Sunday, September 26, 2010

“Self Hater” Görünümlü Roni vesilesiyle!...




Taraf Gazetesi Yazarı Roni Margulies bir makale kaleme almış. Üstad Necip Fazıl Kısakürek'in Büyük Doğu Dergisinde "Yahudilik" konusuyla ilgili yazdığı bir yazı üzerine güzel bir derleme çalışması diyelim.

Roni, kendi ifadesiyle komünist bir dünya görüşüne mensup olduğunu bir çok defa ifade etmiş bir şahsiyet. Yine kendi ifadesiyle “Büyük Doğu” üzerine yeni başladığı okumalarının neticesinde, özel bir hassasiyet sahibi olduğundan, Üstad'ın Yahudilik müessesiyle ilgili olarak yaptığı teşhisleri kendi üzerine alınmış görünüyor.


Acaba Roni'nin aklına bu okumalarının neticesinde oluşan kanaatlerini doğrulatmak üzere “Büyük Doğu” bağlısı birisine danışmak fikri gelmiş midir?

Zira gayet iyi bildiğim bir husustur ki kendisine işin hakikatini izah edebilecek bizim tayfaya yakın isimlerle dostturlar (!).

Buna rağmen Büyük Doğu'yu yeni okumaya başladığını ifade eden birisinin, makalesinde bu derece keskin ve kendisinden emin bir takım hükümlere ve aşağılamalara cesaret etmesi, bu aceleciliği acaba kadın meşrebliliğinden mi ileri gelmektedir?... Olabilir.

Elbette her erkeğin bu tür "kadın" durumları olagelmiştir. Elbette kadın meşrebi ve durumu derken, yazarımızın bir sembol kullandığımızı fark edecek kadar gelişmiş bir edebiyat kültürü olduğunu bilmenin rahatlığı ile yazıyoruz. Mazur görsün.

Roni bir kısım alıntılarla süslediği yazısında kendi dünya algısı içinde bir yerlere oturttuğu "Yahudilik müessesine karşı muhalefetin” ırkçılık olduğu şeklinde bir tespit yapmış.

Bu tespitin tahliline girmeden önce faydalı fakat sert bir teşbih yapmam gerekiyor.
Pornografik bir zihin dünyası içinde şuuru dumura uğramış bir sapığın, algıda seçicilik gereği, “kazık” denildiğinde anladığı ve gözünde canlandırdığı şey ile, işinde gücünde bir ehl-i namus çiftçinin anladığı şey arasında, “kazık” kelimesi müşterekliğinden yola çıkılarak yapılacak değerlendirmelerin nasıl bir kompozisyon oluşturabileceğini bilmem ki detaylı bir şekilde tasvire gerek var mı?...

Nezaket sınırlarını zorlayan bir teşbih olduğunun farkındayım ve okuyucularımdan çok özür diliyorum. Fakat kamuoyunun da takdir edebileceği gibi Roni’nin bu teşbihe tam oturan bir pozisyonu var. Roni, “Büyük Doğu Dünya Görüşü”nün mimarlığını yapan Müslüman MÜTEFEKKİR’i, kendi algı dünyasının kavramlaştırmalarıyla sunduktan sonra, en galiz ifade şekilleriyle mahkûm etmek hayali içerisinde bulunmakla başta Başbakan’ın olmak üzere tüm Müslümanların zekâsına karşı doğrudan nezaketsizlik ötesi bir edepsizlik ediyor.

Çiftçimiz “kazığı tut” diyor, Pornografik zihniyetli sapığımız da başlıyor “HAYAL”ine!..

Tabii bu bir teşbih. Yoksa Roni elbette sapık değil. Fakat Roni teşbihimizde asıl unsur olan kişinin kendi pozisyon ve anlayışına göre algıda seçiciliği bakımından bu teşbihin ister istemez öznesi oluveriyor. Yani daha açık ifadesiyle Roni kendi algısıyla, MÜTEFEKKİR’imizin kastı arasındaki farkı göremeyen ve onu kendi algısının güdüklüğüne kurban eden bir kafası karışık.

Mesela komünizimde “aile” kurumu, kapitalist sürecin zorunlu kıldığı bir iktisadî kurumdur… Bu gözle teşbihimizdeki sapığımızın sapıklığı “aile” kurumunu berhava edici aksiyonuyla komünist bir militan faaliyet oluveriyor. Roni zihniyetiyle öyle !!!...

Tabii biz bu tür bir değerlendirmeyi, Engels’den seçmelerle desteklemek gibi bir şapşallığa düşecek kadar düşmüş değiliz… Fikir namusu gereği!!!..
Bu seviye çukur bir seviyedir, anlatmak istediğimiz bu.

