR, “ozgurlesme” ciiliklari ile milleti kendine cekmeye veya en azindan seeiz kalmaya zorlar ve Diktaya karis nefreti bilerken (ne gusel!) onlara AL BIRINI VUR OTEKINE diyecek laflari HIC TE GEREK YOKKEN niye soolerler merak ederim!

Okuyun bi Ustadimizi, Kumandan’i, nerdeyse adami giyotinin altina seve seve ve “giyotin gusel biseydir!” dedirterek yatiracak bi usluplari varken, bu ne yaw!

“-yüceler kurultayı, başyücelik hükümetini ve başyüceyi seçer. başyüce, yetkileri çok geniş, sorumlulukları çok ağır tam bir "sultan" portresidir. ama, yüceler kurultayı tarafından sıkı bir denetim altında tutulduğundan, tam bir sultan olamaz. iktidarı oğluna, akrabasına vs de bırakamaz. kurultay'a bırakır, kurultay seçer.”

Yine ayni sikinti…

Ustelik hani “en temelden karsi olduuu”nun basindakini ornek vererek “Sultan” diye de tersinden bi niteleme…

Bag bag bag biz ne kadar “saltanat ve sultana karsiyiz” hesabi, gibi olmus…

Hadi lafalaf cevap verelim, “iktidarı oğluna, akrabasına vs de bırakamaz” denilmis ya, “fikirciler aristokrasi”sinin icinde “oglu, akrabasi” varsa ve “kurultay” tarafindan secilirse n’olur?

Olmaz, olmaz, oldu gitti, kim ne diyebilir?

Lafa laf cevabdir, baska bi sey diili, sadece su “saltanat ve sultan paranoyasi”na karsi verilmis bi cevap, o kadar…

Yani niye “secilmisler oligarsisi” olan Demokrasi’den, Parti Sefleri’nden ornek verilmez de “saltanat ve sultan”dan ornek verilir, anlamam, anladiimi da ilk basta dedim, TERCIH MESELESI; insanin vereceii “ornekler” bile KAFA YAPISINI ortaya koyar, dedim gitti.

“- burada "yüce din dairesi" adında bir kurum vardır. yapılan işlerin islama uygunluğunu denetler, bir tür anayasa mahkemesidir.”


Yok boole bisey…

“Sozluk” uslubu diycem ama bu da olmaz ki yani hep!

Isin asli su:

“- Bütün bu dâvaların ruh ve ölçü, müşahede ve murakabe kürsüsünde, icra bakımından doğrudan doğruya "Başyüce"nin şahsında tecelli etmek ve onun dışında kendi şahsî çerçevesinin mücerret vecd, aşk, fikir ve hakikat lâboratuvarını temsil etmek şartiyle "Yüce Din Dairesi" vardır.”

Ne “anayasa mahkemesi”, ne “bir tur”u..?

Zerresiyle bile alakasi yok!

Ornek olarak bile verilemez!

Verilirse de o zaman “anayasa mahkemesi”nin NE MAL OLDUUNU bilenler, “ahanda iste acik oldu!” diyerek laf sallar, bu sefer de “sen”, ornegin gumburtuye gidecek diye bu sefer “anayasa mahkemesi”nin “fezailleri”nden bahsetmeye baslarsin!

Butun kamu kurum ve kuruluslarinin ISIMLERINI UNUTUN!

Bahsettiniz BASYUCELIK DEVLETI SISTEMI, eski-eskimis rejimlerle, sekillerle, kurum kuruluslarla alakasi olamaz, ornek bile gösterilemez!

Dikkat ediniz, Ustadimiz ve Salih bey, bu Daire hakkinda yazarlarken “eskinin Seyhulislamliii veya bi tur Diyanet Isleri gibi” mi diyor, demis mi?!

Meselenin asli bu, faslini da gerek gorulurse yapariz !

Ama lutfen, please yaw, ne soollediinize, yazdiiniza, konustuunuza dikkat edin!

Bisey yapayim derken ENGEL KOYMAYIN!

BM@

Monday, May 02, 2011

Usame bin Ladin Savasarak Topraga Dustu!




Usame bin Ladin'in Pakistan'da kaldigi kampta amerikan askerleri ile çatisarak katledildigi bugun duyuruldu

el-Kaide tarafindan bir aciklama su ana kadar yapilmamakla birlikte, bu seferki haberin dogrulugunda hic suphe yok gibi.

"Bu şunu gösteriyor; teröristler ve terörörgütlerinin başlarının sonu, eninde sonunda canlı veya cansız ele geçirilmektir. Dünyanın en tehlikeli ve sofistike başının da bu şekilde ele geçirilmiş olması, herkese ibret vesilesi olmalı. Büyük memnuniyetle karşılıyorum" gibi klasik SEREFSIZLIK GOSTERILERI yapacak ve kraldan fazla kralcilar cikacaktir muhakkak.

Serefsiz serefsizligini gösterecektir muhakkak; bunu kraldan fazla kralcilik da diyebiliriz.

Elbette olum herkese ugrayacaktır, onemli olan nasil bir olum olacagi.

bin Ladin, elinde silah, yaltaklanmadan, hakkinda simdiye kadar, su anda serefsizliklerini gosterenlerin serefsiz iddialarini OLUMUNE TEKZIB icinde Allah'in rahmetine kavustu.

Bir kisinin ve hareketinin, hareket halindeyken yaptigi hatalar olabilir, bunlar fer'idir, onemli olan durus-niyetdir.

Simdi bin ladin hakkinda, senelerce once oldugunu defalarca tekrarlayanlar, onun "abd isbirlikcisi" oldugunu soyleyen SEREFSIZLER, kendilerini tekzip eden bu en buyuk kanıta, bin Ladin'in elde silah dovuserek topraga dususune ne diyecekler?

Hic suğhesiz, basta "serefsizlerin serefsiz gosterisi" diye yazdigimiz laflari soyleyenler, bunu da "kiviracaklardir"; ama kiviramayacaklari ortada olacaktir: Hepsi ABD'nin yaninda saf tutmus olarak "buyuk resim"de yeralmislardir artik!

"Kor teror-tedhis faaliyeti"ne hedef olacaklar, "niye?" diye artik sorma hakkina sahip degiller!

Allah Usame bin Ladin'e rahmet etsin.

http://www.dailymotion.com/video/x7xffz_fatiha-suresi-dinle_people

OYLESINELAF@

Sunday, March 20, 2011

Libya Saldirisi: Havlu Atmak ve Sistemin Catlamasi!




Bugün, 19 Mart 2011 tarihinde, 2003'un 19 Mart'ından, Hacli Siyonist Haydutlarinin, arkalarina aldiklari DOMUZLAR DIKTATORYASI karari ile Irak'a saldirmasinin sekizinci senesinde, Haydutlar guruhunun tefessuh etmislikte misli gorulmemis olanları, Libya'ya "hava harekatina" basladi...

Bu saldiriya Almanya katilmadigini, saldiri kararina da çekimser kaldigini ozellikle belirtmisti; saldirinin hemen ardindan Rusya Disisleri Bakanligi sözcüsü Aleksandr Lukaşeviç de, "Bir dizi ülkenin hava kuvvetleri, 19 Mart'ta Libya'ya karşı askeri eylemlere başladı. Moskova, bu askeri eylemi üzüntüyle karşılamaktadır" aciklamasinda bulunarak, satir arasinda bu saldirinin icyuzunu ortaya koydugu gibi Rusya olarak saldiriyi tasvip etmediklerini gösterdi.

Nedir satirarasi bilgi?

BM Genel Kurulunda alinmis bir karar ve Rusya da bu Domuzlar Diktasi'nin kurnaz bir diktatoru olmasina ragmen, ABD, Italya, Fransa ve Kanada'dan olusan "saldiri koalisyonunu", "bir dizi ulke" diyerek desifre etti!

Bu aslinda, -"eksen kaymasi" dedikleri noktada-, "kayanin" sadece bizimle ilgili olmadigini, ortada "birlesmis bir milletler toplulugu" olmadigini (kalmadigini), uzerinde mutabik kalinmis bir "milletlerarasi hukuk rejimi" olmadigini da ortaya koyan içeriden bir itirafdir.

