Friday, May 27, 2011

Anayurt Fantezileri!

"F Gucu Cetem@"in mümtaz, darbeleri kolaylikla ayni siddetde iade etmekte kabiliyetli iki asil üyesi, General Aradabirci@ ve Albay BekciMurtaza@'nin Cetemiz Resmi Sayfasinda ara ara yayinlanan gerekli aciklamalarla dolu yazilarini okuyanlar biliyorlar.

Iki savascim hakkinda da, benim hakkimda da ve acikca yaziyorum, isimlerini benden baska kimsenin bilmediği ve karsit grublarin icinde bulunan diger "KARA MURATLARIM@" hakkinda (oralarda) nice iftiralar, ithamlar, sallamalar yapildi, yapiliyor.

"Kara Muratlarim@" da bu iftira ve ithamlar ortaya atildiginda "corbada bizim de tuzumuz olsun" diyerek yalanin bini bin para ithamları ardı ardina dizerek pirenin kontrollü bir sekilde deve haline sokulmasi, donusturma faaliyetine baslama direktifini almislar ve bunu da hakkiyla yerine getirmislerdir.

Gozlerinden opuyorum hepsinin!

2000'li tarihlerden itibaren savasin en ucunda basit bir savasci er olarak DARBECI KAFALARA ve onune geleni darbeci siyasetleri geregi SABATAYIST olarak damgalamaya calisanlarla siper siper/forum forum gogus goguse cok kanlı lokal savaslar gerceklestirdik, savas gereclerimize yonelik sabotaj faaliyetleri, yani bilgisayarimiza yonelik "virus saldirilari"ni, "cok tatlisiniz, sahilde bir cay icelim mi" yollu teklifleri, "hizmet erleri"nin iki yuzlu ve acemi cabalarini Allaha hamd olsun siyriksiz atlattik.

Yakinlasma cabasi icine girenler oldu, yandasimiz gibi gozukenler oldu, "firlamalik" yapanlar oldu, yaklasip "ikna!!" ederek donusturme ahmakligina niyetlenenler oldu, geldi ve gecti.

Simdi bugunden, o gunleri yazmak, anlatmak zor, gereksiz de, ancak o gunleri izleyenler bilirler bunu mezheplerine, mesreplerine gore takdir haklarini kullanirlar.

Ama bir kismi Cetemiz Resmi Sayfasi'nda yayinlanan, bir kismi baska "free’seri” ahlakli tiplerin kendi bloklarinda yayinlanan "forum savaslari"na ait belgeleri incelemek, hem bugun yapilanlari, ulke olarak yasadiklarimiz cok daha iyi anlayabilmenin yolu olacaktır hem de mevzuya "is olsun!" diye girmekle, IDEOLOJIK TAVIR icinde yaklasmanin farkini -belki hayatlarinda bir kez olsun!- tadacaklardir! (Yasiyorsa, "Faruk"a selam! "Telekom/Huseyin/Marangoz vs vs vs vs'ye "n'ediyon?")

Gelelim konumuza...

Malum, siyasetde "her sey mubah"dir diyen "MAKYAVEL COCUKLARİ" sayesinde etraf CD-DVD-Miki goruntulerinden gecilmiyor; elini sallasan birine degiyor neredeyse.
Internet'de bir "izi" takip etmenin hem kolay hem de cok zor ve cogunlukla da karisik, karmakarisik ve yaniltici "adreslere" cikartici oldugunu bilenler, MHP'lilerin "kasetlerinin" izini takip edip bulmaya calisanlari tebessum icinde izliyorlardir...

TİB'in ise giristiginde, adreslerin tespit edildiginden, iki web sitesi sahibinin ifadesinin alindigindan, yurtdisi baglantisinin tespit edildiginden dem vuruyorlar.
Goruntuleri yayinlayan sitelerin yasal kagitlarda gozuken sahiplerini, TC kaynakli site ise, hemen derdest etmek, gecenin bi vakti karakola cekmek, ifadesini almak oldukca kolaydir, ama bunun daha gerisini bulmak hic te kolay olmayacaktir.
En azindan 100 kisilik bir faal eleman isteyen su "goruntu alma operasyonlari"nda buyuk ihtimal site sahipleri "goruntuler geldi ve biz de koyduk, ceken biz degiliz" diyeceklerdir, mail adresleri kontrol edildigindse de "gelen kutusu"nda goruntuler gorulecektir, trafik de burada tikanacaktir.

O goruntulerin nereden gonderildigi herdaim mechul kalacaktir; cikip da birisi delillerini ortaya koyup, cekim cihazlari ile bunu belgelemezse "perde arkasi" daima kapali kalacak ve web site sahipleri de belki bir para cezasi ile kurtulacaktir.

Neyse meselemiz bu degil.

Mesele, iki gundur "internet media"sini "sallayan" bir haber...

Habere gore, “ismi cismi duyulmamis bir sitenin ismi cismi duyulmamis bir yazari”, hem CHP'li Deniz Baykal'a hem de MHP'li yozkurtlara karsi yapilmis "goruntu operasyonlarini bilmis!"

Hatta "adresleri gostermis!"

Nasil derler, "duy da inanma!"

Meseleyi Reha Muhtar'ın bir yazisindan uyanarak ele aliyorlar bir de!

Yani Reha Muhtar yazmasa, kimse duymuycak, haberleri olmiycak "adreslerden"...

Bizim garibimize giden, internet medyasi'nin, "ismi cismi bilinmeyen bir web sitesi" demesi...

Bunlari okuyan da, bu laflari soyleyenlerin 30 yillik "network sitesi" olduklarini zannedecek! 2005-2006'ya kadar bu memlekette kac tane "internet portali" vardi ki, "haber portali" olsun, bunlari bilmeyen Reha'nin haber yaptigini haber yapan "haber portallari"ni bi "halt" zanneder! (“Portal” da ne sexsapel isim degil mi?)

Oysa ama, "ismi cismi bilinmeyen" denilen ANAYURT gazetesi belki kendisini bu sekilde isimlendirenlerden de eski ve cok daha "faydali" bir site...

Faydasi da surada: Memleketteki "haber portali" denilen yerlerin cogunlugu, bir buro, iki masa ve sandalye, iki tane de "bilgisayarci cocuk"dan ibaretdir; bu "bilgisayar cocuklari" da zabahtan aksama "ajanslardan" ve gazetelerden "copy-paste" yapip durmakdan telef olurlar! Orijinal, telif yazilar yoktur; varolduklari zannedilenler, sadece PISLIK ATMADIR onlari "analiz" olarak gormemek gerekir.

Ama Anayurt gibi gazetelerde telif boldur, inanirsiniz inanmazsiniz ama yazilar cikar, farkli seyleri farkli kafalardan okuma firsatiniz olur.

Elbette matbu degil de "sanal" bir yer oldugundan "portal", yazar yer sikintisi olmadigindan uzun uzuuuun yazar; kimilerini okurken "sallama bu kadar!" olur dedikleriniz ve sadece "hayal gucu"nu gorebilmek icin devam ettiginiz yerler olacaktir bazilari...

Kimse kusura bakmasin Anayurt da benim icin boyle bir yer...

Anayurt gibi yerler ve yazarlar, "beslenen" yerlerdir.

Niye?