Gerçi Roni cinsi adamların, kendi dünyasından başka bir dünya tanımayan ve yaşadığı toplumdan kopuk tipler oldukları ve sık sık bu tür feci durumlara düştükleri vakidir. Eh kolay değil 17 sene İngiltere’de yaşayınca böyle şeyler olabiliyor.

Şimdi Roni’yi beş dakikalığına bir köşeye alalım ve esas Koni’ye gelelim;
İsrailoğulları üzerine çöreklenmiş Yahudilik müessesi ile üstün Peygamberler soyu olan İsrailoğullarını birbirine karıştıran yazarımız, şunu gayet iyi bilmektedir ki, bugün Yahudilik müessesesi “Siyonist” bir zihniyet şeklinde örgütlenmiş ve geçmişte -bu ismi almadan önce de- bir zihniyet müşterekliği koruması altında hayatiyetini sürdüre gelmiştir.

Yahudi, Musevîliği kendi ırkına hasredecek şekilde bir “IRK KİBRİNİ” mayalaştıran müessesenin adıdır ve bu zihniyeti paylaşan kim varsa Yahudidir. Dışındakiler ise ister kan bağı olsun veya olmasın Yahudi değildir!... Tabiî kriptolar (dönmeler) da istisnanın istisnası oluyor bu durumda.

Yahudi ırkı denildiği zaman kast edilen ve anlaşılan da budur!... Bugün Türk, Arab veya Kürd denildiğinde nasıl “Müslüman” anlaşılıyor ise, Bulgar Türk kabul edilmiyorsa, Yahudi denildiğinde de bir zihniyetin ve kültürün yoğurduğu ırk kast ediliyor!... Roni’nin biyolojik kafasının “kanla” bürülü ırkı değil!...

Demek ki Büyük Doğu’nun hedef tuttuğu bir özdür, keyfiyettir, belli bir inanış ve ölçülendirilişin terbiyesi altında şekillenen bir mizaçtır!!!.. Yahudi derken bunu kast eder ve her fikir namuslusu da bunu anlar!...

Hıristiyan oryantalistlerinin dünyayı, batı ve doğu şeklinde ayırmalarının bildiğimiz doğu ve batı yönle alakasının olmadığını anlayabilenler için, Büyük Doğu Dünya Görüşü’nde “Yahudilik” müessesinin “dünya görüşü”ne bağlı bir vasıflandırmadan ibaret olduğunu anlamak zor değildir. Şimdi kalkıp birisi “mekân faşizmi yapıyorsunuz, dünya insanlığını coğrafi ayrımcılığa tabi tutuyorsunuz bu vasıflandırmalar bunu gösteriyor” dese, mesela bunu Cambridge İngiltere’de söyleseniz, adama derler ki; “Aaa kuzum sen üşüttün galiba, bir daha kıçını açıkta bırakma kabûs görürsün” ve güler alay ederler. Roni İngiltere gördüğüne göre şimdi bunu nasıl izah edeceğiz? Bunu bilmiyor desek bu teşbihteki sapıklıktan daha ağır bir itham olur…

Öyle ise Roni Efendi, Büyük Doğu İdeolocyasının yaptığı bu vasıflandırmanın belirlediği hakikati red mi etmektedir?... Bu hakikati red etmesi mümkün değildir zira aşağıda kendisine sorulan cevabı verebilmektedir.

Demek ki öyle ise kendisinden geçmiş bir şekilde Tayyib Erdoğan’ı Üstad’a karşı kışkırtmaya çalışması ne manaya gelmektedir?... Kışkırtamayacağını bilmektedir, zira ONE MİNUTE ve Mavi Marmara duruşu hiç de OTORİTE-SEVER değildir.

Madem durum budur tekrar öyle ise; Başbakan’ın Mavi Marmara Yahudî vahşetine karşı takındığı tavrından rahatsız olan “Otoritesever” zihniyetin hizasında, BÜYÜK DOĞU ‘ya karşı “yeni okumalar” vurgulu salvonun anlamı nedir?... Ahmed Davutoğlu’nun varlığından duyulan rahatsızlığı mı ifade etmeye çalışmaktadır?... Şöyle bir mesaj mı vermeye çalışmaktadır;

“Artık şu BÜYÜK DOĞU’u gericiliğinden ayrıl ve liberal ol, otoritesever ol”
Bu sorular uzatılabilir, kısaltılabilir, bölünüp çarpılabilir ama herhalde bu sahibi adına yerine ulaşır.


Tabiî bunlar bizim fevkimizde tahliler.
Fakat bu soruların ihtiva ettiği imâlar bir tarafa Roni’nin kendisiyle yapılan bir mülakatta verdiği cevabı hatırlatmak yerinde olur. Şimdi beş dakikalığına köşeye bıraktığımız Roni’ye bu hatırlatmanın eşliğinde daha yakından bakmaya çalışalım.