Kaddafi'nin, gectigimiz hafta yaptigi aciklama ile, batili sirketlerin, Almanya haric olmak uzere Libya petrolunu unutmasi gerektigini ve bundan-krizden sonra anlasmalari Brezilya, Rusya, Hindistan yani "BRICS ulkeleri" ile yapacaklarini aciklamasi, Almanya ve Rusya'nin kararda cekimser kalmasinin ve saldiriya katilmayip "uzuntulerini bildirmelerinin" sebebi; fakat bu sebebin de ardinda-ustunde gorulmesi gereken ise Domuzlar Diktasi'nin CATLADIGI!

Avrupa Birligine "posta koyan", Israil'e "kapat ceneni" diyen AKP ve "sifir sorunlu bolge-komsuluk" pesinde kosan ve ustelik AB ve ABD'ye karsi "alternatif" olarak BRICS'i telaffuz edip duran TC'nin saldiriya karsi tavri ne?

Su:

"- Libya'ya askeri müdahale dünya kamuoyunda da yankı buldu. Türkiye, gelişmeleri yakından takip ettiğini bildirirken, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton'la görüştü ve "BM kararının uygulanmasına önem veriyoruz" dedi

Dışişleri Bakanlığı, Türkiye'nin, 1970 ve 1973 sayılı BM Güvenlik Konseyi kararlarının, Libya halkının selametini gözeten bir anlayışla uygulanmasını teminen "gerekli ve uygun gördüğü ulusal katkıları getireceğini", gerekli hazırlık ve çalışmaların, sivil ve asker makamlarla birlikte eşgüdüm içinde yürütüldüğünü bildirdi.

Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamada, ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton ve İngiltere Dışişleri Bakanı William Hague'un, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nu arayarak, Paris'te bugün yapılan toplantı hakkında bilgi verdikleri kaydedildi.

Görüşmelerde, Davutoğlu'nun, Türkiye'nin en başından itibaren Libya'daki sivil halka yönelik saldırılar karşısında gösterilecek tepkinin ve takınılacak tavrın uluslararası meşruiyet zemininde, bölgesel katılım ve destek sağlanarak gerçekleştirilmesini istediğini, temel amacın, sivil halka yönelik şiddetin önlenmesi ve sivil can kayıplarının durdurulması olması gerektiğini belirttiği ifade edildi."

Ve ustelik su da var:

"- Türkiye, 1970 ve 1973 sayılı BM Güvenlik Konseyi kararlarının, ebediyete kadar dost kalacağımız kardeş Libya halkının selametini gözeten bir anlayışla uygulanmasını teminen, gerekli ve uygun gördüğü ulusal katkılarını getirecektir. Bu doğrultuda gerekli hazırlık ve çalışmalar, sivil ve asker makamlarımızla birlikte eşgüdüm içinde yürütülmektedir."

Anlami nedir bunun?

Cesaretsizlik, atalet, miymiylik, tenakuz vs...

Turkiye, Libya'daki çatisma esnasinda hem devlet hem de direniscilerin muhatap aldigi, her ikisiyle gorusmelerde bulunan, arabulucu tek ulkeydi; "kredi" harikaydi kisaca.

Kaddafi'ye "cagrilarda" bulunurken, direniscilerle de silah tedariki dahil her hususu kapsayan gorusmelerde bulunuyordu, fakat, Fransa'nin, Sarkozy'nin ulkemize yaptigi bir gunluk calisma ziyareti ile "aktif" hale gecmesi, Turkiye "arabulucu rolu"nu surdururken, bir kisim direnisciyi Paris'de kabul edip, ne olacagi belli olmayan (aslinda belliydi, Kaddafi bastiracakti biraz uzun ve kanli da olsa isyani) isyanin liderlerinden bir grubu "Libyanin mesru hukumeti" olarak ilan edip tanimasi, "ara bozuculuk" oldugu gibi Turkiye'ye edilmis buyuk bir hakaretdi.

Fransa, "aktiflesmis" ve BM'de "saldiri karari" cikartmak icin faaliyete baslamisti.

Turkiye ise... OTURUYORDU!

Fransa'nin lokomotifliginde BM'den karar cikti dun gece ve Turkiye, bu kararin cikmasinin da kendi haysiyetine saldiri oldugunu (oyle temenni ediyoruz ki) farketmeden bunu da kabullendi.

Kisaca, Fransa ve BM karar ile Turkiye'ye hakaret etti ve buna ragmen "sıfir sorun" isteme "yumusakligindaki" Ahmet Davudoglu komutasindaki TC AKP hukumeti, bugune kadar butun yapip-soylediklerini tek bir hamlede siliverici bir sekilde yukaridaki aciklamayi yaparak HAVLU ATTI!

Bir Almanya, bir Rusya kadar bile olamayip, "uzuntuyle karsiladik" diyerek olumsuzlama icine bile GIREMEDI!

Yazik!

Bakin bu mesele o kadar ince bir mesele ki, yukarida bahsettik, Domuzlar Dktasi catladi, ortada "milletlerarasi hukuk rejimi" diye bir seyin olmadigi cikti felan dedik, yani GUCLU OLAN, HUKUKU TAYIN EDIYOR, Libya'ya karsi alinan kararin aynisini TC icin de alabilmenin yolu acilmis oldu...

Ateskes kararini bitirmis bir PKK, onumuzdeki surecte "Botan"da "serhildanlara" ve "ozerk bolge" faaliyetine baslayip "oz savunma gucleri" ile siddet uygulamaya basladiginda, misal olarak, sehir savaslari, ilce savaslari basladiginda, bunlarin televizyonlardan dunyaya nasil yayilacagini, yansiyacagini bir dusunun?

120'den fazla ulkede 50 dille faaliyetde bulunan PKK, olan-biteni "ic savas" gibi gosterirse ne olur?

BM'de alinan karar hakkinda konusan Kaddafi, isyancilarin elindeki bölgelere askeri saldırıyı sonuna kadar savunmaya devam edip, Obama'ya, "bazılarının silahla ABD kentlerini ele geçirdiklerini görseydiniz ne yapardınız?" diye soruyordu...

Sorusunun cevabini bombalarla aldi!

Veya gectigimiz senelerde Fransa'da meydana gelen "varoslarin isyani"...

Kimsenin aklina BM'yi toplamak felan gelmedi!

Ama goruldugu uzere, Libya'da, hemen hersey bir anda oldu bitti!

Bugun hava saldirisi, yarin da belki kara harekati...

Yarin, farz-i muhal bahsettigimiz "serhildan" ve "oz savunma" meseleleri sebebiyle Fransa yine bir BM karari aldirip "ucusa yasak bolge" ilani isteyemez mi vatanimizin dogusunda?

Kimse hayir demesin; kim diyebilirdi, magrip ulkeleri birdenbire bu hale gelecek diye, kim tahmin ettiydi, "eksen" degil SİRAZENIN KAYMASINI ve BRICS'in "guc" olarak ortaya firlamasini...

TC'nin, BM'nin Libya karari ve saldirisi hakkinda soyledikleri (aslinda boynunu egmesidir bu) hem hakareti kabul etmek hem söyledigi herseyi cope atmak hem de ilmigi kendi boynuna gecirmek anlamindadir.

TC'nin yapacagi tek hareket, saldiriyi kinamak, sadiriya karsi "cephe" olusturmakdir.

Basina "saksi" niyetine yerlestirmediyse eger o sahsi oraya, Islam Kalkinma Orgutu-Ihsanoglu'na direktifler verip "kararlar" aldirmak, Avrupa Birligi'nin Libya hakkinda karar almasina, "Libya, Avrupada degil" diye karsi cikan Almanya'yi yanlarina cekip, gerekirse "göstermelik" de olsa (ki, bolgede bir Birlesik Arap Ordusu adi altinda, degisik ulkelerden bir "ordu" kuruldu ve ilk faaliyeti de gectigimiz gunlerde Bahreyn'in daveti ile o ulkeye girmekdi) bir "ordu"yu Misir uzerinden ve Kaddafi ile anlasarak veya anlasmayarak Libyaya gondermekdir. Ki, Kaddafi, bu asamada bunu kabul etmekden baska birsey yapamaz!

Bolgenin, bolge icinde "YENIDEN DIZAYN EDILMESI"nde onculuk yapmak...

Ama bunun icin de "demokrasi" lakırdısından baska bir seye ihtiyac var.

PROJE!

Ne AKP'de, ne "stratejik derinlik" de ne de TC'de bu yok!

Yeni bir dunya kuruluyor, bu artik apacik ortada...

Bu yeni dunyada ya parya olacaksin, ya usak olacaksin ya efendi!

Elinde bir projen yok ise, ilk ikidesindir ancak ve TC AKP hukumeti, 1000 yillik devlet tecrubesi mirasina ve yabancisi olmadigi BUYUK DOGU IDEOLOCYASI-BASYUCELIK SISTEMI PROJESINE ragmen, birincilige cikmayi birakiyor, "usak ve parya" rolunde kalmak icin kendini zorluyor!

Yazik!

OYLESINELAF@

20 Mart 2011. 00:00

Thursday, February 03, 2011

“Tahayyul”de Sinir Yok Nasilsa!




Aslında hic haberim(iz) yok idi, ta ki, burada tanistiiimiz, "http://www.furkanfm.org/phpBB3/" de de yarenliie devam ettiiimiz Kenan beyle de ortak karsiliksiz seven bir gonuldasim haber verene kadar...

Kenan beyin bu sayfasinin linkini (http://www.facebook.com/photo.php?fbid=195650477116435&set=a.106720986009385.20874.100000144528493) gondermis bana, baktim, "resimüstü yazi" carpici, altta yazanlara baktim, biraz kopuk geldi, dikkat edince gordum ki Albay beyimizin bazi laflari var, onun laflari etrafinda donuyor gibi mesele biraz da, dondum gonuldasa, -aynen yazıyorum- "yaw tamam orda biseyler donuyor da simdi bu albay bize kus; kus olduundan da onun yazilarini goremiyorum, copy yapip gonderirsen bodoslamadan dalabilirim veya bakariz laflara katiliriz" dedim. Saaolsun o da gonderiverdi ve baktim.

Ama dediim gibi Albay bey bize kus:) niye kus olmus "facebook" gibi biyerde onu da anlamis diilim, "insanlar konusa konusa" demisler, konusmazsan kavga mi edeceksin yani, bakin simdi Engerek'oncularin sarildiii AHİM karari ne diyor, "demokrasilerde sok edici sozlere de katlanmak gerek", yani "tolerans" diyor, "hosgoru" gosteremiyorsan da "tolere" et yani, diil mi? (Bunu oraya asar miyim, yoksa kendi face'ime koyup ordan mi laflarim bilmiyorum simdilik)

Ama sunu sooliyim, "gercek isim olmayanlarla" konusmayacakmis, bahane bu idi; hadi eywallah, iii de niye "face'ini kapatiyorsun" o halde "konusmamak"ın ustunde niyetin mi var yoksa?

Ne yaptik yani?

"Basssutune komtanim!" demedik diye mi, "binbir face"ile dolasan -kulaklari cin cin cinlasin hergelenin- F.K. gibi diye? Komsu komsuya muhtactir yaw, surda "face komsuluumuz" var, don baba donelim'ci Metiner gibi libos bile olamayacak felan cikip laf yapiyorsun da biz "donmedik" diye mi yani mesele?
(http://oylesinelaf.blogspot.com/2010/01/bir-albayla-facelesme.html )

Bak yine aklima gedikce diyazem ihtiyaci hissettiren hikaye yani bu! neyse...

Haa, bendeniz ve Cok Kiymetli Cetemiz Efkari BUYUK DOGU IDEOLOCYASININ AZAD KABUL ETMEZ AZALARINDANIZ, bunu da bastan sooliyim de soran ve sorun olmasin soora....

&&&

Albayimin TAHAYYULU oldukca ilginctir; o ilgincliii burada da yapiyor ve Kuscubasi ile Said Nursi Efendi'nin bulusmasina bir "konusma balonu" ekliyor:

"-... "üstadım/kumandanım İsrail kuruldu gördün mü? Bu Sultan Hamit bunların olacağını bize söylediğinde inanmamıştık".. Eşref kesin şöyle bir cümle etmiştir; "üzülme üstadım, daha son sözü söylemedik..."

Simdi burada bahsedilen iki sahsiyet kim?

Biri Kuscubasi Esref; Teskilat-i mahsusa hakkinda en "canli" bilgileri anlatan "hatirasi"ni OSS'den, "Gehlen Teskilati"nin "katkilari" ile CIA'ye kivrilmaya calisan teskilatin "uzmanlarından" P. Stadford'a anlatan (bu "hatiralar" bu adam tarafindan kaleme alinmis, Alba yayinlari da "Teskilat-i mahsusa" adiyla basmistir seneler once, tavsiye ederin okumayanlar.) TM'nin Sultan Hamid'e isyan eden "komitaci" babalarindan biri...
Diieeri de sultana -o donem elbette- hic de iii bakmayan biri… (malum, "Yasasın zalimler icin cehennem" lafi da o donemde soolenmistir ve hedefi de Sultan Hazretleridir)

Ortak noktalardan belki en mühimi bu; ama ikisi de PISMAN sonradan, onuncun ruhlarini incitmeyelim keselim ama uzerinde durulmasi gereken -o donem kaydiyla- bir ZIHNI YAPI bu, diye isaretleyelim ve sonra, hayatlari boyunca da devam ettirdikleri ortak noktaya gecelim:

Ikisi de Kemal Pasa'ya dusman!

"Kuscubasi Esref" diye "bengu yyn"dan cikma bir kitap var, "Nutuk'dan tarih cikarmaya" calisan Mehmet Efe'nin kitabi, orada anlatilan Kuscubasi, Cerkes Etem, bize anlatilan-anlatilmaya calisilanlarda, hatta surada albayim tarafindan zikredilmeyen, ama Kenan arkadas tarafindan "bodoslama" olarak zikredilen taraflari...
Said Nursi Efendi'nin, meshur ama gizlendiii icun pek de bilinmeyen risalesi, "Sirr-i inna ateyna"... Uc Sufyani bahsi...

Ozellikle "UCUNCU SUFYANİ", Ustad Necip Fazil tarafindan hakkiyla damgalanmistir, "binlerle kalabalik tarafindan" kaldirilan cenazesine raamen: "KUFRE RIZA KUFURDUR!"

Onun aslinda "riza"dan baska bir fonksiyonu da yoktur gercekte; Ebedi Sef'in doneminde "aman agzimizin tadi bozulmasin" diye Milli Sef'in "susuturulmasinda" (ve bir rivayetde "sözde oldurulmesinde") payi vardir, yapilan KATLIAMLARDA payi vardir, "ordu"nun "susturulmasinda" payi vardir, ardindan Milli Sef gelir tek hamlede "get up!" der buna, cıtını cikarmadan gider, gittii yerde kendisini komunistler kullanir da haberi olmaz, o kadar da "siyasete uzak" yani, bahsettik ya, "aman agzimizin tadi bozulmasin" derdindedir, hatta ileri gidelim, "Kemal pasa olmasaydi, babaniz yorgi olurdu, hristo olurdu" deniliyor ya, bunu DEMEDEN DİYENLERİN ONCUSUDUR O "UCUNCU SUFYANI"... (Buraya kadar BD'den okuduklarimizi yazdik)

Kuscubasi ve Said Nursi Efendi...

Albayin soylettiii, "DAHA SON SOZU SOYLEMEDİK" lafi, aslinda kendisinin soylediklerinin (ve soolemek istediklerinin) TEMELI; bunu bize de baska vecheleri ile soolemisti. Bu lafi elbette su veya bu sekilde soylemis olabilir Kuscubasi, mumkundur, ama MUHAYYEL olan bir laf uzerine bazi seyleri BINA ETMEK ve "binaya kat cikmak" problemli olabilir.

"- Bu kadro koca imparatorluğun yerle bir oluşuna bizzat şahit oldu, yine önemli bir bölümü, İsrail'in kurulduğunu yaşarken gördü.. Ve bununla ilgili bütün ayak oyunlarını.. Eminim ki bu onlar için çok büyük bir acı ve utanç kaynağıydı.. M. Akif sık sık yurt dışına gidiyor.. Eşref uzun dönem yurt dışında dolanıyor.. Türk Hava Kurumunun ilk başkanlarından Hüsamettin Ertürk, Enver'in yurt dışına giderken teşkilatı kendisine emanet ettiği insan.. Mareşal Çakmak'ın durumu malum.. Önümüzde duran en keskin fotoğraf ise, İskilipli Atıf hocayı hiç suçu olmadığı halde darağacına gönderebilen iradenin Bediüzzaman'ı aleni yöntemlerle ortadan kaldırmaya cesaret edemeyişidir.. Yani her şeye rağmen yaşayan ve ayakta duran bir vicdan vardı.. Kuşçubaşı Eşref, hatıralarında, o dönemde dünyanın çeşitli yerlerinde teşkilata bağlı 30 bine yakın adam olduğunu ve bunlardan bir kısmının bulundukları yerlerde devlet başkanlığı mevkine kadar çıktığını söylüyor.. Teşkilatın arşivinin Genelkurmayda olduğu söylenir. Bu arşiv üzerinden ne yapıldı onu bilmiyoruz. Bir şey yapılmamış olsa dahi bunlar oturup çocuk torun severek vakit geçirecek adamlar değiller.. Bütün mesele gelecekle ilgili nasıl bir kurgu yaptıklarını doğru tahmin etmek.. Selman Kayabaşı'nın hayali teşkilatından bahsetmiyorum.. Bunlar vardı.. Anadolu direnişini ve o direnişin can damarı olan Karakol teşkilatını da hep bunlar organize etti.. Bunlar şu anda yok, toprak altındalar ama ektikleri tohumlar, yaşarken gördükleri filizler var.."

Akif'in niye yurtdisinda yasadiiii biraz malumdur: "Turkce Ku'an" ihanetine ortak olmamak kaygusu! (Damadi ve torunun yaptiklari ondan ayri ve pisliktir!)

Husamettin Erturk, su yukarida bahsedilen "irade"nin "tetikcisi"; Alevi-Hurufileri "devlete" sahip ciktiran-ilk olarak yamayan kafa! Ebedi Sefin hemen yamacinda olan biri...Enver Pasa'nin memlekete DONMEMESI icin lafi uzatip da uzatanlardan... Enver Pasa'nin "emaneti"nin icine "limon" sikanlardan...

Enver Pasa ise apayri bahis... Ustadin ifadesiyle, HAYALCI... Donemi bir dusunun... Ama donemi "o gun" olarak dusunun, bugunden "kurgu" yaparak diil. Bugunden bakarsaniz, eksik veya hatali yorumlar yaparsiniz, "o gun"den bakacaksiniz. Baktiiniz da goreceiiniz sey ise sadece su: HAYAL!

Reeel bir zemini olan hayal diil, basbayaiii, (belki yapip ettiklerinden dolayi ortaya cikan pismanlik icinde "bunu duzeltebilirim, bunu surdan soole yaparsam, surayi boole yaparsam" kurgusu icinde) bir hayal...

"Hindistan yolu"nun emniyeti ve Ortadoğu petrolleri temelinde ortaya cikan 1. dunya Savasi "duzenlemesi" icinde sana kim Turkistan'da "ihtilaller firtinasi" koparttirir? Kim, yikmak icin uurastiklari Osmanliyi birbaska sekilde tekrar "dirilmesi" icin sana kolaylik saalar?

Nuray Mert'in gecen gun yazdiii bi yazi vardi, "muhtesem yuzyil" dizisinden hareketle Necip Fazil'in "Kanuni bir mirasyedidir" lafi uzerinde kendi payina yontucu bir yazi... Tarihi, "tarihteki hadiseler" olarak kiymetlendirme HATASI yaparsaniz, Nuray Mert allame-i cihandir yani orda yazdiklariyla ve hatta Albayim gibi TAHAYYULU ZORLAYARAK da "senaryolar" yazabilirsiniz, ama HATADIR.

Tarihe, "hadiseler" nizaminda bakarsaniz, buna bir de az once bahsettiim "o gun'den diil de bugunden" bakarak bakarsaniz, mesela, -farz-i muhal diyelim-, ALLAH RESULU "MEVCUT MUESSES KUREYS NİZAMİNİ YİKMAYA CALISAN TERORİSTDİR" SADECE... Burdan "efdaliyet" meselesine girin, ne Dort Halife'nin "efdaliyeti" ne Asere-i Mubessire'nin efdaliyeti-mujdelenmesi, ne "ilk asir hayrlisi, sonra ondan sonraki, sonra ondan sonraki" diye Sahabe, Tabiin ve Tebe-i tabiin "efdaliyeti"; kuru sIkI ve hatta "Emevi tarihcilerinin-vak’anuvislerinin" uydurmasidir der cikariz. Tarih'de "efdaliyet" ne arar, diil mi? Siffin mesela, "saltanat kavgasidir" der cikilir... ALLAH MUHAFAZA EYLESİN!

Ustadin, "Kanuni mirasyedidir" demesi, KURDUGU İDEOLOCYASININ GEREGIDIR; "ask ve vecd devrinin yitirilmesi" der bunun sebebi olarak; tarih'e, sirf bir "bilim", "bati bilim disiplini altinda" bakarsaniz, "ask ve vecd"i kaldirip cope atar, Ustadin bu hukmunu de "romantik bir acelecilik" olarak niteler, "şairlerden bir sair" diyerek de "yaftalarsiniz"...

Akif sunu yapmis, Kuscu bunu, Resneli onu, Askeri otekini, Yakup her pustlugu, felan gibi "değerlendirmeleri" yapmak icin bile, Ustadin BIZE OGRETTIGI birseye mecburuz:

NEYE GORE?

Evet, "bir anne bile cocugunu paylarken" DİYALEKTİK oluyor, "kelimeleri, vurguları one - arkaya alıyorsa", bizim kiymetlendirmemiz de "NEYE GORE"nin cevabiyla olmali, diil mi?

Akif, Resneli, Askeri, Enver, Kuscu vs... Neye gore kiymetlendiriyoruz bunlari?

O iii, bu kotu, oteki eh ise yarar, su ise fena batmis at cope vs. laflarin ZERRE KIYMETI YOK; kiymetlendiren "olcu", NEYE GORE BAKTIGIN!

"Vatanlarını seviyorlardi, ona gore!"

Mesela bu bir "yanıtdir"...

Onun mudur diil midir bilemem ama malum kisiye atfedilen bi laf var, moda oldu, "MEVZUBAHS VATANSA GERISI TEFERRUATDIR!"

Hadi canim derim ewwela mesela bu lafa; ardindan da, zati "teferruat" olarak gorulduunden basimiza gelenler geldi diye eklerim! Bu kupkuru "toprak sapkinligi"dir, baska bisey diil! Hatta, NASYONALİZMİ DE GORMUS BULUNAN "TURKCULUK"un pohpohlanmasinin sebebi de bu: Kendi "sapkinlarini" olusturma! Veya "cemaatini"...

Su ENGEREK'ON SAPKINLIGI da bu "cemaatlesmenin" eseri diil mi? "

Biz burdayiz gitmeyiz/ bilmenne yapanın da a...." diye, "Dost Tarikati" veya "Dostlar Grubu" denilen "yapi"nin sarkiciliktan tepe yoneticiligine yukselmis ve Özkök'un (su "muhafazakarlar" arasinda cokca sevilen Ozal'in yanindan hic ayrilmadii icin adi "Özkösk"e cikanın) damadi olan sarkicinin yaptiii "sarki", 28 Subata adim adim ilerlenirken revac bulmamis miydi? "Turkiye Turklerindir" yazan FASİST OLIGARSIK yapinin gazatasi (Engerek'on diye isimlendirilen ama o sadece "tasfiye edilecek" olaninin adi, gercekte ismi "3000 AILE OLIGARSI"dir), "devlet gazatasi"dir; "türk" denilen ama ismi disinda turklukle alakalari olmayanlarin yonettigi bir "kuru toprak" sevdasidir yapip ettikleri...

Iste tam burasi, "ATSIZ"ın at kosturduuu yer!

Yagmur'a olan "vasiyetini" bilmeyen yoktur herhalde; "Turk" disinda HERKES AMA HERKES, irkina ve dinine bakmadan DUSMANDIR! Bosnak da, Cerkes de, Arapa da Arnavur da, Laz da, Kurt de ve benim Asil ve Ari Kavmim Cingene de! Atsiz'in yeri, Atsiz'la varilacak "yer" iste burasi; NASYONEL SOSYALIZM!

Aslinda, albayin yukarida bahsettiii, "Karakol teskilati", iste bu "Atsiz"in durduuu yerin de - o o kadar belirgin olmasa da- ONCUSU!

Niye?

GAYESİZLER!

Bir mefkureleri kalmamis, "elde avucta kalmis" olani ki BUNUN MUSEBBIBLERI DE KENDILERIDIR, BUNU HIC AMA HIC AKILDAN CIKARMAMAK LAZIM, iste o "avuc ici" kadar olan yeri elde tutma kavgasi veriyorlar... Yani su “kahramanlik” turkuleri!!! soyletilen seyin asli, kaybetirdiklerini kazanmaya calisma-uurasma-didinme meselesidir!

Bu birinci kavgalari...

Ikinci kavgalari da, "1925 IZMİR SUİKASTİ YALAN-DOLAN DAVASİ" ile birbirlerini yiyip diz cokturene kadar da kavgaları!

Kemal Tahir'in "Kurt Kapani" bunun hikayesinin ronamimsi hali, "Buyuk Efendi"nin, o hasmetli, bir emri ile isleri halledenin "acinasi" halinin, yaptiklarinin karsiliiini aldiii IBRETLI hikayesi...

Yani...

Su uzerinde gurultu koparilan "Istiklal harbi", "Kurtulus Savasi" denilen seyin asli astari TURK YUNAN SAVASI olduuu gibi aslinda PASALAR VE İT'CILERIN HAKIMIYET KAVGASIDIR!

Burada, facebook'da bir "face friend"in yayinladi, Kemal Pasa'nin, (Ermenilerin ve Fransızlarin ilk dava actiklari, Sultan Hamid'in el ustunde tuttuuu) Mutki Asireti Reisi, aslinda Dogu'nun Reisi Haci Musa Bey'e yazdiii mektublari... Okuyun orayi mesela, okuyun ve "durumu" gorun... Ki Haci Musa Bey, Erzurum kongresi ile olusturulan "kamuta kademesi" anlamindaki "HEYET-I TEMSİLIYE"nin de -hem de kendisi kongreye katilmamis olmasina raamen- azasidir! Sonra bu Haci Musa Bey ve ailesine KIM NE YAPTI, NİCİN YAPTI, HAAALAAAA YAPMAYA NIYE DEVAM EDIYOR, bunu da Buyuk ulema Google'dan search ile soruverin...

Bu devletin temeli, Harbiye Marsinda yazdiii gibi "kanla" ama irfansiz olarak, (niye, cunki NASYONEL SOSYALIST DAMARDAN beslenerek atildi), kuruldu!

Bunun en basta gelen sebebi, Ustad Necip Fazil'in bahsettiii, ASK VE VECDIN KAYBEDILMESİ, bunun "mirasyedlilige" yani "mevcudu koruma" ve "korurken aslinda gerileme"ye donusmesi; ama butun bunlarin ustunde, ask ve vecdin kaybedilmesinin ANA SAIKI, "Ideolocya Orgusu'ne Ek: Akıncı guc Kadrosuna Ithaf" kısmında yeralan "GUNEŞ YENILENMEZ; GUNESE BAKAN GOZ YENILENIR" bahsinin anlasilamamasi!

Bunun IHTIYACI hissedilmedi; birakin ihtiyacinin hissedilmesini, yoklugunun acisi dahi cekilmedi yaw! Ve acidir ama HALA DA OOLE!

Delili mi?

Kimse darilmasin ama "Konusma Balonu" dediim ve ardindan gelen bahsiler!
Aslinda soole demis olabilirler de boole demis olabilirler de su olmus olabilir de bu olmus olabilir de vs...

Yaw Allahaskina, MACI BASTAN KAYBETMISSIN, daha ne su iii oynadı da bu soole oynadı, hakem yamuk yapti da felan filan diiip duruyorsun!

Daha mı açık yazayim?

Kendini bir ideolocyanin hasrina sokmadan, girmeden, elinde PROJEN olmadan cikiliyor, Kuscubasi gibi bir SILAHSOR’DEN fazla ehemmiyetlşi olmayan, ustelik BU MEMLEKETIN BU HALE GELMESINE SEBEB OLAN “BASLANGIC CIZGISI” 1909’daki ULU HAKAN2’IN HALLI VE OSMANLI DEVLETININ FIILEN YIKILMASINA “BIATLI” BIRI-BIRILERINI “UMUT” GIBI GOSTERILIYOR, daha acik daaa ne yazayim?

Bu ideolocya da ISLAMI olacak elbette, hernekadar ideolocyanin "i"sinden bile habersiz de olsa "Nasyonel sosyalist" yani "Engerek'oncular", yani "Atsiz"da kalanlarin bir gayeleri vardi, bunun icun, harcanmayacak hicbirsey yoktu, "teferruatdilar zaten", ama buna KARSI CIKTIKLARINI SOOLEYENLERIN, "BIZIM MAHALLENIN" elinde ne var?

"Daha fazla demokrasi, daha fazla insan haklari, hosgoru, farkliliklari kabul ile birarada yaşama" bla bla bla vs...

&&&

Avf buyursun albayim, ona gecen seferde hem ben hem de diiier Cetedasim soolemeye calisti ama anlatamadik herhal, kabahat bizimdir muhakkak, yukarida verdiiim linkten okursaniz, bize de illa ve illa TAHAYYULUNU DAYATIYOR ve "Ustadin pisman olmus ama cirpinan TM'cilerle alakasi olduuunu, olmasi gerektiini" felan sooleyordu, aynen simdi yukarida sooledikleri gibi..


"- Bir şey yapılmamış olsa dahi bunlar oturup çocuk torun severek vakit geçirecek adamlar değiller.. Bütün mesele gelecekle ilgili nasıl bir kurgu yaptıklarını doğru tahmin etmek.. Selman Kayabaşı'nın hayali teşkilatından bahsetmiyorum.. Bunlar vardı.. Anadolu direnişini ve o direnişin can damarı olan Karakol teşkilatını da hep bunlar organize etti.. Bunlar şu anda yok, toprak altındalar ama ektikleri tohumlar, yaşarken gördükleri filizler var.."

Elbette "torun torbayla" uurasacak mizacta insdanlar diillerdir ihtimal olarak, ama KAFA YAPILARINI anlatmaya kalkistiiimiz (memleketi batirip, sonra kurtarmaya, bu arada da birbirlerinden kurtulmaya calisma zihniyeti) Kuscubasi "prototipi"ndeki TM'cilerden "GELECEK KURGUSU" ummak, acik yazmak gerekirse, TEKRAR BATMAK-MEMLEKETI BATIRMAK DEMEKTIR!

Ustadin anlattiii bi "olay" vardir, su "Mirasyedi Kanuni" hakkinda, bakiniz o bile (Kanuni) nelerin farkinda o haline raamen, Yeniceri'nin tekini goruyor, bir arabanin tekerleiinin tamir etmekle uurasiyor, men ediyor onu, ordudan mi uzaklastiriyordu yoksa, neyse ne, "ASKER ASKERLIK YAPACAK, BASKA İSLE UURASMAYACAK" demeye getiriyor yani, ama anlamadiim husus da iste bu, bize ne "TM'cilerin -velev ki pisman olsunlar- gelecek kurgulari"ndan, bize ne yaw?

YASATTİKLARİ "KURGU" BİZE KOSKOCA BİR İMPARATORLUUUN YOKEDİLMESİNE NEDEN OLMADİ Mİ? KENDİLERİNİN OLSUN "GELECEK KURGULARİ"!

Ustelik, "gelecek kurgusu"nu tekrar tahayyul etmek, yani hani boole birileri ortaya ciksa, varolsalar, (varlar mi yoklar mi bilemiyoruz, 'elma dersem cikin!' diyeyim de ciksinlar) boole boole, soole soole deseler de, YUZLERINE KAPIYI CARPMAK GEREK! Kanuni boole yapmis cunki!

Haaa! Varlar bunlar, biyerlerde bulusup konusuyorlar felan, o halde o zaman da İTAAT EDECEKLER, DEKLARE EDECEKLER, baska careleri yok! Muslim'in bir delikten iki defa isirilmayacaaii BILDIRILMIS, bir daaaa tongaya dusmeyiz!

&&&

Bakin isin en rizikolu tarafi da Albayin su soolediklerinde:

"- Tabi birilerinin aklına Ergenekon'u bunlar zannetmek gibi bir şey gelebilir.. Ergenekon denilen ucubenin bunlarla ilgisi yok.. Bir ilgi ve ilişki kurulacaksa, denilebilir ki, Ergenekon'u tasfiye edenler bunların mirasçıları olabilir.."

"Doneleri" yaziyorum tek tek:

1) "Karabekir'in "gurbuzler ordusu" veya "Yetimleri" var malum; Izmir Yalan-Dolan Suikasti Davasinda, mahkeme salonunda, bunlarin alanen mermi surme, tetik dusurmeler ile gozdagi vermeleri var. O davanin "nasil" bir dava olduunu biliyorsaniz, mesele anlasilmistir.

2) Merhume Munevver Ayaslı hanimin, "27 Mayıs'ı bu Yetimler yapti" demesi de var!

3) Bu "Yetimler" de malumualiniz, "sunnet"edilip, baba adi Abdullah, abdurrahman, abdulmuin diye kayda gecirilen Ermeni yetimler...

4) Bunlarin yaninda bir de Memduh Sevki'nin "Yetimleri" var; onlar da Azerbaycandan... Su anda bir tanesi, "Yetim"in oglu yani, GKB Istihbarat Dairesi basi, General Pekin...

5)Kuscubasi'nin ulkeyi Cerkes Etemle beraber yunanlilara -mecburen diyelim- siiinarak terketmesi ve akabinde "Cerkes Kongresi"ni onunla beraber toplamasi, Ankara hukumetine karsi "ayaklanma organizasyonu" ile uurasmasi, bazi kisileri-suikastcileri Ege'den ulkeye sizdirmasi, kardesinin de bu arada idam edilmesi vs... Kemal pasa ile aralarinin nasil olduunu buradan cikarin...

6) Ve o bir Cerkes! Engerek'ondaki "Cerkes Yapilanma"..?

7) TM'nin arsivi meselesi... GKB'de olabilir elbette ama tek orda olacaiini da dusunmemek gerekir; ciftliinde "torun-torba ile uurasan" Kuscubasi, kalkip da TEK bahsettiim Amerikaliya KONUSUYORSA, o "arsiv"den yani "kagit parcalari"ndan da onemli CAPCANLİ BELGELER ABD'NIN CIA'yi kurmasinda ve hatta "kontaklar" elde etmesinde kullanilmistir desek TAHAYYULDEN FAZLA bir laf soolemis oluruz!

8) Kuscubasi niye konustu ve gitti ABD'ye hem de konustu?

a) ABD'ye konusmadi!

b) 2. Dunya Harbi esnasinda musluman coorafya, (bir Milli Sefin diktatorluundeki burasi haric) Almanlarla kolaylikla MENFAAT ANLASMASI yapmislardir. Iste Efsane Kudus Muftusu! (Ve ve devamcisi yegeni merhum Yaser Arafat) Niye almanlarla isbirligi icindeydi? Filistin icin! Hatta meshur Bosnak Tugaylari da onun eseridir; "Sirp zulmunden kurtulmak" icin... Almanyanin ataklari muslumanlar icin esaretden kurtulma icin bir yol gibi gozukmustu; ve elbette Almanya yenildi, ama butun dis istihbaratin basi Dr. Gehlen, "komunizme karsi" ve "anavatani korumak" icin dunya uzerindeki butun "irtibatlari" ile OSS'ye gecti. Kuscubasi'nin "konustuuu kisi" de, herne kadar "Amerikali" ise de, bu anlamda "Alman"dir ve KONUSMAK ZORUNDA KALMISTIR!

c) Kuscubai'nin bahsettiii 30 binden fazla adam meselesi... Inaniyorum, vardir, hatta daaa fazladir belkide... "Yildiz Teskilati", "TM" vs... savunma ve kontrespiyonajla alakali calitilar; Mondros Ateskesi ile, bunlarin askeri ve burokraside gorevli olanlari geri donduler coounluu da olduklari yerde kaldilar bulunduklari yerdeki "yerel irtibatlari" ile, iste Suriye'nin, Irak'in, Magrib ulkelerinin ilk kuruculari, kurulusda etkili-yetkili olanlar bunlar...

Haaa! Suriye'nin Ankara'ya, "Allahaskina gel birleselim, federasyon mu konfederasyon mu ne istersen onu yapalim, birakma bizi yaban ellerde!" diye yalvar yakar olmasina raamen ANKARA'NIN SUFYANILERININ tas gibi katı ve duydusuz durmalari ile bosa cikan faaliyetleri... (Suriye'de bakilacak "aile", Azmogullari ailesi...) Ve elbette CERKES FAKTORUNU de unutmamak lazim... Urdun'e kadar, sonradan Ustadimizin "yakisikli orongotan" dediii Kasım ve Nasir'in Mısır-Suriye-Irak'da "birlesik arap devleti" (Baas Imparatorluuu) tahayyulu felan... "Gelecek tasarimi" olarak bunlar da vardi, "gecmiste"...

9) Arsivdeki "TM uyeleri" kisaca kullanila kullanila bir hal olmustur ecnebilerce, ama dikkat edin bir ESAS OGLAN olan Bizler kullanmadik!

Ve “Ergenekon'u tasfiye edenler bunların mirasçıları olabilir.” Lafina da mim koyalim.

&&&

Devam edelim:

"Abdulhakim Arvasi'ye, Şam'dayken "benim Türkiye'ye gitmem lazım" dedirten ve gitmeyin telkinlerine rağmen onun İstanbul'a gelmesini sağlayan, yani merkez noktada yığınak yapmaya sevk eden ve orada Necip Fazıl gibi bir deha ile buluşturan ruh ya da irade bizi ayakta tutan ruh ya da iradedir.. Büyük Doğucu arkadaşlar kabul etmeyebilir ve kızabilirler ama, Necip Fazıl'ın yorulduğu ve dökülmeye başladığı yerde ona al şu parayı borçları kapat ve devam et diyen irade de iddia ediyorum ki o iradedir.. Belki Seyit Ahmet Arvasi'yi Türkeş'in yanına gönderen ve Türkeş'e istikamet veren irade de o iradedir.. Yani eminim ki hiç boş durmadılar..."

Ustadimizin yasadiii donemde, partiler kurduuu, partileri yonlendirdii donemde, anlamlar simdi bugun anlasildii gibi diiildi. Yani o gun filanca adamla oturur gorusurdunuz mesela, o adamin MIT-IT-BIT olmasindan ziyade, adamin KOKLERI onemliydi; daha onemli olan ehemmiyeti yuksek UNSUR ise, o kisinin ULU HAKAN'A OLAN BAKİSİ! Yamuk olabilir daha onceden ama o donem "pisman" olmus olabilir, Ustad, onunla irtibat tesis eder ve ondan faydalanirdi, faydalanmaya calisirdi..

Iste Karabekir Pasa mesela... IT'cilerden, belkisi biraz fazla olacak ama "belki" Istiklal Mucadelesinin "esas beyni", Kemal Pasa'yi "prezente" eden biri... O olmasa Kemal pasanin isi zorunda zoru olacakti belki... Rahmetli Ustadimiz, Ebedi ve Milli Sefler devrinde kistirilan, ezilen Karabekir'e "gel ihtilal yapalim!" dedi!

Ayni sekilde, 27 Mayis’in "kudretli albayi" olan '78 "Beyannemesi"ni yazdırip millete beyan ettirdigi Alpaslan Turkes'e de "gel ihtilal yapalim!" dedi!

Ikisine de sooledi su: "Ordudaki, genclikteki "fizik" gucunuz sizden FIKIR BENDEN!"

Ama ne yazikki iki kisi de buna "evet" diyemediler; YA ANLATİLDİİİ, ANLATTİKLARİ GİBİ "KUDRETLERİ" YOKTU, o zaman da "vehmettirenler utansin" denir veya baska hesaplari vardi, bu "baska hesaplar" meselesini de fazladan acmaya gerek yok, sadece su yeter:

Hukumet "darbeleri" ile, hukumetlere "baski" tatbik ederek MEVCUT MUESSES NIZAMIN DEVAMINI, ONUN YIKILIP YERINE BUYUK DOĞU IDEOLOCYASINA BAGLI, ISLAMI, INSANI BIR DEVLET NIZAMININ KURUMASINA TERCIH ETTILER!

Iste meselenin ozu de burasi aslinda: Herkes maasaallah Ustadi seviyor, bulbul gibi siirlerini okuyor, lafi gediine koymak icin "mısralarindan feyz aliyor" ama onun SAHESERİM dediii, BUYUK DOĞU'NUN LIF LIF ISLENDIGI "IDEOLOCYA ORGUSU"NE HIC UUGRAMIYOR!

ORADA BAHSEDILEN "BASYUCELIK DEVLETI"NE HIC BAKMIYOR!

Ustelik ayiptır soolemesi, bunu da simdinin "liberal ("evrak tazmincisi"dir aslinda kendisi) tarihcisi", Cemil Kocak baslattiydi "Birikim" dergisinde, ayni onun gibi "ASLİNDA BUYUK DOGU'DA BAHSEDİLEN DEVLET DUZENİ BASKİCİ VE TOTALİTER BİR ANLAYİSTİR" deyorlar ya SASARIN ONLARA!

Yaw sooler misin bana hangi rejim “BASKICI” DİİL?

DEMOKRASI MI?

Ahanda bakin "ileri demokrasi" diye parmak ucuyla (benam: parmak ucu; be'nam: meshur) gosterilen Ingiltere'ye, ABD'ye bir bakin!

Bunlar diil mi, vatandaslarinin tuvalet edisini bile uydulardan seyreden, en "ozel bilgilerini" bile "kayda geciren", "ONLEYICI SAVAS DOKTRINLERI" icadeden!?

Demokrasi denilen YONETIM BICIMI (evet, demokrasi hatirlatalim unutanlara "yonetim bicimi"dir, essah olan "yonetici dusunce-fikir"dir ve acikca soolemek gerekir, "Demokratik Bicim" aslinda "totariter", "diktatoryal" diye kucumsenen, tu kaka yapilan "yonetim bicimleri"nden cok daha tehlikeli ve REZILDIR, cunki "maskeliyor, sakliyor" esas "dusunceyi") icinde NEYLE-HANGI DUSUNCEYLE YONETECEKSINIZ, asil mesele budur ama "aslinda Buyuk Dogu'da bahsedilen devlet duzeni baskici ve totaliter bir anlayistir" diyerek guya demokrasilerin "ozgurlukcu" olduunu YAYMA REZILLIGINE ORTAKLIK yaptiklari gibi, milleti KANDIRMAK gibi bir haysiyetsizlikde de bulunuyorlar!

Yaw su "daha dazla ozgurluk" laflarini sooleyenlere sormak lazim, "nereye kadar?"; evet "nereye kadar ozgurluk"? Milletlere, Demokrasi'nin, "milletlerin encamlarinin tayin hakki vardir" denilerek '945 Sanfransisko anlasmasi ile DAYATILMASINA DA MI kafaniz hic basmiyor?

Niye bu dayatmayi yapiyorlar?

Niye bunu Batili "efendiler" yapiyorlar?

Bizi cok mu sevdiklerinden? Yalta'da, Malta'da DUNYAYI PAYLAS, kendi tarafina dusene DEMOKRASIYI DAYAT, veya bunu DEMOKLESIN KILICI gibi kullan ama kendi icinde IKI PARTIDEN BASKASINA HAYAT HAKKI TANIMA!

Ulaaaaaaaaaa ABD'de '80'lerin ilk yarısına kadar "united state"in nasil bir zorbalikla "korunduundan", o parmkla gosterilen demokrasinin siyahlarin, Kırmızi Derililerin, liderlerini nasil yokettigini, kac tane "State"in AYRILMA KARARINI santajla, baskiyla geri aldirdiiini, yani bizin Vural Savasın deyimiyle "MILITAN DEMOKRASI" haline donustuunu biliyor musunuz? Onu bırakalim, "Kralice'nin Adamlari"na bakalim, Irlanda ortada, hindistan ortada, girdii yerde olusturduu "BUYUK ACLIKLAR" ortada... Bu mu demokrasi? Bu mu "ileri demokrasi" ve "daha fazla ozgurluk"?

Ve, "aslinda Buyuk Dogu'da bahsedilen devlet duzeni baskici ve totaliter bir anlayistir" de bir de UTANMADAN ha!

Pekala, “senin” “baskici olmama sinirin” nereye kadar? Yaw lugatlerde “sinir-hudud” diye bir kelime var Allah askina yaw, yani herseyin bir “hududu” var, “daha fazla demokrasi”nin bile bir “hududu” var, aninda “MILITAN DEMOKRASI”, “demokrasinin kendi savunma hakki” dedikleri REZILLIGI ortaya cikariyorlar, gormuyor musunuz da hem de “yonetim bicimi”ni “yonetici dusunce” gibi ALGILAMA SAFOSLUGUNA dusup, “BD aslinda totaliter bir sistemdir” deme kurnazligini sergiliyorsunuz? Ayip yaw!

“Baskici” misi de bunlar “daha fazla ozgurluk”den yana olanlarmismis!!!

Bir muslimanin 24 saati KURAL VE KAIDELER ICINDEDIR ve modern zaman insanina gore de o KURALLAR BASKICI-TUTUCUDUR! “Daha fazla ozgurluk” derken neyi kastediyorlar bu muslumanlar o halde?

Kimsenin “dini” durumu bizi ilgilendirmez, ama Teleon’da (Uzanlarin Özal’la birlikte ortak olarak kurduğu Star’in “ikinci ozel kanali”dir) geceyarisi, “kirmizi nokta” isaretiyle “Aerobik” yapmaya baslayan bi “dansoz yasemin” vardi, “sex club” muzikleriyle “aerobik” yapardi, alni secdeli Ozal’a da “ayiptır yaw, aile var, bu kadar da olmaz” dediklerinde, “EFENİM MEMLEKETTE OZGURLUK VAR, İSTEMEYEN ZAP YAPAR!” demisti!

Haklilar yani, “daha fazla ozgurluk, daha fazla demokrasi”nin anlami “ZAP YAPMA OZGURLUGU” OLUYOR MEMLEKETTE, kim bahsini eder o zaman Buyuk Dogu’nun, diil mi?

&&&

Gelmisken gecmeyelim dokunmadan, albay Ozbek’in su lafi:
“-.. Türkeş Özal'a mektup yazıp da "sayın cumhurbaşkanım Irak'a girmemiz bize 50 yıl kazandırır, kamuoyunun baskısı altında kalmayın, girin.." dediği günlerde ülkücüler sokakta başka şeyleri dillendiriyorlardı..”

Birincisi, “kamuoyunun baskisi altinda KALMAYIN” demek, ANTİDEMOKRATLIKDIR, aslinda da demokrasinin gercek yuzudur. Ne anlatilir, “demokrasilerde halk dernekler, teskilatlar ile “sivil baski olusturur” ve yonetime katilim saglar, diil mi, demek ki, Turkes “salla gitsin onlari Sayın Ozal!” demis oluyor. Turkes’e (ve Ulkuculuge) uzak biri diilim, azbiraz da yaptiklarini “anlarim”, Ustad irtibata gecmis ise bir musbetlik gordu ki gecti yani, ama bu demek diil ki, “kor oldu, badem gozlu oldu” sarkisini soyleyecegim, asla ve su yukarida yazdigim “Turkes demokrat diiildi” lafim da GERCEGİN TA KENDİSİDİR! Ben de diilim :) Yani her “antidemokrat” Engerek’oncu veya pisliin tekidir demek diildir. Hatta merhumun sevdiim bi lafi da vardir, “tam da yeridir” yani, “NE MOZAİGİ LAN!” demistir ya, AYNEN OOLE; ayni “algi”, “fikir”le mi dusunuyoruz, arada farkliliklar var diye dusunuyorum ama “anadolu”ya “HALKLARIN-KULTURLERIN MOZAİGİ” demek BATILI KAFA SAHİBİ OLMAKTIR ki, merhum Turkes’in hic de oole olmadigini biliyorum.

Ikincisi, ‘91’deki “Korfez Harbi”, bizim klani toplayip Beyazid’a cumaya gitmistik hatta 25 Ocak ‘91’deki ilk protesto mitinglerinde, IRAK’A DESTEK OLMAK ICIN SLOGAN ATMISTIK ULKUDASLARIN DA OLDUGU TOPLULUKDA, gerci ikinci hafta birinci haftanin hincini almak icin saldiran polisin hismina uuuruyorduk ama kurtulmustuk :)

Evet, Turkes de karsiydi saldiriya, ama Albay Ozbek’in dedii de var ortada, o halde “is musgil oldu” yani!!! Bizim icun diil elbet… Biz HAKLIYDIK ve KAZANDIK ozaman, Irak’a girme telesinda olan Ozal denilen “ZAP DEMOKRATI”nin bugun Irak’în ve bolgenin yasadiklarini 20 sene once yasatmasina ENGEL OLDUK!

3 MART TEZKERESINE DE ENGEL OLMUSTUK, ooole bi kabahatimiz de var, ekleyeyim…

Irak’a saldiri BOLGESEL DİZAYN icindi; zamanin Genelkurmay baskaninin itirazi da ORDUNUN HAL-İ PUR MELALİ nedeniyledir, baska bisey aramamak lazim ardinda… Bugun bile milyarlarca dolarlik silah alimlarina ragmen Ordu’nun “en guclu ordu” olma vasfi olarak ortaya atilan “SAYICA KABARIKLIGI”, yoksa SAVAS YETENEGI DİİL! En son savasi ki onun da nasil olduğunu bilmeyenler bilenlere sorsun ’74 Kibris Harekati, , 40 sene once, siz bu orduyu “test” etmeden nereye gidiyorsunuz Allah askina yaw! Buyrun iste ABD’de de durmak zorunda kaldiydi diil mi, o zaman “kimin elinde patlayacakti” is?

Ama surasi kesin, Ozal’in o tavri menfiligi bir yana dis politikadaki ataleti, evet efendimciligi, bir kenara atti; “hareket” getirdi. Biz buna karsi diiliz, karsi oldugumuz HATALI POLITIKA! Ve ne garip diil mi, “daha fazla demokrasi.. daha fazla insan haklari… komsularla sifir politika’cı” olanlar diyelim, Ozal’in bu Irak’a girme HAYALINI, Turkes’in de “giriniz efenim, kamuoyunu takmayin, onlar bagirir, cagirir oturular nasilsa” demesini İLERİ GORUSLULUK OLARAK ONAYLIYORLAR!!!

Gelelim asil meseleye, “Abdulhakim Arvasi'ye, Şam'dayken "benim Türkiye'ye gitmem lazım" dedirten ve gitmeyin telkinlerine rağmen onun İstanbul'a gelmesini sağlayan, yani merkez noktada yığınak yapmaya SEVK EDEN” lafina…

Bir bu eksikti! Bize Ustad’i “pismaniye olmus TM’cilerle iliskili” dayatmasi, burdaki arkadaslara da Efendi hazretleri’nin ( Li Kulli Emrin Fehim) TM’cilerle “irtibatli” ve hatta onlardan emirli olarak İstanbul’a gelisi HIKAYESİ!

Ustadimizin “O VE BEN”ini, “TANRI KULUNDAN DINLEDIKLERİM”ini okuyan birisi boole laflar etmez! Efendi hazretleri SON HALKADIR! Evet, milli mucadeleye destek olmustur, destek olmasinin sebebi de LAİK SOSYAL HUKUK DEVLETI KURULSUN DİYE DİİLDİR, Sultan Vahiduddin Han’in da nasil bir aci icinde oldugunu da bilendir, milletin mucadelesi HILAFET VE SALTANATIN MERKEZINI KURTARMAKDI, Ankara’da “laik devlet” kurmak diildi, iste bu noktada basta bahsettigim Cerkes Ethem ve Kuscubasi’nin Ankara karsiti fiiliyatlari da baslar, neyse uzun mesele keselim.

Hele, “Necip Fazıl'ın yorulduğu ve dökülmeye başladığı yerde ona al şu parayı borçları kapat ve devam et diyen irade de iddia ediyorum ki o iradedir..” lafi KIZDIRICI bir lafdir, Ustadi HIC AMA HIC ANLAMAMAK DEMEKTIR!

ADAM, “tabutumu tasiyacak dort adam” cikacak mi diye dur durak bilmeden uurasiyor, memleketi hallac pamugu gibi atiyor, birileri de cikmis, “yoruldu, dokuldu!” diyor!

EDEP YAHU EDEP!

Olurken bile uzerinde –sizlerin lafini bile etmediginiz- malum 5816’dan cezasi vardi; yaninda bulunan “devlet hizmetli”lerinin ondan gizlice, “yaslidir, gozleri de gormuyor, sekeri de cikti, yataga bagli yasiyor, cezasini avfedin” YALTAKLANMA DİLEKCESİ bile “Devlet Baskani” Evren tarafindan, “BIZI GOZLERI DEGİL KAFASI İLGİLENDİRİYOR, O DA TAKIR TAKIR CALISIYOR!” denilerek REDDEDİLMIS BIR ADAMA, kendi “saplantısını”, tahayyulunu “inatla” dayatmak icin “dokuldu… yoruldu” de!

“Paraverip borcları kapattirmislar”mis “pisman TM’ciler!!!

“Parabazdi” imasini bi kenara koyalim ama hem kendisinin hem de “tanıdıklarinin” “paraya tavri”na dair onca anlattiklarina bakmak bile bu “tahayyulu cope atar!”

Cebindeki tum parayi, neredeyse bir aylik ev masrafi parasini, Konyali’da yemek ve bahsis olarak dagitip, evine de “basin karti” ile donevilecek kadar PARAYA TAHAKKUM EDEN BİRİDİR O YAW!

Taksiye binip “dosdogru git!” deyip kilometrelerce ayni hizada giden, sonra da, “simdi de don geri!” deyip ayni noktaya gelip cuzdanindaki bütün parayi taksiciye verip evine yine “basin karti” ve yayan gidebilecek kadar PARAYA HUKMEDEN BİRİDİR O YAW!

( Bu hususu –yazdiklarina binaen- Kenan beyin tahkikini de arzularim aslinda, o bir avuc kagir paranin “bahsis” niyetine kendisine verildigi garsonla, “git ileri- don geri” ile cuzdanini bosalttigi soferin o gun acaba hangi yakininin hastane masrafi, ev kirasi, Pazar parasi eksikligi vardi, ona bir bakilmali! Ona “alem” olan sıfat, “USTAD”dir, bosu bosuna verilmemistir!)

Aslinda gorulduu gibi is donup dolasip MADDECİ-SATIHCI bir noktada kaliyor…

FIKIRDEN BAHSEDEN, BUNUN GEREKLİLİGİNDEN BAHSEDEN YOK; varsa yoksa “aletler”, “mekanizma” uzerinde laf ustune laf yiginagi!

Isin daa da “acayip” tarafini sooliyim mi?

Yine de, onca “yukaridaki laflarina” raamen albay Ozbek “fikir” diyor, ondan bahsediyor; eh yani iste o zaman da varin siz dusunun hal-i pur melalimizi!

BM@