"Ucundan azcik" bisey koklatilir, olay biraz da "esrarengiz" bir havada verilir, "fisildanir", fisildanan da "ilavelerle" bunu hemen "portal"da yayinlar.

Bu bir "saatli bomba"dir aslinda...

Bomba kurulmus ve vaktini bekliyordur.

Reha sayesinde bahsedilen hikaye de boyle birseyden fazla degil!

Yok "bilmismis!"

Neyi bilmismis?

Bir kere internetde "dolasan" haberlere, dedikodulara bakarsaniz HERKESIN BELALTI GORUNTUSU mevcut!

Niye?

Cunki internetin "malzemesi" bu!

Fisilti gazetesinin "moderen ve cazgir hali" cunku internet!

Bakin mesela, bahsedilen "cok bilmis yazar" Muhsin Akil ne yazmis neredeyse bir sene once, kendisinden ilk olarak bahseden Reha'nin yazisi üzerine:

"- Komplo teorilerden ve dedikodulardan da ilham almam. Olayları enine, boyuna ve derinliğine araştırıp-yazan bir gazeteciyim. Fakat kafama takılıp kalan asıl konu “Adı geçen yazar, Sadettin Tantan’a yakın görünen bir yazar…” demeniz! Konuyla ne alâkası var?! Siz tesadüfen Anayurt’un internet sitesine girdiniz ve Tantan’la ilgili o günkü yazımı gördünüz ve Tantan’a yakın bir yazar diyorsunuz! Keşke beni daha iyi tanısanız! Beni iyice bir araştırsaydınız.

Diğer siyasi liderlere yakın olduğum kadar bir gazeteci-yazar olarak Tantan’a yakınım. Bütün siyasi partilere gazeteci-yazar olarak eşit mesafedeyim. Fakat bir vatandaş olarak Yurt Partisi’ve Saadettin Tantan’a sempatim var.

Ne kadar acelecisiniz! Yahu ne çabuk önyargı ile karar verip yazıyorsunuz?! Siz beni tanımamış olabilirsiniz! Sebebi; magazin, şöhret ve etiket meraklısı biri değilim. Fakat her nedense çok geç anlaşılıyorum! Benim ‘mucidim’ siz oldunuz. Tebrikler ve teşekkürler! Eğer ki beni siz daha önceden keşfetmiş olsaydınız Türkiye sallanırdı! Sayın Reha Muhtar geçmişe dönük yazılarımı okuduğunuz zaman öyle hazineler bulacaksınız ki! Sayın Muhtar bir yazdınız pir yazdınız! Ortalık toz-duman duman oldu. Ama ben sizi çok iyi tanıyorum! Nihayet benim gibi birini de tanımış oldunuz!"


Bendeniz o "hazinelerin!!!" farkindayim, birazdan da bir "bukle" verecegim ama Reha'nin M.Akil'i "Tantanci" yapmasinin uzerinde durmak gerek.

Bir kere M.Akil, dolaşan durun biri; okusalar ve takip etseler bazi seyleri onun "duzen partileri"nden cok, aykiri veya "ulusalci" denilebilecek yerlerde bulunan (bunu da anlatan) biri oldugunu gorecekler ama "plazalarda" ve "kiclarinin uzerinde oturarak" uydurduklari ve cogunlukla birbirlerine olan hased ve garezle yazilar yazan, aslinda "kucucuk dunyalari" olan "boyyuk yazarlar" yapamazlar bunu!

Kim ugrasacak haber pesinde dolasmakla, kafayi patlatmakla, "fistik gibi asistanlara", konusmakdan aciz ama "manken vucudlu kizlara" evlerinde, otellerde, yatlarda "gazetecilik dersleri" vermek(!) varken, degil mi?

Hepsi bilsin ki, "kehanetlerimden birini siraliyorum", yakinda patir patir youtube'da "gazecilik dersleri" ustelik "grup" olarak yayinlanmaya baslandiginda anlarlar hanyayla konyayi!

Reha'nin Tantan'a takmasinin, M. Akil'i "Tantanci" yapmasinin, ondan biraz bahsetmesi nedeniyle olmadiysa eger, Tantan Icisleri Bakanıyken yapilan buyuk mafya ve is dunyasi operasyonklari ile bir alakasi vardir diye dusunek zorundayizdir herhalde!

Aileboyu MIT elemani olan A. Arslan'ın "hatirlarinda" yeralan Reha'nin ve diger "böyyük gazetecilerin", basta "EN BUYUK PORNO FILM PATRONU" diye malum "cekimleri" nedeniyle ismi cikmis olan Uzanlardan veya Mafya'dan ele gecirilen "GORUNTULERİ" VE BELGELERİ elinde tuttuguna dair sayisiz dedikodu vardir.

Reha'nin da "bundan" oturu bir garazi olabilir ve "kased" denince de aklina “sartli refleks” halinde hemen Tantan geliyor olabilir.

Ama oralara kadar gelmeden once baska yerlerde, her an her zaman iclerinde olanlardan "suphelense" cok daha iyi olacaktir.

http://madiclara.blogspot.com/2009/06/tantrik-seks-yapan-popcu.html

"Herşeyi bilen adam" olarak adi cikan ve "tesekkurlerini sunan" M. Akil'in, bahsettiği "hazinelerden" birisi de su:

"- BAŞBAKAN Erdoğan’ın dinlendiğini iddia eden Taraf gazetesi yine ortalığı karıştırdı. Taraf ne yazarsa gündem değişiyor. İtiraf etmeliyim iyi bir gazetecilik yapıyorlar. Ama benim ağır eleştirilerimden de kurtulamazlar. Taraf’ın gazeteciliğine bir şey demiyorum benim asıl öfkem Taraf’ın ‘asker düşmanlığını körükleyici haber ve yorumlara yer vermesi! Taraf’a el altından verilen belge/doküman/bilgi gündem oluşturmaya devam ediyor. Belli ki kaynağı sağlam! Fakat haber ve yorumlarında maalesef ‘tarafsız’ olamıyor! Nasıl olsun ki adı üstünde Taraf! Neyin tarafı belli değil! Taraf kendisine taraf! Amacı/hedefi zaten ortada!.. Taraf’ın bu sefer ki kaynağı Yeni Şafak gazetesinin Ankara Haber Müdürü Abdülkadir Selvi’nin “İçimizdeki Gladio ile Yüzleşmek” kitabı. Kitapta Başbakan Erdoğan’ın yatak odasına kadar dinlendiği iddiası var! Aslında bu iddialar Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nde davası devam eden Vatanseverler Güç Birliği Hareketi davasında yer alıyor. Zaten daha önceden de birçok defa bu konu üzerinde yazılıp-çizildi. Bilindiği halde ses gelmiyor ama Taraf yazınca kıyamet kopuyor! İşte ben de bunu anlayamıyorum!"

A.Selvi'nin Hanefi Avci ile olan muhabbet derecesini bir kenara ve Avciyi da konuldugu Silivri'de birakalim, dolasmaya gerek yok, gercek su:

Bu ulkede Basbakan hem de yatak odasinda dinlenilmistir!

Bunu reddeden hickimse cikmadi!

Dinlenilen yerden "goruntu" alinmis midir bilemiyoruz, Selvi'nin bahsettigi telefon konusmalarinda "dinlemissiniz" denildigine ve tek kaynak da bu olduguna gore, demek ki sadece "ses kaydı" alinmis, buna da sukur demek lazim!

Piyasada para karsiligi da "dinleme" yapan "ceteler" var ve bunlar "bazen" yakalaniyorlar; mesele yakalanamayanlar"da...

Bunun disinda, "yatak odası dinlenen"in veya adamlarinin, yakin cevresinin dinleme yaptigina dair iddilar da mevcut:

"- Orhan Aykut 1963, Muş doğumlu. İstanbul. Fatih'te ticaretle uğraştı. AKP Milletvekilleri İhsan Arslan ve Abdullah Veli Şeyda ile aşiret ilişkilerini nedeniyle yakınlık kurdu ve birçok milletvekiliyle ticaret yaptı. Aykut. Tekirdağ Cumhuriyet Başsavcısı Ercan Başaran'a verdiği ifadede AKP Diyarbakır Milletvekili İhsan Arslan ve dönemin İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek'le yaşadığı anlaşmazlıklardan hemen sonra "Matkap" adı verilen operasyon kapsamında 2008 yılının Ocak ayında gözaltına alındığını iddia etti.

İddianameyi İstanbul Cumhuriyet Savcısı Hikmet Usta hazırladı. Dava İstanbul 14. Ağır Ceza'da kabul edildi. Dava kapsamında 5'i tutuklu 12 kişi yargılandı.

6 yıl hapis cezası aldı

28 Mayıs 2010da Aykut'un da aralarında bulunduğu 10 sanık, 10 ay ile 6 yıl 1 ay 10 gün arasında değişen hapis cezalarına çarptırılırken, iki sanık da beraat etti. AKP'li İhsan Arslan da davanın müştekisi. Aykut, hüküm giymeden 10 gün önce yani 18 Mayıs 2010 günü Başsavcı- Ercan Başaran'a bir ihbarda bulundu ve İhsan Arslan ve Ramazan Akyürek'in yasadışı dinlemelerin başında yer aldığını anlattı. Bundan sonra devlet içindeki bu yapılanmaya ilişkin bildiklerini anlatmaya başlayan Aykut'un başına gelmeyen kalmadı. Orhan Aykut'un iki oğlu, ifadeden birkaç gün sonra tehdit edildi.

Kamuoyunda "Matkap Operasyonu" olarak bilinen "suç örgütünün lideri" olduğu gerekçesiyle 6 yıl hapis cezasına çarptırılan Orhan Aykut'un son dönemde ortaya çıkan gizli kamera kayıtlarının nasıl ve kimler tarafından yapıldığına dair Savcı Ercan Başaran'a ifade verdiği ortaya çıktı. Aykut, Savcı Başaran'a 18 Mayıs 2010'da verdiği ifadede "Kamera kayıtlarının İhsan Arslan, Ramazan Akyürek ve ekibi tarafından gerçekleştirildiğini zannediyorum" dedi. Aykut ifadesinde tanık olduğu olayları şöyle anlattı:

Baykal'ın 17 CD'si var

"2006 ve 2007 yıllarında Ramazan Akyürek birçok üst düzey bürokrat ve siyasetçiyi kayda alıyordu. O tarihlerde Deniz Baykal'ın 17 adet CD'si olduğunu biliyorum. Ben iki tanesini izledim. Bu görüntülerde kadınlarla cinsel ilişki görüntüleri mevcuttu. Bu şekilde gizli kamera ile çekilmiş cinsel içerikli görüntüler başka birçok bürokrat için de mevcuttu. Bu işleri genellikle Ankara'da yapıyorlardı. İhsan Arslan'ın Ankara'da Tavacı Recep Usta olarak bilinen yerin karşısında 22 katlı bir binası vardır. Bu 5. katında bu tür evraklar mevcuttur."

Mahkemede hesaplaşacağım

Tekirdağ Cezaevi'nde bulunan Aykut'un bu bilgileri 6 Mart 2009'da Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya'ya, 4 Ekim 2010'da da Genelkurmay Başkanlığına ve dönemin AKP Genel Başkan Yardımcısı Abdülkadir Aksu'ya da gönderdiği öğrenildi. Aykut, bununla da kalmadı 15 Ekim 2010 tarihinde bir mektup daha yazdı.

Mektubu, AKP Diyarbakır Milletvekili İhsan Arslan'a gönderdi.

Aykut, mektupta ise "Ramazan Akyürek'le birlikte bana attığınız iftira sonucu hapisteyim. Seninle İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde (Ergenekon davasının görüldüğü mahkeme) hesaplaşacağız" ifadelerini kullandığını kendisiyle görüşen avukat Osman Ayın Şahin'e söyledi.

Özkan ve Kaplan'ı vur

Aykut ayrıca Şahin'e Devlet Bahçeli'ye iletmesi için, MHP'li 10 yöneticinin istifa etmesine neden olan şantaj görüntülerini yayınlayan tertip merkezi ile ilgili bazı bilgiler verdi. Orhan Aykut, Savcı Başaran'a verdiği ifadede, AKP Diyarbakır Milletvekili İhsan Arslan'ın:

"Her partinin bir derin devleti olur, sende bizim Yeşil'imiz ol. Tuncay Özkan, Hasip Kaplan, Haşim Haşimli ve AKP Diyarbakır eski Milletvekili Aziz Akgül'ü de vur" dediğini de anlattı."

Dogru mudur yanlis midir, bilemeyiz, "savcilar arastirmali" ama kimsenin harekete gececigi de yok.

Ihsan Arslan'in, bu secimlerde aday gosterilmemesini, Basbakan'in, "BAZİ MİLLETVEKİLİ VE BAKANLARİMİZİ ADAY YAPMAMAMİZİN GEREKCELERİ VAR" derken yukaridaki iddia gibi "gerekcelerden" mi bahsediyor onu da bilemiyoruz ama bagimsiz aday Altan Tan’in, "BASBAKAN YAKIN CEVRESINE DIKKAT ETSIN, BAKANLARIN VE MILLETVEKILLERININ KASEDI VAR" demesi, A. Tan'in Ihsan Arslan’i 1990'lardan ve oncesinden beri taniyan bilen biri olmasini, birlikte gazete-dergi ve STK tesebbusleri-faaliyetleri oldugunu ama aralarinin simdi (Mehmet Metiner'le yaptiklari siddetli agiz dalasindan anlayiniz) limoniden de beter bozuk oldugunu "not etmenizi" tavsiye ederim.

Malum goruntuler ortaya ciktikdan sonra hem CHP'nin hem de MHP'nin AKP'yi hedefe koymalari ve gariptir ki hicbir AKP'linin "goruntusunun" ortaya cikmamis olmasini da...

Ama Basbakan Erdogan'in "BENI DE TEHDIT ETTILER. BAKANLARININ GORUNTULERI VAR DEDILER. CIKARTSINLAR, HEMEN KAPIYA KOYARIM" aciklamasi ise bu arada kaynadi gitti!
Anlasilmistir herhalde, magdurlari oynama vakti AKP'ye geliyor ve bu da "goruntuler"le alakali olarak AKP'nin hedefe konulmasini gecersiz kiliyor.

"Cok bilmis" yazarimiz M. Akil'in su dediklerine bir bakmak lazim:

"- Şimdi ise yeni iddialarımı sıralayabilirim: CHP’nin başına gelen MHP’nin de başına gelecek! MHP’de kendi içinde kaynıyor! Görün-bakın önümüzdeki günlerde büyük bir deprem de MHP’de yaşanacak! Devlet Bahçeli gidecek yerine Oktay Vural gelecek!

Tabi ki MHP’de yaşanacak deprem CHP’ninkine benzemeyecek! MHP’nin ki çok daha farklı olacak! Sıra AKP’ye gelecek! Efendiler! AKP parçalanacak! AKP kaynayan kazan!

Bir gurup Milletvekili AKP’den ayrılacak!

Ayrılacak Milletvekillerinden birkaçı Yurt Partisi’ne geçecek! Diğerleri ya eski yuvalarına dönecek ya da bağımsız milletvekili olarak kalacak. AKP’deki kan değişimi sürprizlere gebe! R. Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı, Başbakan olarak da ya Ali Babacan, ya Ahmet Davutoğlu ya da (şayet SP Genel Başkanı Numan Kurtulmuş AKP’ye geçerse!) Numan Kurtulmuş aday olacak! Ateş olmayan yerden duman tütmez!"


Dikkat ettiniz mi, "-cak, -cek, -mek, -mak", baska bisey yok.

Allah askina yahu, bu turden yazilari SENELERDIR HERYERDE OKUYORUZ zaten, adam her gun "salllar" durur, bi tanesi nihayet tutar, sonra da "ben bildim!" diye Arsimed gibi firlar ortaliga!

Ne bildin canikom sen, ne bildin?

"Kehanet" diyorlar ya, o misal olsun, TUM "KAHINLER" YALANCIDIR; her Allah gunu sel olacak der, bi defa olur, 5555 gun olmamistir ama, onu gormez, "ben bildim!" ; Biz@ ise, "YALANCISIN!" deriz ve bunu da BIR DUNYA GORUSUNE BAGLI OLARAK deriz; senin her gun "dogru" olsa bile "kehanetlerin" aslinda YALANDIR cunki bir "mihenk" yoktur sadece SALLAMA ve fisiltilarla yapilan "doldurmalardir"...

Su yukaridaki iddialari icerisinde "kaset" var mi?

Baykal ve MHP'lilerin "gidislerine" dair kasetlerden bahsediyor mu?

Yok!

Eee, daha ne bilmis oluyor o zaman?

Aslinda bunun da herkes farkinda ama islerine oyle geldiginden "bilen yazar" diyerek meseleyi bir yana cekmeye calisyorlar!

CEKMEYE CALİSTİKLARİ YER İSE "ENGEREK'ON!"

Dikkat ediniz, M. Akil'i nasil tanitiyorlar, "ULUSALCI YAZAR!"

Yazilarini okusaniz, su bildik türden "ulusalcilardan" olmadigini anlayacaksinizdir muhakkak ama boyle nitelenmesinin nedeni, goruntuler nedeniyle FETULAH GULEN'E OLAN BASKIYI HAFIFLETMEK icin HEDEF SAPTIRMAKDAN baska birsey degil!


Ustelik bir de soyle deniyor:

"- CHP ve MHP'deki kaset skandallarını önceden "Bilen Adam" kasetlerin adresini gösterdi.

“Bilen adam” Muhsin Akıl’ın kasetlerin adresi ile ilgili de oldukça çarpıcı öngörüleri var.

11 Ağustos 2010 tarihli yazısında Akıl, Türkiye’de siyaseti, hükümeti, askeri, toplumu, istihbarat birimlerini yönlendiren bir üçüncü gözden bahsediyor."


EH ARTİK KİMSE O "UCUNCU GOZ" BİLMEYİZ AMA FETULAH GULEN DEGİL, BU KESİN OLMUYOR MU?

(Bu "goruntuleri" kaydedenler Gulen'in elemanlari midir derseniz, acik soyleyeyim, olmadiklarina inaniyoruz, Engerek’on iddianameleri disinda cikan her turlu ses ve goruntu kayidlarinin onlarin haricinde bir "grub" disinda yapildigina inaniyoruz. Gulen de masum degil ama, iddianamelerle alakali olarak her turlu yalan yanlis bilgi ve evragi, ses kaydini acimasizca servis ettiler onlar.)

"Bilen adam" diyenler, "bilen adam"in yazilmis diger "kehanetlerinden" niye bahsetmezler diye de sormak lazim; bunun cevabi da zaten "inanmadiklarindan" servis etmezler olacaktir.

Mesela, "HEDEF 2023" hakkinda soylediklerinden...?

BBP'li Osman Tufekci'nin buradaki rolunden..?

Kilicdaroğlu'nun iktidara gelmesi halinde PKK'ye genel af cikartip, Ocalan’i disariya koyvereceginden, onun da parti baskani olacagindan, ardindan da "federasyon" bile degil "bagimsiz kurdistan" kuruluacagindan bahsetmesinden..?

Kilicdaroglu'nun da secimlerden hemen sonra "tasfiye edileceginden"..?

Niye?

"Bilen adam" diye afise edilmesinin arkasina gecmeye calistik suraya kadar yazdiklarimizla; gosterilenlere inanmayiniz demeye calistik...

Bitirirken, bir kac not:

1) Anayurt'un "fisilti"larla dolu yazari sadece M. Akil degil. Yukarida bahsettik.
Simdi yazmayan, isim ustune isim degistirmis ve Akil gibi "kehanetler" degil, GORUNTU KAYITLARINDAN bahseden bir yazari daha var(di) orada. Blogu hala durmaktadir, oradaki yazilara bir bakmak, "fisiltinin siddetini" ortaya koyacagi gibi her onune geleni "ulusalci" diye nitelemenin ne kadar ahmaklik olacagini da... Bakanlar, Basbakanlar, belediye baskanlari hakkinda soyledikleri dogru mudur, bilemeyiz ama 12 Haziran'a kadar AKP'den bir "goruntu" yayinlanmazsa hepsinin yalan oldugu kuvvetlenecektir.

2) Anayurt'dan bahsetmemizin bir deger sebebi de iki savascima ve dolayisiyla Bana@ da satasan bir asker emeklisi... "Bilen adam"dan ve Anayurt'dan bahsedildiginde, bu KanalA'yi kendine mekan secmis "ajan"dacinin bizleri "cozemeyince", "ANAYURT'TAKI O YAZAR" diye lekelemeye calismasi malumdur.

Buyur bakalim simdi...

Meslegi askerlik, yani emretmek, disiplin ve hukmetmek olan birisinin, uniformayi siyirip atınca BEYNINI DE SIYIRMASI misali birden "sivil toplumcu, demokrat" kesilmesi ne kadar "munasipse", bizlere attigi camur da o kadar dogru!

Okusun simdi, biz o Anayurt'takiler gibi SALLAMACI ve AHMAK MIYIZ?!

Ama şu var ki, "Engerek'onun basin ayagi" denilerek Anayurt'a karsi bir kampanya baslatilabilir simdi bu mumkun. Ta o zaman, "kimsenin ismini cismini bilmedigi Anayurt"u "takip ve tarassut" altina almis olmasindan "ajan"dacinin, buna kuvvetle muhtemel diye bakmak gerekiyor!

Ve...

Soz "kasetlerden" acilmisken, tv'lerdeki "kankalarinin", mesela su Adiyamanlinin, er prof'un mesela "ses ve goruntuleri" cikiverirse ne yaparsin...?

Yutar misin?

"Afiyet olsun", simdiden o halde:)


OYLESINELAF@

Friday, May 20, 2011

“Ekşi”deki “BAŞYÜCELİK DEVLETİ” Uzerine -Felix culpa mi desek?-

Simdi bu “eksisozluk”de yayinlanmis, “sozluk” icun, hele ki “eksi”si icun hazirlop-cumburlop olduundan “tartisirim” dedim, nihayet “basyucelik devleti”ni tartismiyoruz, onun “eksisozluk”deki “tanimi”ni tartisiyoruz…

Bu farki farketmeyecek olanlar icun farkedecekleri sekilde yazayim da basimiz belaya girmesin.

Dedik ya “eskissozluk” versiyonu bir “tanim”, “sozluk” kadar, o halde oranin usuluyle de gidersek her yeni “ek” makuldur, makbuldur.
Bunlari Furkan F’da da gordum :) “sayın Kürsi” ve “Sayın Kursiler” ekleye ekleye bi haller icune girmislerdi…

Ne yani?

“Eksisozluk”de SENIN actiin bi baslik iste, daaa ne?

Baska bi sey mi var?

Senin disinda ne war?

Tenkid, elestiri felan..?!

Bizim mali tekrar bize (garip bi sekilde ustelik) vermenin ne anlami var ki?!

“Bag, bag eksi’de bile…” mi yani?

Ne?!!!??

Git, GKB’nin, Cum.bas’inin twiter’ina da koy, n’olacak yani?!

Internet’in 2014’den once “cokmesine” vesile olacak “byt agirligi”ndan baska ne yani?!

Hani Kursi koymus, altına da bisey de yazmamis, yazsa ya, niye?

“Yanayakila” arkadasa bisey demiyorum, hakkinda MI-5’den MI-6’ya, “Kralicenin Adami” olmakdan bi suru seye kadar itham var zati: )

Karismam ben boole “secret man”lere…

“O sizin ic isiniz” anasini satiyim, ama bana soracak olursaniz, ki “Buyuk Dogu Ocaklari” arkadas da “buyrun” demis, sorulmus yani, yalan mi, diil, sormasaydi, sormus, eh n’apalim, sorulduuna gore de soolemek lazim, suc bende diil “Buyuk Dogu Ocaklari” arkadasda, simdiden sooliyim.

Buyrun dedi, buyuralim o halde…

“- necip fazılın temelini attığı, salih mirzabeyoğlu'nun geliştirdiği islami devlet modeli...”

Aslinda ne demek istediini anliyorum, ooledir de ama yine de “Salih Mirzabeyoğlu'nun geliştirdiği” DIILDIR; Salih beyin de dediii gibi O, “NICIN’INI GOSTERDIIDIR!
Ustelik “gelistirmek” icun, calistirmak lazim; calisti mı simdiye kadar?

HAYIR!

“Teori” uzerinde hersey guseldir, ama pratige girince, “insan unsuru” da var, hafifden biseyler olur, teori idealdir, ama o ideal ideal olarak kalmakla birlikte, idealliiine halel getirmeden kucuk bazi “gelistirmeler” yapilir, “gelistirme” ancak o zaman ortaya cikar.

Su anda, olduu gibidir. Ooole de olmalidir.

Hatta, “tartisildi mi” dedim ya, tartisilirken bile “yeni” bitakim seyler soolenir, bunlar “teferruatina” dahil olanlar uzerinedir, ki bu da yapilmistir Salih bey tarafindan ve bu da “gelistirme” olarak gorulmez, hala “teori”deyizdir cunki.

“- "islam'da idare şekli yoktur, idare ruhu vardır" anlayışına dayanarak idealize edilmiş....
bugüne kadar en çok sözde islamcıları rahatsız etmiş. neden? çünkü sorumluluk yüklüyor. onlar sorumluluk istemiyorlar, ihale istiyorlar. onlar zor karşısında dik durmak nedir bilmiyolar; sıvışmaktan hoşlanıyorlar. “

Bir istatistik var mi bilmiyorum, “en cok” diye soolendiine gore varolmasi gerekir aslinda, ama galiba bu da “sozluk uslubu” olsa gerek…

1983’e kadar kimsenin, “sozde islamcilarin” giki cikamazdi; Ustadimiz hayattaydi, ayrilip gidenler olmadi mi oldu, ama onlarin da “kisisel salvolar” disinda bi “rahaatsiz ifadeleri” yog idi.

Aksine, ‘83’de olum aninda bile AFFEDILMEYENLER listesinin basinda idi O, “kadin budalasi Evren”e gore, hafif iiilesse hemen Pasakapisi’na konulacakti.

Oncesinde A.E. Yalman’in pislikleri; Simavilerin rezillikleri, Cumhuriyet’dekilerin dusmanliklari…

Bunlar hep IDEOLOCYASINDAN kaynaklanan nefretle yapilan dusmanliklar…

Acizane fakirane bendeniz daaa sozde veya ozde hangi zikkimsa bi tane islamci denilen tipin “rahatsizliini” gormedim, duymadim…

Aksine, 2005’lerde, sozde-ozde vs. ivir ziviri BOP icun “aaaaa! bag, bag, bag, Ustadin Buyuk Dogusuna ne gaddarda benziyor, amaniiinnn” demislerdi takdirleri icunde olarak, oole!

Farketmiyorsunuz belki ama BASYUCELIK DEVLETI tartisilmadi!

TARTISTIRAMADIK, TARTISTIRAMADINIZ!

Mesele budur; gerisi, “bahane”…

Bu “sozde islamcilar” lafindan da hafifinden huy kaparim; simdi orasi “eksisozluk” ya, hani “biz oole sozde islamcilar gibi diiliz, onlar da bize gicik” demek gibi olmus.

Biraz da bu “sozde islamcilar” lafi AKPliler, Gulenistler icun soolenmis gibi, ama bunun icun, “rahatsiz” olduklarini gosterir bi “kanit” ortaya konulmamis. Konmali, varsa…

Oole, kisisel hikayelerden sebeb yazilmis seyler diil, “elestiri” yazisi..

Oysa, “en cok” ifadesini dolduracak bir “elestiri” yok; aksine oyun bambaska kurulmus…

Bu oyunu Salih bey gormus, ama onun GORDUGUNU, bambaska gorerek veya gormeyerek daaa dogrudur, aslinda ON ALMA hadisesini –bilmeden- engellemissinizdir, diyorum.

Kulaklari cinlasin, Topalakciim’in…

Mesele sudur: SADİ NURSİ EFENDİ’NİN “BAYRAKLASTİRİLMASİ” VE BU BAYRAKLASTİRMANİN NE SEBEBLE yapildiiinini farkina varilmamasi…

Dikkat ediniz, Said Efendi, ne zaman on plana gecirilmeye baslandi bu memlekette?

“Nurlı Salomon”un oy avciliiini kastetmiyorum onlar kucuk isler, kiymeti yok; kastettiim, bir “sembol” haline ne zaman getirilmeye baslandi?..

‘90’larin ilk yarisi icerisinde!

Oncesinde hava-civadir…

‘90’larda ne olduydu?

Varsova Pakti, Komunist Blog coktu, Berlin Duvari yikildi, “soguk savas” bitti!

Memleketimizde de “yeni duzen” olusturulmaya baslandi; Ozal’la…

Gülen’in, sikiyonetin tarafindan aranmasina raamen komutanlarla şekerli kahve icme donemleri… (simdi sikiysa icsin, “diabetik” hasta cunki!)

Teyb kasetlerine bakin, Sizinti’daki yazilarina bakin, o gunlere kadar bortü-bocek uzerinde aaalama-sizlama yapilirken, dershanelerle “maneviyati saglam nesiller” derdindelerken, is birden deisir, Said Efendi’nin ismi bile edilmemeye, “Nurcular icindeki ayri bi ekol” olarak yazilmaya cizilmeye baslanir ve “kemalistlerin Erzurumda daragacina cektigi basortulu kadinlar”dan bahsetmeye baslar!

Arada, Sadi Efendi’nin kitabindan “delillendirme”, o kadar…

O hem Nurcudur hem diildir; tut tuta bilirsen yani…

Piyasada da bi Said Efendi firtinasi…

Bilmediimiz ne yonleri varmis mubaregin meeer!

Sivil toplumcuymus!

Cok felaket demokratmis…

Couulcu demokrasiyi de benimsermis…

Ustelik darbe ve dikta karsitiymis…

Hurriyetciymis, “hur fikir sevdalisi”ymis…

Mis mis da mis!

Said Efendi’yi hepsinden tenzih ederim.

O, Seriat-i garra yolundandi, baska hicbisey diil!

Neyse…

Mesele, “yeni duzen”de Turkiye’nin rejimini DONUSTURME meselesiydi; artik KOPKUYU DINSIZ LAIKLIK olmayacak AMERIKAN TIPI LAIKLIK uygulanacaktı, “plan”, OYUN BUYDU ve budur hala!

Berlin Duvari yikildi, buradaki Kemalistler de yikildi, kisaca…

Yerine gelecek olan AMERIKAN TIPI LAIKLIK icin de ongorulen, “piyasa arastirmasi” yapilmis “NURCULUK” idi…

Bu Nurculuk, Gulenist olanindandi yalniz, diierleri icun hayat hakki yok; ya tabi olacaklardi veya Aczmendi veya Tahsiye gibi yokedilecekler, “mimlenecekler”di…

Zannimca (aslinda oole de diil, yani sadece benim kanim diil, gorunendir) Salih beyin “Nokta”da cikan roportaji da “KARAR ALMA” roportajiydi, HER TARAF ICUN!
Otekiler, “mimleme” meselesinde karar vereceklerdi, Salih bey ise, KARARINI COKTAN VERMIS olarak “SAID NURSI DE IBDA KADROSUNDANDIR!” diyerek, OYUN BOZANLIK hamlesini yapmisti.

Siz onu hazirliyorsunuz ama, alamazsiniz onu, benimdir o, gelişimimi de engelleyemezsiniz, belki ancak suresini uzatabilirsiniz, diyordu.

“Demokrat olmayan Nurcular” elbette bunu tasvip etti, ama diierleri..?

O roportaja bakarsaniz, aslinda COK ONEMLI olduunu gorursunuz: SALİH BEY CEPHE’Yİ DUZENLİYOR, SAVAS MEVZİSİNİ KAZİYOR, TARAFLARİ SAFLASTİRİYORDU!

(Alcak gonullulukla kabul ediniz, siz “noktadaki ben”de kaldiniz; orasi da var ama O’nun o, “sizin” diil, siz “siyasetinizi” yapamadiniz su veya bu sebeble.)

Basortusu orada!

Askere haddini bil deme orada!

Kemalizmle hesaplasma orada!

“Demokratiklesme ve mucadele” orada!

“Silahli mucadele” orada!

USA ile alakali “duygu ve dusunceler” orada…

Baglantili olarak M. Kemal’in sahsi ile alakali bilgiler-tartismalar orada…

Istiklal Mahkemeleri orada!

Hepsi, daha sonradan Turkiyenin yonunu cizecek butun “konu basliklari” orada!

Neyse…

“Nokta”, “mim” konulmasina neden oldu; dikkat ediniz, Gulen’in “Erzurumda asilan kadinlar” edebiyati da o zaman baslar!

Baslayan bir sey de, Salih beyin, “mim”lendikten sonra ilk firsatda iceri alinmasidir ki, “Nokta”da dediii gibi tavir koyan Salih bey, Irak meselesi ile “iceri” girerken, “Nurcu” Gulen, “gozunde tullenmelerle” USA’nin yaninda yeralarak ileriye firlamaya baslar.

Daha sonra “tarih vakfi”ni kuracak Soros’un “Acık Toplum’cuları”, “Birikim” dergisinde “Basyucelik Devleti” ile alakali olarak prof. Cemil Kocak’in yazisini cikarirlar ve onu TOTALİTER DEVLET MODELI diye resmederler! (tesaduf bizim Albay da oole derdi mesela!) Tam “okuzlukdur o yazi!

Dikkat ediniz, Liberallerle İslamcilar “ittifagi” denilen hikaye simdinin isi diildir, taaaa o zamanlarda baslayan ve NEYE KARSI OLDUGU DA BELLI bi ittifakdir!

Zaman gastesini dusunun bi de; ilk yayinlanmaya basladiinda nasildi, sonra, nasil oldu, simdi Abantlara digip gelen Ihsan Arslan’in, Gulen’e toz kondurmayan M. Metiner’in, Yeni safak’in bazi ismlerinin, “Zamanda darbe… hirsizlik” diye Alaattin Kaya’ya etmedikleri laf kalmamisti ve o “zamandaki yonetim deisikligini” nasil, hangi komplo ile acikliyorlardi…

Ve bunlarin hepsi ‘90’a yaklasirken oluyordu!

Zaman’daki “tasfiye-darbe” ile ilk yazarlarinin yerine, Cem Boyner’in Yeni Turkiye Partisi’nin elemanlari, yani Soroscular nasil da doluşuvermeye baslamisti…

Ama dikkat ediniz, bunlarin icinde, zamanin icinde Ustadımız’a ve Buyuk Dogu’ya laf sooleyenler hep ama hep bu liberal, daaa dogrusu LIBERAL SOLCULARDI!

“Nurcu” diye adi bilinenlerin ”donamimlari” yoktu, onlar “boceklerdeki hikmetler” ile uurasip duruyorlardı, “ah .. vah..” demekten baska bi haltdan anlamiyorlardi, yapanlar hep ama hep bunlardi!

ILIMLI ISLAM lafini da ahanda bunlar ortaya attilar zati; Cengiz Candar’dir bunu beceren!

Acikca yazmak gerekirse, plani yapanlar oyunu kuranlar belli, “ilimli islam” diye bilinenler ise ancak ve ancak HAİN denilebilecek veya “FIRSATCI” olarak gorulebilecek tipler!

BUYUK DOGU’ya karsi bunlar desteklendi, Risalelerde OLMAYAN “devlet anlayisi”, “sistem anlayisi” da bunlarca, LIBERAL SOLCULAR’ca ortaya atildi, zorlaya zorlaya tartisildi.

Risalelerin sahibini “yeni duzen”lerine MASKE yapmak icun uurastilar, uurasiyorlar; ama bir tek SIKKE-I TASDIKI GAYBI (ki, sadece “bolle bisey de varmis” diye bakmak yeterlidir, fazlasi “zorlamadir”) butun hepsini yerle yeksan eder!

Cikartiyorlar mi o risaleyi hic?

Bahsediyorlar mi?

Hayir!

“Nokta” ile “mim”lenen iceriye, “firsatci” da Pensilvanyaya kadar varacak seruvenine basliyordu boolece; Salih beyin, “KADRODANDIR!” sozunun arkasi iste boledir!
OYUN BOZANLIKTIR!

Bozmustur!

Yani, “en cok” rahatsiz olanlar lafi “rahatsizlik” vericidir, isin aslindan uzaklastiricidir; hadi biraz daaa laf yapayim, “kadrodandir” lafini da (su tarihler, vakitler felan) YANLIS ANLAMA BASITLIIDIR!

“- başyücelik devleti idealinin en temelden karşı olduğu şey, saltanat... bununla beraber bir cumhuriyet de değil... “

Tercihler… tercihler… tercihler…

Bu lafa “yon veren”, yazanin “tercihi”…

Niye “en temelden karsi oldugu” Cumhuriyet diil?

Niye?

Bu topraklar ve oncesi, baska topraklar, “SALTANAT’LA YOORULMUS” topraklar; baska biseycik yog!

Cumhuriyet, (cumhuri sekil diil) bu topraklara, hadi GICIK OLDUUM diier lafla “BUYUK DOGU COGRAFYASINA” 100 sene bile olmadi girisiyle…

“En karsi olduuu” Saltanat olsaydi, cok ama cok onceden bunu YIKAR yerine Cumhuriyeti kurardi.

Kurmadi!

Niye?

Cunki “SEKILCI” diildi; ama bu lafi sooleyen arkadas, sekilci olmasa bile, TECİHINI (aslinda bir “memorandum ile deklare etmeli” : ) niye boole olduunua dair) Cumhuriyet seklini “daha makul gorme” uzerine almis ve Saltanat’i hic tartismasiz ativermis.

Oysa BUYUK DOGU IDEOLOCYASI, BASYUCELIK DEVLETI – kendi laflariyle diyelim- tamamen bir “SALTANATDIR” neredeyse ve bunu da ileride yazan da sooleyecektir. “Fikirlerin tartismasi” gibi “cumhuri demokrasya”dan eser yok yani: )

“- islami bir devlet modeli olmak bakımından, iki temel kurguya dayanıyor:
1. türk devlet geleneği,
2. eflatun'un ideal rejim görüşü.”


Dedii gibi “kaba siniflandirmalar”, tolere ediyorum, “sozluk uslubu” diiiyip cikiyorum.

Ama soolenmemesi gereken laflar olduunun da altini kalinca ciziyor, ustune italikliyor ve “gotik” karakter yapiyorum.

“- bunlar belki ilk bakışta kaba sınıflandırmalar, ama içi doldurulunca öyle olmadığı görülüyor: eski türk devlet geleneği, hatta ordusunun adı bile altun ordu, ama günümüz türkçülerinin anladığı anlamda faşist bir devlet değil; federatif bir devlet...
eflatun, bilindiği gibi, demokrasiyi ve tiranlığı reddeder; aristokrasiyi över. ve şöyle der: "devleti en iyiler yönetmelidir". ama kendi devlet kitabında bu anlayışı alıp geliştirmez, başka yönlerde gezinir. ideali orada kalır.
necip fazıl, eflatun'un bu idealini alarak aydınlar aristokrasisi şeklinde formüle eder. aristokrasi; ama kan aristokrasisi değil, fikir aristokrasisi... yani, toplumda babadan oğula bir aristokrasi sınıfı yoktur; fikir soyluları sınıfı vardır. kim idrak bakımından en üstünse, fikir bakımından en ileriyse, o bu sınıftandır. babası isterse keçi çobanı olsun... kan kardeşliği değil, fikir kardeşliği; fikir soyluluğu.... devleti yönetecek ideal sınıf!”


“En karsi oldugu” saltanat, ama “Cumhuriyet diil”, fakat oldu size OLIGARSI :)

Niye milletin “totaliter!” dedii anlasiliyor :)

Sen Just muydu neydi o, bi fransiz jakoben vardi, “BEN ISTIBDADIN OZGURLUGUNU ISTIYORUM!” demesi gibi oluyor “saltanat diil ama oligarsi” fekat ama “fikir soylularinin aristokrasi” olarak yazmak!

Akliniz fikriniz TAHAKKUM etmekde!

Hoş, “tahakkum” de sadece “teorik” olarak sadece ve bu kafayla giderse de hep oole ama!

Bu “dil”, SAKAT Bİ DIL!

Karsilikli konusma olsa, muhatap olan bi laf soolese de ona soolense eywallah, ama yok yani ortada oole biri, “eksi”de yazilmis (ki buyuk ihtimalde baska bi yerden alintidir) bi yazi sadece…

Acik yureklilikle yaziyorum, kabul de etmek gerekir, bu lafi soleyen kim ise, “aydınlar aristokrasisi” icinde de KARSIT-ELESTIREL bi sey ciksin, lang diye kafasina binecek biri!

Gizli diktator!

Firsatini bulduunda “aydınlar aristokrasisi”ni, “fikir kardeşliği”ni, “fikir aristokrasisi”ni UNUTUP, KENDI FIKRININ SALTANATINI surecek biri!

Ustadimiz, Salih bey ama diil!

Yapip ettikleri ortada cunki!

Ama, onlarin yapip ettikleri uzerinde, “bisey yapiyorum” diye ortaya cikanlar var ya, iste onlar aslinda oole oturup dursalar daaa iiii yani boole laflar sooleyeceklerine!

Yaw, bi diktator bile “ben dikta kuracaiim” diye cikmaz!

Oligarsinin lafini bile etmez!

Gelir, soora milletin canini okur; “sartlar boole, ileride duzelecek vs” diye de avuntu cumleleri kurar, adamin kendi diktasini kurduunu bile gormeyenler bu sefer “sartlari” tartisir, “aslinda” o diktatorun oole olmadiini “memleketin faydasi icun” boole davranmak zorunda kaldiiini felan soolerler…

Ne bu yaw!

“aristokrasi; ama kan aristokrasisi değil, fikir aristokrasisi... yani, toplumda babadan oğula bir aristokrasi sınıfı yoktur; fikir soyluları sınıfı vardır. kim idrak bakımından en üstünse, fikir bakımından en ileriyse, o bu sınıftandır. babası isterse keçi çobanı olsun... kan kardeşliği değil, fikir kardeşliği; fikir soyluluğu....”


Yetmemis gibi, kac defa!

Akli fikri DIKTADA cunki!

“-ikinci aşama: yüceler kurultayı'dır. bu kurultay, 101 üyeden oluşan bir tür parlamentodur. ama halk seçimiyle kurulmaz. ya? başyücelik akademyası üyeleri arasında yapılacak seçimle oluşturulur. başyücelik devleti herkese yönetimi belirleme hakkı vermez; sadece aydınlara, sadece akademya'ya verir. bu da islamın başlangıcındaki devlet anlayışıdır.”

Al buyur!

Bi burdaki “usluba” bakin bi de Ustadimizin, Salih beyin uslubuna!

Kumandanin, (yaaa! Kullanamaz miyim, bal gibi de! Hak ede ede hem de!, pesin satin almis olarak diil!) OLUM ODASI’nda anlattiklarina, USLUBUNA bi bakin bi de yukaridakine!

Gercekten CEKEN ile felanfilan arasindaki FARKA!

Bunu ustelik “iki temel kurgu” diye bahseilenle karsilastirin; hangisinde “halk” yok ki?!

Ve “halk” ne?

“bir tür parlamentodur” olacak ama “halk seçimiyle kurulmaz” denilecek o zaman niye “bir tur” bile olsa PARLAMENTO diyorsun ki!

Ustelik bastan ayaga totaliter bir “uslup” sergilerken!

“- başyücelik devleti herkese yönetimi belirleme hakkı vermez; sadece aydınlara, sadece akademya'ya verir”

Eywallah da bu boole mi anlatilir!

Bu, bu cumlelerle mi anlatilir!

Milletin 80 senelik DIKTADAN cektii ortadayken, ortaya cikan LIBERAL SOLCULAR, “ozgurlesme” ciiliklari ile milleti kendine cekmeye veya en azindan seeiz kalmaya zorlar ve Diktaya karis nefreti bilerken (ne gusel!) onlara AL BIRINI VUR OTEKINE diyecek laflari HIC TE GEREK YOKKEN niye soolerler merak ederim!

Okuyun bi Ustadimizi, Kumandan’i, nerdeyse adami giyotinin altina seve seve ve “giyotin gusel biseydir!” dedirterek yatiracak bi usluplari varken, bu ne yaw!

“-yüceler kurultayı, başyücelik hükümetini ve başyüceyi seçer. başyüce, yetkileri çok geniş, sorumlulukları çok ağır tam bir "sultan" portresidir. ama, yüceler kurultayı tarafından sıkı bir denetim altında tutulduğundan, tam bir sultan olamaz. iktidarı oğluna, akrabasına vs de bırakamaz. kurultay'a bırakır, kurultay seçer.”

Yine ayni sikinti…

Ustelik hani “en temelden karsi olduuu”nun basindakini ornek vererek “Sultan” diye de tersinden bi niteleme…

Bag bag bag biz ne kadar “saltanat ve sultana karsiyiz” hesabi, gibi olmus…

Hadi lafalaf cevap verelim, “iktidarı oğluna, akrabasına vs de bırakamaz” denilmis ya, “fikirciler aristokrasi”sinin icinde “oglu, akrabasi” varsa ve “kurultay” tarafindan secilirse n’olur?

Olmaz, olmaz, oldu gitti, kim ne diyebilir?

Lafa laf cevabdir, baska bi sey diili, sadece su “saltanat ve sultan paranoyasi”na karsi verilmis bi cevap, o kadar…

Yani niye “secilmisler oligarsisi” olan Demokrasi’den, Parti Sefleri’nden ornek verilmez de “saltanat ve sultan”dan ornek verilir, anlamam, anladiimi da ilk basta dedim, TERCIH MESELESI; insanin vereceii “ornekler” bile KAFA YAPISINI ortaya koyar, dedim gitti.

“- burada "yüce din dairesi" adında bir kurum vardır. yapılan işlerin islama uygunluğunu denetler, bir tür anayasa mahkemesidir.”


Yok boole bisey…

“Sozluk” uslubu diycem ama bu da olmaz ki yani hep!

Isin asli su:

“- Bütün bu dâvaların ruh ve ölçü, müşahede ve murakabe kürsüsünde, icra bakımından doğrudan doğruya "Başyüce"nin şahsında tecelli etmek ve onun dışında kendi şahsî çerçevesinin mücerret vecd, aşk, fikir ve hakikat lâboratuvarını temsil etmek şartiyle "Yüce Din Dairesi" vardır.”

Ne “anayasa mahkemesi”, ne “bir tur”u..?

Zerresiyle bile alakasi yok!

Ornek olarak bile verilemez!

Verilirse de o zaman “anayasa mahkemesi”nin NE MAL OLDUUNU bilenler, “ahanda iste acik oldu!” diyerek laf sallar, bu sefer de “sen”, ornegin gumburtuye gidecek diye bu sefer “anayasa mahkemesi”nin “fezailleri”nden bahsetmeye baslarsin!

Butun kamu kurum ve kuruluslarinin ISIMLERINI UNUTUN!

Bahsettiniz BASYUCELIK DEVLETI SISTEMI, eski-eskimis rejimlerle, sekillerle, kurum kuruluslarla alakasi olamaz, ornek bile gösterilemez!

Dikkat ediniz, Ustadimiz ve Salih bey, bu Daire hakkinda yazarlarken “eskinin Seyhulislamliii veya bi tur Diyanet Isleri gibi” mi diyor, demis mi?!

Meselenin asli bu, faslini da gerek gorulurse yapariz !

Ama lutfen, please yaw, ne soollediinize, yazdiiniza, konustuunuza dikkat edin!

Bisey yapayim derken ENGEL KOYMAYIN!

BM@

Monday, May 02, 2011

Usame bin Ladin Savasarak Topraga Dustu!




Usame bin Ladin'in Pakistan'da kaldigi kampta amerikan askerleri ile çatisarak katledildigi bugun duyuruldu

el-Kaide tarafindan bir aciklama su ana kadar yapilmamakla birlikte, bu seferki haberin dogrulugunda hic suphe yok gibi.

"Bu şunu gösteriyor; teröristler ve terörörgütlerinin başlarının sonu, eninde sonunda canlı veya cansız ele geçirilmektir. Dünyanın en tehlikeli ve sofistike başının da bu şekilde ele geçirilmiş olması, herkese ibret vesilesi olmalı. Büyük memnuniyetle karşılıyorum" gibi klasik SEREFSIZLIK GOSTERILERI yapacak ve kraldan fazla kralcilar cikacaktir muhakkak.

Serefsiz serefsizligini gösterecektir muhakkak; bunu kraldan fazla kralcilik da diyebiliriz.

Elbette olum herkese ugrayacaktır, onemli olan nasil bir olum olacagi.

bin Ladin, elinde silah, yaltaklanmadan, hakkinda simdiye kadar, su anda serefsizliklerini gosterenlerin serefsiz iddialarini OLUMUNE TEKZIB icinde Allah'in rahmetine kavustu.

Bir kisinin ve hareketinin, hareket halindeyken yaptigi hatalar olabilir, bunlar fer'idir, onemli olan durus-niyetdir.

Simdi bin ladin hakkinda, senelerce once oldugunu defalarca tekrarlayanlar, onun "abd isbirlikcisi" oldugunu soyleyen SEREFSIZLER, kendilerini tekzip eden bu en buyuk kanıta, bin Ladin'in elde silah dovuserek topraga dususune ne diyecekler?

Hic suğhesiz, basta "serefsizlerin serefsiz gosterisi" diye yazdigimiz laflari soyleyenler, bunu da "kiviracaklardir"; ama kiviramayacaklari ortada olacaktir: Hepsi ABD'nin yaninda saf tutmus olarak "buyuk resim"de yeralmislardir artik!

"Kor teror-tedhis faaliyeti"ne hedef olacaklar, "niye?" diye artik sorma hakkina sahip degiller!

Allah Usame bin Ladin'e rahmet etsin.

http://www.dailymotion.com/video/x7xffz_fatiha-suresi-dinle_people

OYLESINELAF@