Soru ve Cevab (1) şöyle;

Fakat bunları söylemek hemen her zaman bir ‘anti-semitist’ damgası ile yaftalanmayı davet ediyor günümüzde. Siz de yaftalandınız mı?
Siyonistler İsrail devletini eleştiren herkese anti-semitist derler, İsrail devletini eleştiren Yahudilerin de özel terimi vardır “kendinden nefret eden” anlamında “self hater” sözünü kullanırlar. Dolayısıyla benim bugüne kadar yazdıklarımı, söylediklerimi bilen Siyonistler beni defalarca self hater olmakla suçladılar.

Roni Bey İsrail Devleti ile kayıtlı bir tenkid ölçüsünün anti-semitist suçlamasına maruz kalmak için yeterli olduğunu ve bunu vasıflandırmak üzere kendilerine “self hater” denildiğini söylüyor. Yani kendisinden nefret eden, yani Yahudilikten habersiz ve inkârcı!!!.. Halbuki Roni Efendi gayet iyi biliyor ki, “Yahudilik müessesi” İsrail Devlet’i ile kayıtlı bir şey değildir!... Zira kendisini “kendinden nefret eden” şeklinde vasıflandıranlar sadece İsrail Devleti değil… Öyle ise “İsrail Devleti”iyle kayıtladığı ama aslında öyle olmayan BU ZİHNİYETİN adını kendileri koysunlar!!!...

Soru ve Cevab (2);

Ama aslında bugün eleştirdiğimiz kültürel erozyon, lümpenleşme gibi şeyler sizin ‘o gün için doğru’ bulduğunuz sert ve tepeden inmeci bir modernleşme projesinin sonuçları değil mi?
Ne yazık ki, devrim koşullarında eski rejimin bazı yönlerini koruyalım demek mümkün değildir. İşgal altındaki devlette işgalci devletleri yenip bağımsız bir ulus-devlet kurmak ilerici bir adımdı. Bugün ise 1920′lerin ideolojisini ilerici bir şey olarak dayatmak olumsuzdur.

PEKİYİ NEYİ DAYATMAK OLUMLUDUR RONİ EFENDİ?!..

Tabiî Roni Efendinin zamanında ilerici bir adım olarak vasıflandırdığı Kemalizmin, ideologluğunu yapan dönme-kripto Yahudilerin varlığından da haberi yok değil… Yani Roni Efendi eğer o dönemde yaşıyor olsaydı, bugün sivilleşmeci-demokratik-otoritesever açılıma destek verdiği ve ideologluğunu yaptığı gibi, o gün de gereğini sıkı bir Kemalist olarak yapardı. Tıpkı bugün bu ideologluğun gereği olarak Büyük Doğu ve Üstad’a karşı –bal gibi de bildiği halde- kustuğu kini gibi… Öyle ya, elbette bir yahudi olarak değil amma bir sosyalist olarak sivilleşmeci ve demokratik düzen tercihini, Müslümanların mesela BÜYÜK DOĞU tercihli taktik sivilleşmeci ve demokratik muhalefetinin özü kılmaya çalışması kripto bir görev, tarihî Yahudi misyonun bir parçası olmasın ?!!!...

Ve en önemlisi BÜYÜK DOĞU alerjisi sakın İsrail ve uzantılarının üzerine serdiği “kendinden nefret eden” örtüsünün altında bir “kendine aşık” sapkınlığından kaynaklanan semptomları göstermesin!!!...

Başbakan’a, Sosyalist(!) Roni’nin hangi cüretle emir kıvamında isyan bayrağını çektiği bizi ilgilendirmese de, herhalde memleketin BÜYÜK DOĞU bağlısı bir evladı olarak buna bizim de hakkımız vardır. Başbakan’a sadece şu örtünün altında gizlenen kripto otoritesever monşerleri hatırlatayım. Daha fazlasını söylemek (Roni gibi) Başbakan’ın ve Müslümanların zekâsına hakaret edepsizliği olacağından susalım.

“ARTIK AVANAK MÜSLÜMANLAR YOK KARŞINIZDA” temel mesajımızı iadeli taahhütlü verelim. Ve son olarak otoritesever cinsiyle, sosyalist cinsiyle, muhafazakâr cinsiyle hepinizi tanıyoruz ihtarını yapalım.

ENSENİZDEYİZ!!!..

Roni’ciğim sana da bir hatırlatma kendine pay çıkarırsın şimdi sen;
“Sinek kondu diye 90’lık top ateşlenmez!...” Sosyalist-Liberal-Otoritesever- “self hater” görünümlü sinek seni!!!.. Büyük Doğu Topu ne zaman patlayacağını bilir.

Abdullah Kuloğlu

Büyük Doğu Ocakları


Kaynak burası.

No comments: